Din ve Vicdan hürriyeti ile fikir ve düşünce hürriyetini,
Batı Demokrasileri temel bir “insanlık hakkı”
Olduğunu,anayasalarına koymuşlardır.
Hatta birleşmiş milletler 1949 yılında yayınladıkları
“insan hakları evrensel Beyannamesi’nin 18.maddesinde;
Her şahıs,dinini ve kanaatini,tek başına veya topluca,
Açık olarak veya özel olarak ,eğitim,öğretim,tatbikat,
İbadet ve ayinlerle yerine getirmek hak ve hürriyetine
Sahiptir.”
Türkiye Cumhuriyeti Devleti adına,siyasi iktidar,
Bu beyannamenin altına imzasını atmıştır.
Müslüman Türk Milletinin her ferdi,inanç ve imanının
Gereği olarak ibadetini tek başına ya da toplu halde
Edebilir.Bu hak ve Hürriyeti,hiçbir kurum ve kuruluş
Mani olamaz.
Zaman,zaman, “din ve vicdan hürriyeti” aksamalara
Uğramış bile olsa,şu anda Müslümanların ibadetlerini
Engelleyen her hangi bir yasak bulunmamaktadır.
Bizdeki “Din ve Vicdan hürriyeti,” inşallah Avrupa standartlarına
Yükselecektir.
Lakin,Müslüman Türk Milletinin,din ve vicdan Hürriyetini
Kullanan Müslüman görünümlü “fetö projesi” olan
Yapılar,Müslüman’ı,Kur’an ve İslam dini eliyle kullandılar.
Avrupa ve Dünya “İnsan hakları evrensel beyannamesi”
Yayınlamış olsalar bile,ABD,İngiltere,Avrupa ve İskandinav
Ülkelerinde,Rusya,Çin ve Hindistan’da,Müslümanlara,
3.sınıf insan muamelesi uygulamaları yanında,
Müslüman mukaddesatına hakaret edilmektedir.
Kur’an,ayaklar altına atılıp çiğnenirken,İslam
Düşmanları tarafından yakılırken,İslam Peygamberine
“terörist” olarak lanse edilirken,”Din ve Vicdan Hürriyetini”
Anayasalarına koyan ve Birleşmiş Milletler evrensel
Beyannamelerinde imza altına alınmasına rağmen,
Adeta Müslümanlara, “din ve vicdan hürriyeti”
Yasaklanıyor ya da görmemezlikten geliniyordu.
Demek ki;”din ve vicdan hürriyeti”,Hıristiyan,Yahudi
Ve diğer din mensuplarını teminat altına alıyordu.
İşte günümüzde bu gerçek,insanlık aleminde,”din ve
Vicdan hürriyeti” ve bu “Hürriyetin özüne dokunulmazlık
prensibi”,temel bir hak olarak tartışılmaksızın kabul edilmişken,
İslam dini ve Müslümanlar söz konusu olunca,bütün bu değer
Ve ölçülerin unutulmuş olması,tek kelime ile
“hayret verici” olduğunu görüyoruz.
Osmanlının ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin,
Hıristiyan ve Yahudilere gösterdiği hoş görüyü,Müslümanlara
Tanımıyorlar.Onların “din ve vicdan hürriyetinden” anladıkları,
İslam dışındaki din mensuplarının hürriyeti
Olduğunu görüyoruz.
“İki yüzlü” Avrupa’dan başka bir şey beklemek,en
Azından kendi adımıza “saf dillik” olurdu.
Ülkemizde,papazlar,patrikler,rahipler,rahibeler,hahamlar,
Yabancı okullarda “fink atarken”,Lozan antlaşmasının
38 ve 45 .maddeleri sayesinde,devletimiz içinde devlet
Gibi hareket eden “cemaatları” bulunurken,bunların
Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti içindeki
Faaliyetleri bilinmesine rağmen,suçlu görünen “papaz”
Serbest bırakılabiliniyor.
Bir kere de,”iğneyi kendimize batırarak”,din ve vicdan
Hürriyetini,kendi cemaatının menfaatine kullanan,
Din ve vicdan parazitleri de bulunmaktadır.
Bunlar maddi olarak kendilerine hizmet ederlerken,
İslam düşmanı olan Devletlerin de ,ekmeğine yağ
Sürmektedirler.
Din,bütün devletler ve insanlar tarafından “İSTİSMAR”
Edilmesine rağmen;İslam dini ve Kur’an,daha çok
İstismara uğratılmıştır.
1950 yılından beri “Sözde Sağcı iktidarlar ve din,
Vicdan hürriyetini” savunur gözükmelerine rağmen;
Müslümanlar,Dünya milletinin sahip oldukları
“din ve vicdan hürriyeti” ile “fikir ve düşünce hürriyetine”
Sahip olmamışlardır.
Her şey “Hedef batılılaşma” üzerine inşa edilmiştir.
Kültür ve medeniyeti,din ve vicdanı farklı olan
Müslümanları,Avrupa Birliği içinde görmek istemiyorlar.
Bu sebeple “HAYIR” diyemeyen Avrupalılar,AB’ye girmenin
Koşullarını Müslüman Türkler için,”iğne deliğinden deve
Geçirilmesini isteyen” bir hal ve tavır içindeler.
Bunlar “dininizi değiştirin” o zaman bir daha görüşelim
Diyemedikleri için,bizimkiler de, AB’nin kapısı önünde
Kapı kulu durumuna gelmişlerdir.
“Türklük,gurur ve şuuru,İslam fazilet ve ahlakı”
Siyasi bir söylemmiş gibi sloganlaşmış,ama eylem
Amel,fiiliyat öyle değildir.
Müslüman Türk milletinin bir kusuru yok. Avrupa’nın,
Ne sözü özüne,ne de özü sözüne benzemektedir.
İktidarda,hangi siyasi parti olursa olsun,
Fertlerin “din ve vicdan hürriyetleri” ile “Fikir ve
Düşünce hürriyetlerini”,saygılı olmalı,savunmalı ve
Anayasal hak olarak yasalarla teminat altına
Almalıdırlar.
Köprünün altından çok sular aktı.
Türk milleti de,hakkını savunur ve hakkını alır hale
Gelmiştir.Bir insan temel hak ve özgürlüğüne sahip değil
Ya da hakkını alamıyorsa,o insan prangasız köle muamelesine
Tabi tutulmuş demektir.
İnsana saygı, Allah'ın lütfüdür.
Buna mani olanlar ise,iblisin ta kendileridir.
Genel
12 Eylül 2019 - 10:45
DİN VE VİCDAN HÜRRİYETİ
Ali Koçlu'nun yazısını okumak için tıklayın...
Genel
12 Eylül 2019 - 10:45
İlginizi Çekebilir