İşsiz kalmıştı..
15 yıl gecesine gündüzüne kattığı fabrika kepenk kapatmıştı..
Patron iflas edince, beş kuruşsuz kapının önüne koydular..
Bir süre sonra severek evlendiği eşi de terk etti onu..
Yapayanlızdı artık..
Kimsesiz..
İtten aç, yılandan çıplaktı..
Cebinde kalan son parayla otobüse atlayıp, bir sahil köyünde aldı soluğu..
Buraya böyle mi gelecekti?..
Yıkık, dökük,virane..
Oysa, böyle bir köyde emekliliğini yaşamak için ne hayaller kurmuştu..
Tek katlı, iki odalı bir ev..
Ekip biçeceği küçük bir bahçe..
Bir de parası yeterse ufak bir balıkçı kayığı..
Hepsi bu..
Yıllarca bu hayalle yaşamıştı..
Çok şey de istememişti hani..
Ama kahpe kader..
Olmamıştı işte..
Hayalleri hayal olarak kalmıştı..
Yorgun, bitkin, çaresizdi..
Dokunsan yıkılacak gibiydi..
*. *. *
Böyle girdi köy kahvesine..
Selamsız, sabahsız..
Asma altında eski bir sandalyeye oturdu.
Bir çay söyledi önce..
Sonra en ucuzundan cigarasını yaktı..
Dumanı içmiyor, yutuyordu..
Tam karşısında yaşlı bir köylü dikkatli gözlerle onu süzüyordu..
Çayından bir yudum aldı.
Elindeki izmarit sönmeden yenisini yaktı..
Yaşlı köylü merakla sordu..
"Hayrola evlat, selamsız sabahsız geldin.. Belli ki çok dertlisin.. Anlat bakalım derdin ne?."
Hiç beklemediği bir zamanda, hiç tanımadığı birinden, hiç beklemediği bir soru gelmişti..
Cevaplamaya hiç niyeti yoktu..
Konuşacak hali bile yoktu..
Sandalyesinde doğruldu, cigarasından derin bir nefes daha aldı..
"Amca" dedi, "Ne sen sor, ne ben söyleyeyim."
Yaşlı köylü ısrar etti..
"Her derdin bir dermanı vardır evlat.. Sen anlat hele."
Sustu..
Anlatsa ne değişecekti?.
Bu köylü mü derdine derman olacaktı?
.
Yaşlı köylü "belli ki yaralısın" dedi.. Sonra kahvenin karşısındaki yabani sakız ağacını gösterdi..
"Bak ağaca evlat.. Ala kargayı görüyor musun?.. Bir yırtıcıyla savaşmış. Kanadından ağır yaralanmış ama pes etmemiş.. Ağacın sakızına sürtünerek yarasını iyileştirmeye çalışıyor, görüyor musun?"
Yorgun, bitik, umutsuz adam şaşırmıştı..
Karşısında bir köylü değil, sanki bir bilge oturuyordu..
"Yenildim ben amca" dedi, "hayat kavgasında yenildim."
Yaşlı köylü, ceketinin iç cebinden, babadan kalma paslanmış tütün tabakasını çıkardı..
Elleri titreyerek bir cigara sardı..
Sonra tane tane konuşmaya başladı..
"Doğayı gözle evlat..
Sonbaharda kuruyup düşen yapraklar, yenilmiş sayılır mı?..
Balık tutmak için denize açılan bir balıkçı, rüzgar sert estiğinde geri dönerse, pes etmiş mi olur?.
Sevdiğinden karşılık bulamayan aşık artık kimseyi sevemez mi?.
Yaz kurak geçtiği için badem vermeyen şu ağaç, badem vermekten hiç vazgeçer mi?.
Şu bozkır tepelerde çicek bulamayan kelebek, çicek aramayı bırakır mı?.
Doğada sürekli yenilgi ya da kazanım yoktur evlat..
Sadece değişim vardır..
Kaybedildiği sanılan her şey, zamanı geldiğinde ait olana geri döner..
Kayıplar ve elde edilemeyenler bir sonraki olaya kadar bilgeliği öğretmekle görevlidir..
Önemli olan yenilgi ya da kazanç değil, direnmektir..
Sadece pes edenler yenilir, direnenler değil..
Doğayı gözlemle evlat..
Doğa sana direnmeyi öğretir."
*. *. *
Yaşlı köylüyü dinledikçe şaşkına dönmüştü..
Ne kadar doğru söylüyordu..
Doğada pes edenler değil, direnenler yaşıyordu..
İnsan da doğanın bir parçası değil miydi?.
Öyleyse direnmek gerekiyordu..
Saate baktı..
Artık akşam güneşi batmak üzereydi..
İzin istedi, kalktı..
Yaşlı köylünün elini öptü, kaldığı pansiyon odasına gitti..
Yatağa uzanıp bir cigara daha yaktı..
Ve o an karar verdi..
Sabah bu köyde iş arayacaktı..
Ne iş olursa yapacaktı..
Ve hayallerini bu köyde yaşayacaktı..
Dediğini yaptı..
O köyde yaşadı..
O köyde öldü..
O köye ilk geldiğinde kahvede tanıdığı o yaşlı amcanın yattığı mezarlığa gömüldü..
*. *. *
İrlandalı yazar Samuel Beckett'in sözüdür..
"Hep denedin, hep yenildin. Olsun. Gene dene, gene yenil. Daha iyi yenil."
Yenilmekten korkmayın..
Pes etmekten korkun..
İyi haftalar..