Tekliften sektörün son dakikada haberi
olmuştur, dolayısıyla teklif dar bir masanın ürünüdür şeklinde bir yazılı basın
açıklaması yapan CHP Denizli milletvekili Kazım Arslan,” Madenciliğin ülkemizde
küçük ve orta ölçekli işletmelerin yoğunlukta olduğu bir zeminde yürütüldüğü
düşünülürse, sektörün genelinde gerek çalışanlar, gerekse işletmeciler
açısından yüksek kâr oranları yoktur. Sektör yeni teşvik ve destekler
beklerken, AKP madencilere kriz fırsatçılığıyla yaklaşmakta, daha nitelikli
madencilik için kanun yapmak dururken, daha çok para cezası, daha çok faaliyet
durdurma cezasına mahkum bırakmaktadır.” ifadelerini kullandı.
Milletvekili Arslan yazılı açıklamasının
devamında şu görüşleri kaydetti.
Bu teklif, madencilikteki temel
sorunlarımızı çözmeye değil, maden denetimlerinde maden mühendislerini baştan
günah keçisi ilan etmeye adanmıştır.
Teklif, kriz şartlarında maden
işletmecilerinin ödeyeceği cezaları insafsızca katlamaktadır. Arama ruhsat
bedellerini kriz koşullarına rağmen kimi yerde kat kat artırmakta, işletme
ruhsatlarına ise 1 kata kadar zam yapmakta, teşviklerde kısmi daralmalara yol
açmakta, adeta “krizde madencilik yapma” demektedir.
Teklif, sanki madenciliğin gerçeklerine
gözünü kapatmıştır. Ruhsat alanlarındaki muhtemel rezervlerin çok kısıtlı zaman
içinde görünür rezerve dönüştürülmesi şartı teknik ve mali yönden imkansızdır,
sektördeki aktörleri iş yapmaktan, yatırımdan soğutur. Madencilikte ileri
teknolojiyi, havza madenciliğini, madencilik yapılan sahaların
parçalanmamasını, işçi sağlığı ve güvenliğinde daha ileri yöntem ve mevzuata
geçmeyi konuşmamız gerekirken, bu teklif kara düzen madenciliği daha maliyetli
şartlarda yapmayı önermektedir.
Bu teklif, hesapsız ve plansız, öngörüsüz
bir madenciliğin, daha pahalı petrol arama ve işletme anlayışının önünü açmaya
dayalıdır. TÜPRAŞ’ın tüm milletvekillerine gönderdiği daha maliyetli petrol
teslimi konusundaki açık uyarısı gösterdi ki bu teklif yerli petrole de zarar
verecek, maliyetleri katlayacaktır, hatalı bir hesaplamayla piyasayı olumsuz
etkileyecektir.
Sektör temsilcileri, teklifin sağlıklı bir
ortamda tartışılmadığını belirterek kamu madenciliği ile özel sektör
madenciliği arasındaki dengenin bu teklifte göz ardı edildiğini iddia
etmektedir. Komisyonun bu dengeyi gözetmesi ve kanunun geri çekilerek daha
sağlıklı ortamda tartışılması gerekir.
2014’te kurulan ve raporu 4 yıldır
görüşülmemiş TBMM Soma Araştırma Komisyonunun tüm tespitleri, uyarıları, çözüm
önerileri bu kanunda dikkate alınmamış olup önceki yapılan çalışmalar çöpe
gidecektir.
Soma Komisyonunu hatırlayalım… Komisyon
Başkanı, 24. Dönem Mv. Ali Rıza ALABOYUN, 4 yıl önceki maden araştırma
komisyonunun ilk toplantısını açarken, madencilikteki rezerv kaybında asıl
sorunun rodövans yönteminde olduğunu ve havza madenciliğine geçilmemesi
olduğunu, komisyon üyelerimiz de maden mühendislerinin sahada yeterli yetkiyle
donatılmadığını vurgulamışken ve aynı başkan Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı da yapmışken, gelinen noktada Meclisimizin Soma ve Ermenek
Facialarından ders almadığı açıktır. Oysa 4 yıl önceki komisyon ana raporunun
bir bölümü rodövans sorunlarına, havza madenciliğinin gecikmesinin zararlarına,
madencilikte bütüncül, bilimsel yaklaşım eksikliğine, maden işletmeciliğinde
izlenen üretim yöntemi yanlışlarına ayrılmıştır.
Komisyon kendi gündemine sahip çıkmalı ve
madencilikte tüm kesimleri etkileyecek bu geri gidişe karşı bu teklifi
komisyondan çekmelidir. Daha sonra tüm sektör temsilcilerini toplayarak
sağlıklı bir kanun çıkarmalıyız.
