Eğitimiş Denizli Şube Başkanı Namık Kemal Aydoğan, “Tepeden inme
getirildikleri koltuklarda, gericilikten başka faaliyet yapmayan yöneticiler,
maalesef her geçen gün yeni bir skandala imza atmaktadır. Son olarak Van'ın
Çatak İlçesi'ndeki bir lisede meydana gelen sarılma eylemi, yönetici
koltuğundakilerin dünyaya kaç yüzyıl geriden baktığını göstermiştir” diye
konuştu.
Aydoğan, “Bilindiği üzere Çatak'ta bir lisede doğumgünü kutlaması için
birbirine sarılan iki öğretmen, bazı meslektaşları tarafından "ihbar"
edilmiş, iki yetişkin insan masumane şekilde sarıldığı için tüm devlet
mekanizması adeta teyakkuza geçmiştir. Valiliğin de oluruyla İl Milli
Eğitim Müdürlüğü idari soruşturma başlatmış, Kaymakamlığın suç duyurusuyla olay
Çatak Cumhuriyet Başsavcılığı'na kadar uzanmıştır. Soruşturma sonucunda
Başsavcılık, bir suç bulamasa da, Valilik ‘Söz konusu hareket kamu çalışanına
yakışmaz’ diye buyurmuş, MEB ise kadın öğretmene ‘aylıktan kesme’, erkek öğretmene
ise sürgün cezası vermiştir” dedi.
Aydoğan açıklamasına şu şekilde devam etti;Yaşasa, Türkiye bürokrasisindeki
absürtlükleri kaleme alan usta yazar Rıfat Ilgaz'ı dahi hayretlere düşürecek bu
olay, soruşturma ve cezalandırma mekanizmalarının ne kadar keyfi ve haksız
çalıştığını da gözler önüne sermiştir.
Eğitim-İş olarak altını çiziyoruz:
- Söz konusu soruşturmanın ayakları yere basan bir hukuki dayanağı yoktur.
Sarılmak, Anayasa'nın ya da Milli Eğitim Temel Kanunu'nun hiçbir maddesinde suç
kabul edilmediğine göre, bu soruşturmaların tek dayanağı gerici beyinlerdir?
- Sarılma anının tekrar tekrar incelenmesini beraberinde getiren soruşturma
süreci ile bu iki öğretmenin itibarları ve kişilik hakları tahrip edilmiştir.
- Bu olay, MEB'in mesleki dayanışmayı yok etmesiyle kalmayıp, ihbarcılık
müessesini yaratarak okullardaki çalışma hukuku ve iş huzurunu bozmasının acı
meyvelerinden biridir. Bu yersiz tablonun faturası sadece öğretmenlere
çıkmayacak, ülkedeki eğitimin başarı durumuna da olumsuz etki
edecektir.
- Mahkemenin "suç yoktur" kararına rağmen, Van Valiliği'nin iki
öğretmeni küçük düşüren açıklamalar yapması, bürokrasinin bir bütün olarak
hareket edemediğinin de ispatı olmuştur. Görünen odur ki; öğretmenlerin
aşağılanmasının bir hak olduğu yanılgısı, liyakatsız valiler arasında toplu bir
sanrıya dönüşmüştür.
- En önemlisi; yoksul çocuklar tarikat yurtlarına mecbur bırakılıp burada
yanarak can verdiğinde, cinsel istismarlara uğradığında hiç rahatsızlık
duymayan mercilerin, iki yetişkin birbirine masumca sarıldığında duyduğu bu
rahatsızlık, gericiliğin ne kadar ikiyüzlü ve sapkın olduğunu da tekrar ortaya
koymuştur. Pusulası vicdan olmayan, liyakatle değil yandaşlık ölçütleriyle
koltuk sahibi olanların, koltuklarını kaybetmemek için girdiği gericilik
yarışı, onları suskunca ve hatta memnuniyetle izleyen üst yöneticilerin de çağ
dışı zihniyetini göstermektedir.
Eğitim-İş olarak bir kez daha ilan ediyoruz: Öğretmenler, toplumun aydınlık yüzü; geleceğin mimarlarıdır. Öğretmenler, tüm gerici politikalara, baskılara, keyfi itibarsızlaştırmalara rağmen Başöğretmen Atatürk'ün kendilerine emanet ettiği yeni nesilleri, aydınlık bir ülkenin bireyleri yapmak için didinen eğitim neferleridir.
Tepeden inme getirilen hiçbir yönetici, bir öğretmenin bir köy çocuğuna
öğrettiği tek bir harf kadar bile kıymetli değildir. Öğretmenleri
itibarsızlaştırmak, geleceği karartmaktır, tarih sizi affetmez !