Altı yüz yıl hüküm sürmüş bir İmparatorluğun, tarihini çok iyi bilmek lazım…
Son zamanlarda “OSMANLICILIK” gibi bir akım yaratılmak isteniyor.Bu durum,zaman,zaman kamu oyunda gündeme gelmiş, hatta “OSMANLI OCAKLARI” kurulmuştur…
Yalan söylemeyen tarihimizi “TARİH ŞUURU” içinde okuyalım,öğrenelim ve sorgulayalım.Sadece Türk Bilim adamlarının Osmanlı Tarihini değil, Hammeri de okuyalım..
Eğer, kendini TÜRK olarak ifade ediyorsan, Osmanlı İmparatorluğundaki Türklerin, imparatorluktaki yeri ve önemini bilmeliyiz…
Osmanlı’nın tebaası olarak sadece Türkler yoktu. Aynı zamanda, Arnavutlar, Rumlar, Ermeniler, Bulgarlar, Boşnaklar ve Araplar da vardı…
Türkler, sadece Anadolu da yaşayan, hayvancılıkla ve tarımla uğraşan, aynı zamanda semer, eyer ve at arabası yapan insanlardı.
Her ne kadar Oğuzların Kayı boyundan olup, Orta Asya’dan Anadolu’ya gelen bir kavim olmakla beraber, İmparatorluk haline geldikten sonra, fetih edilen yerlerin halkı da, OsmanlıTebaası olmuştur.
Osmanlı İmparatorluğunu, sadece Osmanlı sülalesinden gelen, şehzadelerin padişah olanları yönetirdi…
Osmanlı İmparatorluğu içinde en fazla nüfusa sahip olan Türklerdi…
1912 yılında Türklerin sayısı 15 milyon idi. Müslüman olan tebaa, askere gider,gayri Müslim olanlar ise, sadece vergi verirlerdi.Askerliğini bitiren Memet, köye ya da kazaya döndüğü zaman, mahalle arkadaşı Mişon, bir çok mala sahip olmuş…
İşleri iyi olduğu için, urumdan memnun. Memedin işi yok…
Annesinin, babasının durumu belli, Mişon,memede iş teklif ediyor…Ne yapsın Memed, kabul ediyor…
İşte, Gayrimüslimler zengin olurken, Türkler ise, 5 ile 10 yıl askerlik yaptılar…
1910 yılında Gayri Müslim okul sayıları 75 bin iken, Türklerin okul sayısı ise sadece 15 bin kadardı.
Ya sonra?
Lisede ve Tıbbiyede okuyan gençlerimiz, 18 Mart 1915’de Çanakkale de şehit oldular. Bu sebeple Çanakkale savaşı bir Üniversitenin battığı yerdir…
Bugün bırakın erkekleri, kızları okutma seferberliğini başlatmış bulunuyoruz. Şunu da unutmamak lazım; üniversite sayılarının artması, kaliteli, yetişmiş eğitimli kişilerin sayılarının artması anlamına gelmez…
Eğitimde kalite, devletin bekası ile iç içedir. Tarihi bilen kişi, sorgulayan, doğruyu, yanlışı görebilen kişidir. Sadece Siyaset İlmi bilmek yetmez. Sosyoloji, psikoloji, ekonomi, sanat tarihi de bileceksin…
Önce ANA DİL olarak TÜRKÇEYİ öğreneceksin. Sonra, hangi yabancı dili öğrenirsen öğren… Ama mutlaka bir yabancı dil öğrenmelisin…
Osmanlı Ocakları; ”ÜLKÜ OCAKLARI ve TÜRK OCAKLARINA” istinaden Sayın Cumhur Başkanı tarafından kurdurulmuştur…
Elbette tutmamıştır, tutması da mümkün değildir...
Zira, Osmanlı da, Türkçülük, Ülkücülük ve Milliyetçilik, Atatürkçülük gibi kavramlar yoktur…
Herkes Padişahın KULUDUR.
Halbuki, Müslüman Türk milleti,sadece Allaha kullu eder.
“İyyake na'büdü ve iyyake nestain” (Biz sadece sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz.)
Bizim Türkçülüğümüz, Milliyetçiliğimiz, Ülkücülüğümüz, Asla “NASYONEL MİLLİYETÇİLİK” yani IRKÇILIK değildir.
Dünyanın neresinde bir Türk varsa, onunla dertleşmek, derdine hem dert olmaktır…
Türk Milletinden, İslam Ümmetinden, Muasır Medeniyetten yana olan bir Ülkünün, Kızıl Elma olarak eylemidir.
İşte bu sebeple, nerede bir Türk yaşıyorsa, orası TURAN’DIR. İdealimiz, Ülkümüz, Kızıl Elmamız budur.
Kızıl Elma ülkümüzü eleştirenler; Rusya’nın sıcak denizlere inme, Yunalıların Ege Denizini Yunan Gölü haline getirme, İngilizlerin Boğazları elde etme gayretleri, Emperyalistlerin Orta Doğuyu Paylaşma emelleri varken; benim, devletimi ve milletimi sahip çıkmam için can vermem kadar tabii ne olabilir. Benim ülküm ÜTOPYA değil; tamamen Rasyoneldir.
Osmanlı da, Millet kavramı yoktur…
O sebeple, Türk Milliyetçileri için, Turan ve Türkçülük vardır ve hep var olacaktır…