Değerli Dostlarım, Değerli Denizliekspres Okurları,
Bugün geleceğimizin teminatı olan gençlerimizin bir çoğunun hayali olan yurt dışında 0kariyer yapma konusunu yani, BEYİN GÖÇÜNÜ masaya yatıralım:
Güzel ülkemin şehir ve ilçelerine dağılmış, lisans ve lisansüstü eğitim veren 131i devlet,78 i vakıf olmak üzere 209 üniversite var. Bu üniversitelerimizin bir çoğunda tıp, mühendislik, fen ve sosyal bilimlerde eğitim kalitesi dünya standartlarındadır.
Durum böyle olmasına rağmen, üniversite mezunu gençlerimiz arasında yapılan son anketlerde çıkan sonuçlara baktığımızda; ülke içinde üniversite eğitimi alan gençlerimizin neredeyse tamamına yakını kariyer yapmak, lisansüstü eğitim almak için yurt dışında olmayı hayal etmektedir.
Bu hayallerini gerçekleştirebilmek için maalesef herkese nasip olmuyor! Öncelikle malî imkanı olanlar mezun olur olmaz soluğu yurt dışında almaktadırlar.
Malî durumu olmayan çok başarılı olanlar, yurt içi ve yurt dışı burs kaynaklarını zorlayarak yurt dışında kariyer yapmak çıkmaktadırlar. Geriye hayalleri suya düşenler yurt içindeki üniversitelerde lisansüstü eğitim alabilmek ve öğretim elamanı olabilmek için Akademik Lisansüstü Eğitim Sınavı (ALES), zaman içinde isimleri değişse de yabancı dil sınavlarına (UDS, YÖKDİL gibi) girerek yüksek not almayı hedeflemektedirler. Tabii ki bazen bu da yeterli olmayabiliyor, zira sınavlarda yüksek başarı gösterseler de mülakat gibi sübjektif bir sınavla hayalleri suya düşmektedir. Bunların sayısız örneklerini basına yansıyanlardan öğrenmekteyiz.
Ayrıca üniversitelere yeterli kaynak ve akademik kadro tahsis edilmeyince beyin göçü kaçınılmaz bir sonuç olmaktadır.
Bu göçü tetikleyen önemli bir etken de üniversiteler üzerindeki merkezi otoriter yönetim ve siyasi baskı yüzünden akademisyenlerin çalışma huzuru bulamamasıdır.
Beyin göçü ile ilgili bir anekdotumu sizlere aktarmak istiyorum. Rahmetli Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın katkılarıyla 1992 yılında 22 yeni üniversite kurulmuştu. Bu üniversitelerin akademik elaman ihtiyacını karşılamak için yaklaşık bin 500 üniversite mezunu bir çok branşta sınavla seçilerek, yurt dışına kariyere gönderildi.
Bu kapsamda yeni kurulan o zaman görev yaptığım Pamukkale Üniversitesi’ne de 60 adet kadro tahsis edildi. Lisansüstü eğitim yapmak üzere yurt dışına gönderilecek olanların geri gelmelerini sağlamak ve BEYİN GÖÇÜNÜ engellemek için, yurt dışında kaldığı sürenin iki katı kadar üniversitede görev yapma zorunluluğunun yanında 250 bin dolarlık yüzde elli faizli iki kefilli bir noter kefalet senedi imzalamak zorundaydılar.
Mühendislik Fakültesi’ne gelen iki akademisyene kefil oldum. Yurt dışına gittiler. Bu arada yurt dışına giden akademisyenlerden bazıları çeşitli sebepler yüzünden geri dönmek zorunda kaldılar.
Kefil olduğum arkadaşlar 6 yıl sonra geri döndüler. 2000 yılıydı bu arkadaşlardan biri bir gün bana; “Şevket hocam ben istifa edip, Amerika’ya geri dönüyorum! Burada hiç bir şey yapamıyorum! Hiç bir imkan yok!” dedi. Kendisi tıbbi elektronik konusunda doktora yapmıştı. “Aman hocam nasıl öderiz 375 bin doları!” deyince, “Hocam ben tıbbi cihaz üreten bir firma ile anlaştım. Tazminatımı ödeyecekler! Rahat ol!” dedi. Gerçekten de öyle oldu. Ve arkadaşımız gitti. Hâlâ yurt dışında.
Sonra düşündüm375 bin dolarlık tazminat ne ki, her yıl tıbbi cihazlara milyarlarca dolar ödüyoruz!
BEYİN GÖÇÜNÜ tersine çevirmek için Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank,2018 yılında başlatılan “Uluslararası Lider Araştırmacılar Programı” kapsamında, Türkiye’ye dönecek olan araştırmacılara ayda 24 bin TL burs verileceğini açıklamıştı. Geçen iki yıl içinde maalesef bu teşvikin beklenen etkiyi yapmadığı görüldü. Burada temel meselenin ekonomik olmadığı görülmektedir. Verilecek bursun Türkiye şartlarında yüksek, lâkin yurtdışı şartlarına göre çok cazip olamamaktadır.
Değerli Dostlarım, Değerli Denizliekspres Okurları,
Bir önceki yazımızda Nobel ödülü alan Aziz Sancar’ın Türkiye’deki bir üniversitede çalışsaydı, bu ödülü alamazdı yorumunda bulunmuştum. BEYİN GÖÇÜNÜ tersine çevirmek ve geleceğimizin teminatı gençlerimizin yetişmiş insan kaynağına sahip çıkmak için bir strateji belirlenmesi gerekmektedir.
Bu konunun çözümü için toplantılar, paneller düzenleyerek; SWOT
analizi yaparak, güçlü ve zayıf yönlerimizi belirleyerek, iç ve
dış çevreden kaynaklanan fırsat ve tehditleri saptayarak, Ulu Önder Mustafa
Kemal Atatürk’ün çizdiği uygarlık yolunda Türk milletinin genç BEYİNLERİNİN GÖÇMESİNE
fırsat verilmemelidir.
12.10.2020
Doç. Dr. Şevket CİVELEK