Haneye baskın, ırza tasallut, sınır ihlali, hakka el uzatma tecavüz eylemleridir. Yasalar bunu haddini aşma olarak tanımlamış ve ağır suçlar kapsamına almıştır.
Peki, bir kişi veya kurumun, kendisini TBMM yerine koyup, yürürlükteki bir yasayı tanımama, yok sayma, geçersiz kılma, değiştirme eylemlerinden birini veya birkaçını yapması “haddini aşma” yani “tecavüz” değil midir?
Bir Hukuk kurumu olarak YSK'nın hukuk ihlali en rezil, en iğrenç tecavüz değilse, birisi YSK’nın yediği naneyi açıklasın.
En kirli tecavüz, hukuk eliyle işlenmiş olanıdır. Sıradan tecavüzlerden olma “piçlere” benzemez hukuk piçleri. Toplum vicdanında açtığı yaralar asırlarca kanar.
*
Bir Hukuk Kurumu olan YSK ve başındakiler, bilmek zorunda değiller mi, hiç kimse haddini aşarak – yasalara tecavüz ederek yetki kullanamaz. Görevin ifası haddini aşarak olamaz. Yasalar anayasaya aykırı olamayacağı gibi, görev yapanlar da yasalardan ve anayasadan almadığı yetkileri kullanamaz. Kullanırsa ne mi olur!?... Anayasayı ihlal olur!...
Ve unutulmasın ki bu ülkede, anayası tebdil tağyir ve ilgadan haddini aşanlara karşı darağaçları kurulmuştur. Zira anayasalar, devletin temel direğidir. O direk çökerse, ilk altında kalanlar da ellerindeki güçle mahkemeyi kadıya mülk görüp haddini aşanlardır.
Tecavüz eylemi bu kadar belirgin iken, nasıl olmuştur da, YSK, bu anayasal suçu işleyebilmiştir? Bu anayasal suçu ona kim veya kimler işletebilmiştir? Kararlarının kesin ve itiraza kapalı oluşu mu bu cesareti vermiştir YSK’nın başındakilere?
İşlenen suç sıradan değildir. Zira, böylesi bir yasa tanımazlığın sonucunda ülkenin Anayasal Statüsü değiştirilmiştir. Gayri yasal yolla anayasa değişikliği ise, apaçık bir darbedir.
Unutulmasın ki; darbeler vatandaşlara mutlak direnme hakkı verir. Hem de, 15 Temmuz’un, vatandaşlara tanıdığı direnme hakkı yoluyla!...
*
Bu anayasa ihlaline karşı, 11 kişilik YSK da, referandumun iptalini isteyen tek muhalif üye, Cengiz Topaktaş, “direnmek temel bir yurttaşlık görevidir, yani farzdır” diyor.
İşte Sayın Topaktaş’ın muhalefet şerhi; “Oyların mühürsüz olması referandumu yargı denetiminden çıkarır. Yasada, 98’inci ve 101’inci maddelerde seçmen pusulası ve zarfların mühürlü olması şartı vardır. Anayasanın 79’uncu maddesi, seçimlerin yargı denetiminde yapılacağını hüküm altına almıştır. Burada (mühürsüz oyların geçerli sayılmasıyla) Anayasa’nın ihlali söz konusudur.”
Dostlarım…
Sayın Üye, Cengiz Topaktaş’ın yazısına ulaşabileceğiniz link ile, yine bu konuyu irdeleyen bir başka değerli yazar, Levent Gültekin yazı link’ini ekte sunuyorum
Lütfen okuyalım… paylaşalım. Bunlar tek satırlık bir cümleye beğeni koymaktan çok önemli yapılması gereken işler.
*
Bir filozofun sözüyle sonlandıralım yazımızı. “Karşı tarafın göze aldığını sen göze alamazsan, zafer hayaldir!”
Linkler;
http://www.adilmedya.com/ysk-karari-erdoganin-yeni-bir-dar…/ )
Levent Gültekin’in yazısı için link: http://www.diken.com.tr/referandum-sonuclari-ne-anlama-gel…/