1989'un Aralık ayıydı.
Başta Can Yücel olmak üzere dokuz şair, (Arif Damar, Cemal Süreya, Cevat Çapan, Ataol Behramoğlu, Refik Durbaş, Erdal Alova, Turgay Fişekçi ve küçük İskender) şiirin sesini basın yayın organlarında duyurabilmek için greve gittiler.
Sloganları "Artık şiir yok beleşe.Şairler birleşin" idi.
Bildirilerinde şöyle diyorlardı.
"Şiir ile okurun buluşmasını engelleyen ya da gölgeleyen kurumları ve kitle iletişim araçlarını; resmi, geçerli ve sıradan anlayışı; bu beğeniye ve piyasaya uyarak şiir kitabı yayınlamaktan kaçınan yayınevlerini, şiir kitabı dağıtmaktan kaçınan dağıtımcıları, izin almadan şairlerin yapıtlarını kullanan yapımcıları ve ödenen komik telif ücretlerini protesto ediyoruz. Artık şiir yok beleşe, şairler birleşin!"
Bu belki de dünyanın ilk şiir greviydi.
Ama medya ilk günler kör sağırdı.
Greve yer vermiyordu.
Şairler medyada nasıl alabilecekleri tartışırken, öneri Can Yücel'den geldi.
“Dokuzumuz birden topluca donsuz fotoğraf çektirelim. O zaman her yerde basılır.”
Sonra da ekliyordu.
"Grav! Grav!"
Bir süre sonra medya greve sayfalarını ayırdı.
Milliyet'ten Necati doğru şöyle yazmıştı mesela.
"Bu, ülkenin şairlerinin kaderidir. Öldüklerinde yelek ceplerinde ancak kefen paraları ile cenazelerini kaldıracak kadar para ya çıkar ya çıkmaz. Şairler de paragöz insanlar değillerdir. Onlar, edebiyat ağacının gövdesine birer çentik atmak isterler ve parasal züğürtlüğü her zaman kalite züğürtlüğüne tercih ederler."
6 ay sürdü grev.
Şairler 6 ay hiç bir edebiyat dergisinde şiir yayınlamadılar.
Aradan 40'a yakın zaman geçti.
Yarın Dünya Şiir Günü.
Aynı slogan geçerli değil mi?
"Şairler Birleşin!"