Bir tür demir yığını olarak gördüğü apartman kapısını ayağıyla iterek, tek hamlede açtı. Apartman kapılarının kapalı kalmasından hiçbir zaman hoşlanmazdı. Bulunduğu yerden tozlu sokağa doğru atarken kendini, kapının tekrar kapanmaması için dua ettiği yüzüne bakıldığı anda anlaşılıyordu.Bir kapı açanı olmadığı için basamadığı zillere, rahatça tutamadığı anahtarlara ve kapılara bundan yıllar önce küsmüştü.‘’Hayırlısı…’’ ile biten tüm cümlelerin ardından gelen sessizlikte hissettiği tek şey safi bir çaresizlik olurdu. Aynı kelimeyle oluşmuş bir ayrılık sahnesini seyrediyorken, apartman kapısını tekmelemeden henüz beş dakika önce, o filmi de yarıda bıraktı. Kader kavramına inanıyor olsa da; ‘’Hayırlısı…’’ deyip mücadele etmemeyi ve ‘’Hakkında hayırlısı olsun.’’ diyerek vedalara maruz kalmayı artık kaldıramıyordu.Her kurgusallıkla var olan gerçek o dram filminde yine onu bulmuş ve ona dört sene önce yaşadığı ayrılığı anımsatmıştı. Bu durumu umursayacak gücü artık gerçek manada kendinde bulamıyordu.İşte dayanamadı tam da sonra. Attı toz bulutları arasında, o gece sokağa kendini. Devamlı bir şekilde ağrılarla nükseden kronik diz sakatlığından ötürü çok hızlı yürüyemezdi. Futbolu bırakmak zorunda kaldığı gün de, dört sene önce eski karısından boşandığı gün de aynısını yaptı.Futbol oynadığı dönem santrafor olarak görev yapıyordu. Asla çok gol atan bir futbolcu olmadı. Taraftarlarla arası hep iyi olsa da onlara üçlü çektiren popüler oyunculardan değildi.Geniş düzlüklerin yer kapladığı güzel Anadolu’da topraklarında hep taşlı ve çetin mücadelelerle ekmeğini kazandı. Bazen aşırıya kaçsa da mücadele etmekten hiç bir zaman kaçmadı. Bir forvet oyuncusu olmasına rağmen takımının en çok kırmızı kart gören oyuncusuydu.Sigara kullanıyordu. Sakatlığı bahane edilerek fesh edilen sözleşmesinden sonra, ‘’Yolun açık olsun, hayırlısı…’’ dendiğinde bıraktı sigarayı. Yaşanmış şeylerden çok yaşanamayacaklara hüzünlenirdi.Daha sonra onu yıpratan ne varsa arasına bir miktar daha mesafe koydu. Hatta çok sevdiği futbola bile. Bir futbolcu eskisi olmasa ondan da kopabilirdi. Ne de olsa artık bazı şeylerden kopmaya ve koparılmaya alışmıştı.O gün için aldığı kararla dramatik filmler izlemeyi de artık bıraktı. Çünkü kendini hazırlayamadığı ayrılıklar onu çok yıpratmıştı. Dört sene önce, hiç beklemediği bir anda karısıyla boşandığında anladı.Futbolu hep Anadolu’da oynadığı ve İstanbul takımlarından herhangi birine transfer olamadığı için hayranlarına imzalar dağıtamadı. Onlarla fotoğraflar çekilemedi. Çoğu zaman arkadaşları tarafından mahalle kavgalarına bile çağrıldığı olurdu.İki metreye yakın olan boyunu ve iri cüssesini görenler yıllarca onun çok güçlü hatta vurduğunu yıkabilecek biri olduğunu düşündü. Pivot santrafor oynamak onun için hep zordu. Kalabalık savunmalar arasında boğulduğu çok olurdu.Altı pas içerisinde çoğu maçta yaşadığı yalnızlık bugünlerin habercisi gibiydi. Bunu, o günlerde anlamış olsa kendine bir siper kazmaya bundan yıllar önce başlardı.Belki de bir kaleci olmalıydı. Eve geri döndüğünde anladı. Zaten keşkelerle yaşamayı alışkanlık haline getireli çok olmuştu.Daha iyi kavradığı anahtarlarla kapıyı açarken, maçın son dakikasında zamana oynarcasına dalga geçerdi. İki sarıdan çok zor atılacağı için çok duymadığı hakem düdüğünü, kapı zili kadar umursamazdı. Ofsayt derdi de asla olmayacağı için ‘’Hayırlısı…’’ deyip geçerdi her şeye.O gece artık futbol oynamak için çok geç, vedalar için ise hala erkendi.
Genel
08 Mart 2018 - 12:47
Güncelleme: 08 Mart 2018 - 14:01
Altıpas-yalnızlığı
Genel
08 Mart 2018 - 12:47
Güncelleme: 08 Mart 2018 - 14:01