Bir dönem belediye başkanlığı da yapmış
olan Abdülkadir Uslu, başkanlık sonrasında kaleme aldığı öykülerle dikkat
çekti. Yazarın yayınlanmış Aydınlık Sineması, Kar Vakti ve Hüsnü Yusuf adlarını
taşıyan üç öykü kitabı var. Uslu’nun öyküleri değişik edebiyat dergilerinde
yayınlanmasının yanı sıra ortak öykü kitaplarında da yer aldı.
Egeli Araştırmacı ve Yazarlar Birliği
(YAZ-AR-BİR) Genel başkanı da olan Uslu “Aydınlık Sineması” öykü kitabı ile
2017-1. Arif Baş Öykü Kitabı Ödülü (3.)’nü aldı. Yazarın kısa öykü dalında da
ödülleri vardır:
- 100.Yıl Çanakkale Öykü Yarışmasında
“Mansiyon Ödülü” (2015),
- 7. Eskişehir Öykü Yarışmasında
“Eskişehir Sanat Derneği Özel Ödülü” (2016),
- Özgürlük ve Barış Öykü yarışmasında
“Mansiyon Ödülü” (2016),
- Güncel Sanat Dergisi 7. Öykü Yarışmasında
“Güzel Alanya Ödülü”(2016),
Ve KÜSADER’in “Yüreğe Dokunan Kadınlar”
adına açtığı öykü yarışmasında 1.Mansiyon ödülünü (2018) aldı.
“…
Eli, yüzü kızarmış morarmıştı azcık, işkillendim, “Ne
o kız?” dedim, “Ne oldu?” dedim. Ses çıkartmadı, geçti mutfağa oturdu. Peşinden
gittim. Başını önüne eğmiş, teybi kucağına, iki elinin arasına almış sıkı sıkı
tutuyordu. “Yemek hazırla yiyelim.” dedim, buzdolabındaki yarım şişeyi
çıkardım. Binnaz hiç kıpırdamadı sadece teybi çalıştırdı, sesini de iyice açtı,
“Mihriban” çalıyordu yine. Kızdım hakim bey. Ben sabahtandır onu beklemişim. Kan
beynime sıçradı. Tuttum çenesinden başını yukarıya kaldırdım, gözünün içine
baka baka “Mihriban’ın da senin de ta…” dedim. Küfrettim hâkim bey tutamadım
kendimi. Binnaz elimi ittirdi, fırladı tezgahın üzerindeki bıçağı aldı, bana
doğru salladı:
-Mihriban’ıma küfredemezsin! diye bağırıyordu.
Tuttum elinden aldım bıçağı; karnına, göğsüne, nereye
denk gelirse soktum, soktum, soktum… Üzgünüm hâkim bey.
Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştı. Hâkim bir müddet
sustu tam konuşacağı sırada adamın elindeki teybi fark etti, sordu:
-O elindeki ne?
-Teyp.
-Ne işi var onun burada?
-Binnaz’ın hatırası o hakim bey. Bak!
Adamın suratı garipleşti, masumlaştı bir tuhaf oldu.
Sanki yüzüne deli siması yerleşmişti. Teybi çalıştırdı, sesini de açtı. Teyp
“Mihriban”ı çalıyordu:
…
Boşa
bağlanmamış bülbül gülüne,
Kar koysan
köz olur aşkın külüne,
Şaştım kara
bahtın tahammülüne,
Taşa çalsam
ezilmiyor Mihriban!
…”