ELBETTE O GÜNLER YAKIN
Mazisi kahramanlıklarla dolu Türk Milleti ve onun bağrından çıkan Türk Silahlı Kuvvetleri için 30 Ağustos Zafer Bayramı; dirilişin, birlik ve beraberliğin, cesaretin, caydırıcılığın, azim ve iradenin, moral ve motivasyonun doruk noktasına çıktığı müstesna günlerden biridir. Denizli-Çivril’in de kurtuluşunun 30 Ağustos olarak kabul edilmesi, Çivril için ayrı bir önem taşır. Bu nedenle, Türk Milleti’nin ve Çivril’in kalbi Ağustos ayında bir başka çarpar. Çünkü Türk Milleti, Ağustos ayında yeniden doğmuş ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin temelleri Ağustos ayında atılmıştır.
Çivril’de 30 Ağustos 2017 akşamı, Zafer Bayramı’nı Osmanlı özlemi içerisinde kutlamak isteyenlere, 1921’de Ertuğrul Gazi’nin Söğüt’te ki kabrinin darmadağın edildiğini, Osmanlı Devleti’mizin kurucusu Osman Gazi’nin Bursa’da ki kabrine ayağını koyarak fotoğraf çektirip Yunanistan’a göndererek gazetelerde yayımlanmasını sağlayan dönemin Yunanistan Başbakanı Venezilos’un oğlu Üsteğmen Sokokles Venezilos olduğunu hatırlatmak isterim. Her iki mezar da kurşun delikleriyle dolu ve paramparça edilmiş durumdayken, İstanbul’da Galata Kulesi’nde İngiliz askerlerinin nöbet tuttuğunu hatırlatmak isterim.
Osmanlı özlemi içerisinde olanlar, Cumhuriyet; Osmanlıyı yıkan, Atatürk ise Osmanlıyı yıkan devlet adamı değildir. Şerefi ve onuru çiğnenmiş, kabri tekmelenmiş olan Osman Gazi ve Ertuğrul Gazi Ata’mızın şerefini kurtaran Galata Kulesi’nde nöbet tutan İngiliz ve Yunan askerlerini buradan kovan Adamın adıdır ATATÜRK.
Başkumandanlık Kanunu ile yetki alarak, 12 Ağustos 1921’den itibaren muharebeleri yerinde sevk ve idare etmiş, 20 Ekim 1921’de Fransızlarla ile Ankara Antlaşması, 13 Ekim 1921’de Ruslarla Kars Antlaşmasını imzalayarak üç cephede savaşmak zorunda kalan Türk Milleti’ni, sadece Yunan cephesi ile savaşmak imkânını elde eden Adamın adıdır ATATÜRK.
26 Ağustos günü başlatılan taarruz ile 27 Ağustos günü Afyon işgalden kurtaran, 2 Eylül günü Yunan Generali Trikopis Uşak bölgesinde 5000 asker ile birlikte esir alan, 9 Eylül’de İzmir’e giren ve 16 Eylül’e kadar İzmir civarındaki bölgeleri kurtaran Türk Ordusunun Başkomutanın adıdır ATATÜRK.
Çivril’de ki programda kendimi adeta İstanbul’un Fethi’nin yıl dönümü programında sandım. İstanbul İl Jandarma Komutanı olarak bulunduğum (2005-2008) dönemde İstanbul’un fetih kutlama programlarını gurur ve onurla izlemiştim. Çivril’de 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın programında Atatürk başta olmak üzere silah arkadaşlarının, kurtuluşa giden yol ve Cumhuriyetin kuruluşu ile sonrası devrimlerinden bahsetmemek Harp Tarihi ve Cumhuriyet Tarihi bilgisinden yoksunluk mudur? Yoksa konjonktür gereği yol almak mıdır?
Yine Çivril’de Eylül ayının ilk haftası Elma Festivali düzenlenmektedir. Elma festivalini düzenleyenler, özellikle son iki yılda tarım kesiminde elmaların söküldüğünden, elma bahçeleri olanların da gerçek fiyatın altında pazarlayabildiklerini, hatta satamadıklarından çürüğe verdiklerinden habersiz oldukları anlaşılmaktadır. Aynı durum, şeftali için halen devam etmektedir. Festival, ürünün gerçek anlamda pazarlanması, üreticinin gerçek anlamda emeğinin karşılığını alabildiğinde anlam teşkil eder. Festivale karşı değilim ancak her gün şehit haberleriyle içimiz yanarken, üreticimiz borç içerisinde kıvranırken, yollar toz içerisindeyken ve Çivril merkezi kasaba görünümündeyken olmuyor efendim olmuyor. Babalar oğullarının tabutlarını taşırken, köylü geçim derdinden köylerini boşaltırken, yollar terk edilmişlik içerisindeyken sanatçılara paralar harcanıp başka hesaplar içerisine girmek olmuyor efendim olmuyor.
Elbette Çivril’de mazimize de sahip çıkarak, ATATÜRK’ü unutmayacağız ve unutturmayacağız. Elbette Çivril’de köylünün, tarım kesiminin emeğini göz ardı etmeyeceğiz ve ettirmeyeceğiz. Yoksulların rızkını israf etmeyeceğiz, şehitlerimizi karşıladığımız dönemde eğlence düzenlemeyeceğiz. Elbette o günler yakın, her zamankinden daha yakın.