O yıllarda, ben gibi çocuk yaşlarda olanların rahatlıkla
anımsayacakları bir televizyon programından bahsederek başlayacağım yazıma;
O yıllarda, biz çocuklar; yaşadığımız kentlerdeki bazı
sokakların neden hala asfalt olmadığını, neden PTT önlerinde uzun arama
kuyrukları olduğunu, neden telefonların sarı metal jeton ile çalıştığını, neden
her otomobilin taksi renginde olduğunu veya neden taksi ile sıradan otomobili ayıran
tek çizginin sarı, siyah damalı bir hat olduğunu ve bunlara benzer enteresan
birçok soruyu aklımızda barındırır ve nedense bunları birilerine sormazdık! Belki
de sormuştuk da, cevap alamadığımız için, bugün usumda yoklar; ne sorular, ne
de cevapları…
İşte bu garip sorulardan biri de, televizyon denen camlı
sandık, üzerinde, çatır çutur ses çıkaran sekiz tane düğmesi olduğu halde, neden
sadece tek kanal gösteriyor?
O günlerde bu sorunun cevabını bilmeden, ama ekrandaki
tek kanalı da mümkün olduğunca seyretmeye çalışarak günlerimizi geçirirdik. Bahsini
ettiğim TRT adlı tek kanalda, zannımca haftanın bir günü “Perde Arkası” adlı
bir program yayınlanırdı ki; programın açılış-kapanış ve içerisindeki fon
müziği hala kulaklarımda… Eminim ki, ünlü besteci Vangelis’in, adına New Age
denilen, enstrümantal müzik türündeki “totheunknownman” çalışmasını sizler de
mırıldanıyorsunuz şimdi!
Ben ilk defa terör kelimesini ve bu lanet olası kelimenin
öldürücülüğünü, yıkıcılığını, aileden, eşten, yavrudan yoksun bırakıcılığını ve
silahlarla ne denli ilintili olduğunu o zaman öğrendim, anladım.
Çocuk aklımla ve heyecanla, yarım saat bile akşamları cam
ekrana bakabilmek büyük bir ödül ve nimetti benim için ki; bahsini ettiğim
belgeseli, az da olsa izleme imkânım oluyordu. Ve dediğim gibi, terörün
ülkemizdeki yıkımını izliyordum. İlk yıllarda “Haberden Habere” adıyla yayınlanan, sonra da adı “Perde Arkası” olan programın
hazırlayıcısı ve sunucusu Ertürk Yöndem’i
de tanıyor ve “acaba bugün Anadolu’nun hangi kırsalından seslenecek” diye de
sormadan edemiyordum kendi kendime. Elinde mikrofon, Güneydoğu Anadolu Bölgemiz
başta olmak üzere tam 2002 yılına dek, dolandı durdu o coğrafyada… Ve terörün
kirli elleri ile kirlettiklerini, eksik bıraktıklarını ve sonuçlarını aktarmaya
çalıştı bizlere…
Geçen gün yine sarsıldık! Yine hain, eli kanlı, bebek
katili terör örgütü ve yine şehitlerimiz… Ve yine yalnız kalan eşler, babasız
kalan canlar, evlatsız kalan ana-babalar, eksik kalan bacılar, kardeşler,
dostlar, arkadaşlar…
“Perde Arkası” adlı yapımı ilk kez 1987’de izledim;
bugüne dek tam 34 koca sene geçmiş. O gün tek kanaldan izlediklerimiz ile bugün
sosyal medya, uydular, internet kanalları ve yüzlerce, belki de binlerce
televizyon kanallarından izlediklerimiz arasında çok da fark yok! Ne dersiniz? O
günün teröristlerinin hala savaşacak güçleri kalmayacağına göre! Nasıl bitmez
bir yaradır? Nasıl bitmez bir derttir? Ya da nasıl bitirilemez? Başını
kestikçe, yeniden uzayan bir uzuv gibi…
Nedir acaba bitirilememesinin sebebi?
Biliyorum ki, bu sorunun cevabını vermeye kalksak; sorun
da burada işte, veremiyoruz! Versek ya da verebilsek, bugün ben bu satırları
yazmazdım, haber kanallarında da, 13 şehidimizin haberleri olmazdı. Kimi ana
kuzusu, kimi çok özlenen eş, kiminin göğsü pamuktan yumuşak baba… Ama hepsi
vatan evladı ve kolluk güçlerimiz içerisinde, güvenliğimiz için
görevlendirilmiş askerlerimiz, polislerimiz; kabirleri nurladolsun...
Ve bizler, bu sorunun cevabını veremezsek; sanırım, ne bu
haberler son olacak, ne de bu yazılar…