"Belirli çevrelerin çıkarlarını
her ne pahasına olursa olsun korumak isteyen tutucu güçler, demokrasiye ancak
belirli bir noktaya kadar tahammül ederler. O çevrelerin çıkarları halkın
gerçekleri görmesi karşısında tehlikeye düşünceye kadar. O noktadan itibaren
onların da demokrasiye tahammülleri tükenir. Müsamahanın yerine zorbalık, hür
tartışmanın yerine sopalar ve silahlar gelir." Bülent ECEVİT - DSP Onursal
Genel Başkanı
Yaşadığımız topraklar geçtiğimiz
yüzyılda insanlığın sömürgeci yüzünün en çetin mücadelelerinden birine şahit
oldu. Emperyalizm yüzünden çekilen acıları gören yurdumuz kurucu aklı
önderliğinde Türk Milletinin geleceğin medeniyet ufkunda güneş gibi doğarak
insanlığın hizmetinde yükseleceğini savunmuştur.
Son tahlilde iktidar ve muhalefetin
memleketi buhrana sürükleyecek davranışlarda bulunmakta ısrar ettiği
görülmektedir. Demokratik rejim standartları doğrultusunda en kötü yönetimi,
sağcı ya da solcu bir diktaya tereddütsüz tercih edeceğimiz ön kabulü ile
yıllardır yoksulluk içinde katlanmaktayız. Halbuki bu toprakların BEREKET
fışkıran kültüründe halkın sağduyusu her halükarda galip gelmiştir.
Geldiğimiz noktada tüm kaynakları zapt
edilmiş halkın sandık dışında sözünü söyleyebileceği yer kalmamıştır. Bu
elbette demokrasinin temel kuralıdır. Seçim münasebetiyle vitrinde demokratik
görünen bir ülke vardır. Lakin Cumhuriyet'e dair etkin bir meclis yoktur.
Cumhuriyetsiz demokrasi seçimden ve
sandıktan ibaret bir oyundur. Cumhuriyetsiz Demokrasi'nin karanlığının varacağı
yer diktatörlüktür, tiranlıktır. Çok partili serbest seçimler Cumhuriyet'in
yaşaması için yeterli değildir.
DEMOKRASİ, ne kadar farklı anlamlar
yüklemeye çalışırsak çalışalım, aslında çok partili serbest seçimlerden ve
referandumdan ibaret bir mekanizma.
Bu mekanizma, CUMHURİYET rejimi ile
birlikte olmaz ise, çoğunluğun iradesini kutsayan bir anlayış üretiyor.Bu
anlayışa göre, milletin çoğunluğu ne istiyorsa doğrusu o, millet saltanat
isterse saltanat, hilafet isterse hilafet, şeriat isterse şeriat olmalıdır.
Bu anlayışın ve rejimin adı
"CUMHURİYETSİZ DEMOKRASİ"dir.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk buna
karşılık olarak "CUMHURİYETÇİ DEMOKRASİ" anlamına gelen HALKÇILIK
ilkesini öneriyor. Ki bu öneri "DEMOKRASİ" literatüre en büyük
katkıdır.
CUMHURİYET NEDİR?
CUMHURİYET, MİLLETİN KENDİ KENDİSİNİ
vekilleri yani CUMHUR ARACILIĞIYLA YÖNETTİĞİ, halkın egemen olduğu DÜZENİN
ADIDIR. Ancak böyle bir düzenin kurulabilmesi için, çok partili serbest
seçimler tek başına yeterli değildir.
CUMHURİYETİN VAR OLABİLMESİ İÇİN, en
azından, DOKUNULMAZLIĞI OLAN MİLLETVEKİLLERİNDEN OLUŞAN ETKİN BİR MECLİS ve
MECLİS TARAFINDAN DENETLENEN BİR YÜRÜTME, ve de BAĞIMSIZ YARGI GEREKİYOR.
CUMHURİYET BAŞKA DEMOKRASİ BAŞKADIR.
Gücün, yani yetkilerin tek kişide
toplandığı yerde, çok partili serbest seçimler ve referandum olsa bile
CUMHURİYET olmaz, olsa olsa saltanat olur, "CUMHURİYETSİZ DEMOKRASİ"
yani diktatörlük olur. Tek başına “Demokrasi” en basit haliyle, “bir topluma
çoğunluğun hükmetmesi” demek. Bu durumda , %50+1 “çoğunluk” ile %50-1
“azınlığın” iradesinin tamamen yok sayılabilir.
Biz İKTİDAR yürüyüşümüzü 2019 Mart
Yerel Seçimleri için bu doğrultuda başlattık. İçi boşaltılarak iğdiş edilmiş
tüm kavramları izahını yaptığımız bu zengin kültürün üstüne inşa ediyoruz.
Dünyada ve Türkiye'de nükseden geçmişe
özlem ve doğaya, toprağa, memlekete, köye dönüşü tetikleyen ve ÇAĞDAŞ KENTLER
ile KÖYKENT felsefemizin içini dolduracak aksiyonları almış bulunmaktayız.
Ülkemizi birleştirecek ve toplumun sağduyusunu harekete geçirecek hareketin
kıvılcımını yakıyoruz. Ve diyoruz ki; YAZ DOSTUM KİMSE GÖÇMEZ BU DÜNYADAN MAL
İLE...
Büyük ustanın seslendirdiği ve
insanlığa armağan ettiği HALİL İBRAHİM SOFRASI ile vatandaşın karşısına
çıkıyoruz.
İnsanoğlu haddin bilir kem söz
söylemez iken,
Elalemin namusuna yan gözle bakmaz
iken,
Bir sofra kurulmuş ki Halil İbrahim
adına,
Ortada bir tencere boş mu, dolu mu
bilen yok
Bir sofra kurulmuş ki Halil İbrahim
adına,
Ortada bir tencere boş mu, dolu mu
bilen yok.
Bu sofrada tüm siyasi partilere,
toplumun tüm kesimlerine yer var. Kimi baş köşeye kurulurken belki kimi taş
döşekte oturacak. Baş köşeyi hak etme sürecini de yine kişinin kendi öz iradesi
belirleyecek. Çala kaşık sofraya dalanlar bahtına çıkana razı olacak. Nefsine
hakim olanlar ise o tahta kurulacak. Yeni yıla yeni umutlarla giriyoruz. Tüm
dünya "VAZGEÇ" dediğinde, umut fısıldar derler: "BİR KEZ DAHA
DENE!" Bu sofrayı bereketlendirmek için birlik olmaktan başka çaremiz yok.
ÇARE BİRLİK.
Soframıza bereket, dostlarımıza birlik, ailemize dirlik, memlekete huzur, dünyaya sükunet getiren bir yıl inşa edeceğiz. İnançla yola çıktık. Kararlı devam ediyoruz. Hiç söylenmemiş olanı söyleyecek, cesaret edilmemiş olanı başaracağız. Huzur ve sevgiyle...
Volkan ÇOBANOĞLU
DSP Denizli İl Başkanı