O kadar acı olaylarla karşılaşıyoruz ki son yıllarda hangisine üzüleceğimizi bilmiyoruz…
Denizli’de peş peşe yaşanan apart cinayetlerine mi? Ülke genelinde yaşanan kadın cinayetlerine mi?
Bilemedim…
Her ne yaşarsak yaşayalım, ne kadar güvenlik önlemleri aldırırsak aldıralım, kaç tane korumayla gezersek gezelim şu hayatta “Herkes kendisinin polisi olmalı”
Bu açıklamalarım lütfen sizi kızdırmasın. Adalet, kolluk kuvvetleri ne güne duruyor? Neden bizi korumuyor? Şeklindeki sorularınızı duyar gibi oluyorum…
Evet korumuyor! Adalet yok çünkü!..
Kolluk kuvvetlerine düşen o kadar fazla yükler var ki, onlar da şaşırıyor ne zaman nereye koşacaklarını?
Bu ülkede adalet olmadığı için kolluk kuvvetleri de şamar oğlanı durumundalar. Ne zaman neye karışmaları gerektiğinin sınırını onlar da bilemiyorlar. Apartlara dalsalar, “Özel hayatın gizliliği” deniyor. Apartları sorgulasalar, “Durun ne oluyor” deniyor.
Öte yandan namusuyla çalışan, bir dünya yatırım yapmış apart sahibi zarar görüyor. Namusuyla okuyan öğrenciler, apartlarda yaşayan insanların özgürlüğü kısıtlanmış oluyor…
Namus derken; namus kavramı ne? Kime göre, namus nasıl işler? Bunlar insanlara göre değişen kavramlar oldu günümüzde…
Denizli’de art arda yaşanan apart cinayetlerine bakın… Hepsi de elini kolunu sallaya sallaya gelmişler olay yerine… Sorarım size, buna hangi güvenlik gücü engel olabilir?
Her aparttaki, her dairenin önüne bir polis, bir bekçi dikilemeyeceğine göre?
Buna Vali ne yapsın? Emniyet Müdürü ne yapsın? Rektör ne yapsın? Kolluk kuvvetleri nasıl bir önlem alsın?
Demem şu ki; herkesin polisi kendisi olsun. Nasıl mı?
Sevgiliniz olmasın demiyorum…
Ama sizi ölümüne sevmesin… Ya da öldüresiye sevmesin.
Psikolog ya da, psikiyatrist değilim. Ama insanım. Ama kadınım. İki evlat yetiştiren bir anneyim. 35 yılımı vermiş, sayısız olaylara şahit olmuş bir gazeteciyim.
Psikopat, sadist, şizofrenik eğilimleri olan insanlarla birlikte olmayın. Onları evlerinize, hayatlarınıza almayın. Seven insan size zarar vermez. Seven insan sevdiğini öldürmez.
Şiddet eğilimli insanlar zaten bellidir. Ölüm anına kadar bin tane yanlışı olmuştur. Ölmeyi beklemeden bu kişinin şahit olduğunuz şizofrenik davranışlarını gördüğünüz anda o insandan uzaklaşın. Ailenizden, kolluk kuvvetlerinden yardım isteyin.
Utanmanıza gerek yok, “El ne der” düşüncesine girmenize gerek yok!..
Çok uzatmadan, çok kırılmadan, çok üzülmeden, bugün düzelir, yarın düzelir hallerine aldanmadan ivedi olarak o insandan uzaklaşmanız gerekir.
“Son bir kez konuşalım, son bir kez buluşalım” sözlerine aldanıp o insanı asla mahreminize almamalısınız… Kadın cinayetlerinin çoğu, “Son bir kez konuşalım, son bir kez anlaşalım” diyen erkekler tarafından işlenmiş ve buluşmalara giden kadınlar en sevdikleri tarafından öldürülmüşlerdir.
O yüzdendir ki; “Herkes kendinin polisi olmalıdır”
Kadın güldü, arandı dediler…
Hamile kadın sokağa çıkmaz dediler…
Gece geç saatte sokakta kadının ne işi var dediler…
Dediler de, dediler…
O yüzden kadının üzerinde herkesin hakkı oldu…
Kadın cinayetlerinin bir çoğu eski eş, eski sevgililer tarafından işlenmiştir. O zaman ne yapıyoruz, “Eskiye bir sünger çekip arkamıza asla bakmıyoruz”
Adı üstünde, eskimiş zaten…
Tekrar ediyorum, “Herkesin polisi kendisi olmalıdır”
Unutmayın, “Son kez konuşalım” sözüne kandıysanız!
Ne emniyet, ne valilik, ne de rektörlük sizi kurtaramaz…
Neden mi?
Çünkü!..
Siz istemedikten sonra…
“Hiçbir kolluk kuvveti, hiçbir yüreğe kelepçe vuramaz“