Mesleğimizi gözünüzde bu hale getirdiğimiz için sizden özür dileriz Başkan… Bu kadar itibarsızlaştırdığımız için, randevu verip randevularınıza sadık kalmayacak kadar ayaklara düşürdüğümüz için özür dileriz.
30 yıllık meslek hayatımda, ne bakanlar, ne milletvekilleri, ne başkanlar, ne müdürler geldi geçti… Bu güne gelebilen siyasiler, başkanlar belki de bir elin parmakları gibidir. Yani, “Hancı ve yolcu” meselesi…
Söze nereden, nasıl başlayacağımı bilmiyorum. Kalemini silah yerine kullanan gazetecilerden değilim amacım suçlu da aramak değil aslında… Yerini hazmedemeyen başkanlar ve gücünü bilmeyen meslektaşlarım anlatmak istediğim konu…
Denizli ile ilçelerini kaynaştırmak amacı ile zaman zaman ilçe gezileri yaparım. Birçok ilçenin belediye başkanları da bunu çok iyi bilirler.
Bu ilçe gezilerimde sıra Çivril’e geldiğinde Çivril Belediye Başkanı Gürcan Güven’i arayıp k randevu talep ettim, kendisi kabul etti. Kararlaştırılan günde Çivril Belediyesine ekibimizle gittiğimizde, büyük bir hayal kırıklığı… Bizi karşılayan sekreteri, “Başkanımız yok” dedi. Sekreterin edasına, havasına baksanız, sanırsınız Cumhurbaşkanı Külliyesinde çalışıyor…
“Hanım efendi bir yanlışlık olmalı bizim randevumuz var kendisiyle” Sekreter Hanım, “Benim haberim yok”
Hıımm, anlaşıldı. Kendisinden randevu almalıymışız. Öğrenebilir misiniz, nerede? Gelecek mi? Arayamam, rahatsız edemem, geleceği zaman gelir…
Neyse, büyük şaşkınlık içindeyiz bütün ekip olarak, birbirimizin gözüne bakıyoruz. Ben arıyorum Sayın Gürcan Güven’i, “Başkan biz geldik, belediyedeyiz” Başkan, “Ben Denizli’deyim” Çok ilginç. Önceden haber vermek şöyle dursun, ne bir açıklama, ne bir özür ne de bir bahane… Çaresiz döndük Denizli’ye, hiçbir anlam veremedik bu davranışa…
Aradan 6 ay sonra, yani geçtiğimiz Salı günü Çivril’de olmak üzere tekrar anlaştık Çivril Belediye Başkanı Sayın Gürcan Güven’le… Salı günü, arkadaşım Samet Kayhan’la saat 10.00 gibi Çivril’deydik. Belediye’nin önüne geldiğimize aradım başkanı, cevap yok. “Bu sefer olmaz dedim, yapmaz bu sefer, kesin yerindedir, kısa bir toplantıdadır, döner bekleyelim biraz. Makamına gitmeye korkuyorum, yine yanlış yaptık, randevuyu sekreter abladan almadık. Hatun, alınacak nemelazım, bekleyelim” Ara, ara başkan açmaz telefonu…
Tam üç saat sonra geri döndü bizim Başkan Sayın Güven, “Bekliyorum, yerimdeyim” diye… Gittik Çivril Belediyesine, girişte havalı, yakışıklı bir genç karşıladı bizi, danışmanıymış Başkanın. Sanırsınız Obama’nın danışmanı… “Başkanımız, yok, gelmedi henüz” dedi… “Haydaa, dalga mı geçiyorsunuz, az önce aradı, makamımdayım, bekliyorum dedi” Bizim havalı danışman, “Bilemem gelmedi” dedi… Dejavu mu, bu? Diye düşünürken, “Belediyenin Avukatıyım ben, adım Özgür” diye bir genç geldi ve “Başkanım sizi bekliyor” dedi. Ohh nihayet, derin bir nefes alıp, Başkanın odasına girmeye çalışırken, iki genç bayan bizden önce alındı odaya… Yine o havalı sekreter ablamız, “Sizden önce randevuları vardı” dedi. Avukat Özgür’de şaşırdı bu işe aslında, epeyce üzüldüğünü de hissettim. Durumu idare etmek için neredeyse hayatını anlattı ama Özgür’ün bu çabası da yetmedi. O’da girdi içeriye…
Biz beklemeye devam, Samet’le Başkanın makamının kapısında… Nasıl bu kadar önemli bir işse artık bu, içerde muhabbet, kahkaha gırla gidiyor… Kesin bir 45 dakika geçti biz hala bekliyoruz. İçimden derin bir üzüntü geçti o an, “Mesleğimiz ne kadar itibarsızlaştı, burada suç, başkanda mı? Biz de mi” diye düşünürken, daha da aşağılanmayı göze alamayıp, Samet’e “Kalk, gidiyoruz” dedim.
Kalktık, “Hala içimde, yanlış mı yaptık, biraz daha beklese miydik? “ diye düşündüm. Sayın Güven’in de zaten umurunda olmadığı belliydi. Ne aradı, ne sordu… “Kadriye Hanım, gitmişsiniz ama, acil bir işimiz çıktı, beklettik sizi” demedi.
Kim bilir, göreve geldiği günden bu yana Çivril’e bir çivi çakmadığı için verecek cevabı yoktu, ya da yıllardır, yapılamayan yolları sormamızdan çekindi. Başkan Güven’in kendisine güveni yoktu belki de…
Ya da itiraf edelim, O’nu bu hale mesleğimizin gücünü, onurunu ayaklar altına alan, “Elli, yüz liranın dilenciliğini yapan, gerçek gazeteci olmayan, meslektaş demeye utandığım” kişiler getirdi. O kişiler adına, “Özür dilerim, Başkan sizden”
Gazeteciliği onuruyla, kalemiyle yapan gerçek meslektaşlarımıza selam olsun… Siyasilerin, bakanların, müdür ve amirlerin gelip geçici olduğunu bilen, eğilmeyen, bükülmeyen meslektaşlarımıza selam olsun… Hancı ve yolcu meselesi yani…
Sayın Gürcan Güven, size de selam olsun…