"Ne diyordu
değirmenci dayı?
Bu nasıl çark ulan!
Buğday bizim,
Ezilen biziz.
Un olan biz,
Aç kalan biziz.
Kim ulan bu doymak
bilmeyen soysuz? "
Milenyum Çağı ya da Teknoloji Çağı'nın garabeti içindeki
çiftçinin isyanını bundan daha iyi anlatan bir dize sanırım yoktur. Hadi gelin
bu hafta size bitmek bilmeyen sorunlardan bahsedeyim..
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin haritasını önüne koysanız adını
bulamayacağı yerlerden birilerinin arazi, arsa tapusu topluyor olması sizce de
çok garip değil mi? Ve bu alınan tapular ile adeta elden ele oynuyorlar. Peki,
neden?
Maden? Belki!
Çiftçi sohbetlerimiz esnasında en çok şikayetin geldiği konu
tapu kadastro'nın ölçüm kaymaları. Uydu görüntülerine bakarsanız ada/parsel
üzerinde 4 m kayma vardır diyor çok daha fazlası olduğunu biliyoruz, nasıl mı?
Elden ele oyununda internet satış siteleri üzerindeki
ilanlardan beğendikleri ve de kağıt üzerinde devraldıkları bu yerlerde bazıları
tarım yapmak için düşüp o bilmedikleri köylerin/mahallelerin yollarına
geliyorlar. Sonra yanı-yönü..tantanası!
"Dağdan gelip bağdakini kovmak" diye bir tabir vardır
ya hani, hah tam da o kargaşa - tantana sürerken bu söz tapu kadastro eli ile
mümkün kılınıyor. Şöyle ki;
Tüm kaymalar tek tek doğrulanıyor..kazıklar çakılıyor ve 13 bağ
olmadı, 2 sıra , o da olmadı 17 ayak.. Sağdan soldan alttan üstten hooop diye
geçiveriyor yabancıya.
Gittin verdin mahkemeye diyelim, değişen? Yok! Yapılan masrafın
haddi hesabı yok, kim kazandı? Çiftçi olmadığı kesin.
Çiftçi için toprağı herşey, maalesef ki o toprak çoğu zaman
cinayet sebebi. Yarım asırdır komşuluk yaptığının, öz kardeşinin, evladının..
gözünün yaşına bakmaz. Bir tavuk için, bir kedi ya da köpek için dahi çeker
vurur mu? Vurur!
LİHKAP uydu kayması ile birlikte bir çıkmaza çiftçiyi sokarken
altında yatan devlet eliyle yine köylerde/mahallelerde kalan üç beş çiftçiyi
canından bezdirmek midir dersiniz?
Çiftçiyi dolandıran dolandırana!
Üretmek en kolayı halen, bunu her fırsatta dile getiriyorum.
Satış/pazarlama en zoru. Bir kaç üreticiye mal karşılığı tutar peşin verilerek
elindeki ürün alınıp sözde referans sağlanınca diğerlerine bir kaç gün vade
veya ay ile alınan ürünün bedeli ödenmiyor iyi mi?
Bir bakmışsınız birileri sizden habersiz bağ ya da bahçenize
girmiş incirinizi, elmanızı..üzümünüzü toplayıp gitmiş. Soruyorsunuz
"sattı dedi" koca bir yıl emeğiniz göz göre göre hiç olabiliyor.
Vurun Abalıya!
Tüm yayın organları eliyle, afişler ile, sms ile emniyet genel
müdürlüğü ve jandarma genel müdürlüğü duyuru yapıyor diyor ki;
"Savcı, polis, asker..kimseden para istemez! İtibar
etmeyin."
Köylü veya çiftçi bu söylemlerin ne kadarına vakıf? Bilinmez!
Barış Tekelioğlu ve Barış Pehlivan'ın birlikte yazdığı
"Metastaz" kitabındaki aktarılanlara bakılırsa "acaba"
dedirtir mi? Dedirten cinsten olunca saatlerce süren bir telefon trafiği içinde
ve
"Çocuğunuz FETÖ soruşturması kapsamınsa gözaltında, ben savcı,
emniyet müdürü..bilmem kim,bize şu kadar para temin etmezseniz terör suçundan
cezai işlemini başlatırız.." gibi ifadeler ile kandırabiliyorlar
insanlarımızı..
Haritada bulunmayan o köyleri/mahalleleri elleri ile koymuş
gibi nasıl da buluyorlar ve nasıl da kolay çiftçiyi gasp edip gidiyorlar,
şaşırmamak elde değil!
Bu yöntem ile bütün birikimi daha geçtiğimiz ay bir köylümüzün
uçup gitti.
Değirmenci dayının sözündeki gibi bir süreç işliyor ülkemde
soygun, yolsuzluk,..dolandırıcılık bu kadar kolay, bu kadar mümkün kılınıp hal
böyle olunca da bir açıklama kamu önüne çıkan bizlerce de elzem oluyor:
"Hiçbir ticari şirket ile bağım, kişi ya da kişiler ile
ortaklığım bulunmamaktadır. Adımı kullanmak sureti ile güven kazanmaya çalışan
kişi/kişilere itibar etmeyiniz!"
ihbar, görüş ve öneri için: [email protected]
n. aydemir
09 Nisan 2021 Çal/Denizli