Komisyon kendi gündemine sahip çıkmalıdır,
çünkü bu teklifin 4. maddesiyle Maden Kanununu madenlerin “milli menfaatlere
uygun” işletileceği ibaresini eklemeyi önerenler, yerli maden mühendislerini
yüksek cezalarla sektörden ayrılmaya zorlamaktadır.
Komisyonumuz gündemine sahip çıkmalıdır,
çünkü bu komisyon, daha geçen yıl görüşüp hızla Genel Kurula sevk ettiği
Türkiye Uzay Ajansı kurulması hakkındaki tasarıyı yasalaştırmamıştır.
Geçtiğimiz haftalarda bir sabah kalktığımızda bu tasarıda geçen ajansın Meclis
yerine Cumhurbaşkanı kararıyla kurulduğunu öğrendik. Komisyon yürütmeye daha
fazla yetkisini devretmemelidir.
Teklifin 4. Maddesiyle madenciliğe “Milli
menfaat” üzerinden yaklaştığını iddia edenler, aynı teklifin 31. Maddesiyle
Batman Petrol Rafinerisi’ni kapatacak bir hesaplama hatası yapmaktadır. Teklif
sahipleri, “milli menfaat” diyedursun, aynı maddede yerli ham petrolün hem
rafineri alım fiyatını yükseltip hem de rafineriyle üretici arasında eşit
paylaştırılan boru hattı taşıma maliyetinin tamamını bu kriz şartlarında
rafineriye yüklemektedir.
“Milli menfaat” diyenler, kamu yararı için
çalışan kuruluşları da teklifte yok saymaktadır. 8. Maddede uzmanlaşmış devlet
kuruluşlarını sayarken madencilikte ihtisaslaşmış olan Maden Mühendisleri
Odasını devre dışı bırakmaktadır.
Teklif yine 8. Maddesiyle maden faaliyeti
ile bir köprü, yol, baraj ya da yandaş bir şirketin özel yatırımı aynı arazide
çakışırsa bu maden faaliyetinden vazgeçilmesi ya da tam tersine madenler için
şahısların yatırımlarının ertelenmesi için yetkiyi Bakanlığa devretmektedir.
Bu teklif, zaten zor şartlarda çalışan
maden mühendislerine getirdiği cezalarla Maden Kanununu Ceza Kanununa
dönüştürecektir.
Maden mühendissiz maden olmaz. Bu teklifle
madencilik sektörü öngörülemez hale bürünecektir. Bir özel Maden iş Kanunu
çıkartmak varken yasalara yamalar yaparak düzenleme yaptığını sanmanın sektöre
faydası yoktur. Biz, Her sahada yetkisi arttırılmış, sorumlulukları net tespit
edilmiş, hesap vereceği sahada yetkili kılınmış bir mühendislik için
çalışmalıyız. Oysa bu teklifte böyle bir yaklaşım yoktur, tam tersine yerli
maden mühendisini, yerli maden işletmecisini cezalandıracak hükümler çoktur.
Meclis, madene kilit vurulmasına yol açacak bu adımdan geri dönmelidir.
Sahada nitelikli ve yerli mühendise bu
kadar ihtiyaç duyduğumuz bir dönemde, yetkisi az olan ama para cezası çok
olacak mühendisler artık başka mesleklere kayacaktır. 150 bin civarında
çalışanı, yan sektörleriyle 900 bine yakın insanı doğrudan etkileyecektir. Ufak
hatalar ya da yanlış bildirimler nedeniyle, gerçek dışı beyanda bulunarak Kanun
hükümlerinin uygulanmasını engelleyen, haksız yere hak iktibasına yol açan
düşük maaşlı bir teknik eleman ve daimi nezaretçi yazılı uyarılmak yerine her
defasında 5.000 TL ceza ödeyecek, şirket 30.000 TL tutarında ceza ve ardından
hatalar tekrar ederse ruhsat iptaliyle madenini kapatmak ve işçiler işsiz
kalmakla karşı karşıya kalacaktır.
Maden mühendisleri bu maddeyle sektörden
kaçacaktır, bu nedenle derhal geri çekilmelidir. Madende çalışan maaşlı daimi
nezaretçi ve teknik eleman, gelecek cezalarla işi bırakmak ya da hiç sorumluluk
almamak durumunda kalacaktır. Mevcut kanunda zaten bu maaşlı çalışanı
caydıracak hüküm varken, bir de para cezasıyla çalışanı caydırmanın mantığı
yoktur.
Kriz şartlarında uygulanacak bu cezalar,
maaşlı mühendisi, teknik nezaretçiyi sorumluluk almaktan uzak tutacaktır. Maden
firmaları muğlak hükümlerle, ayrıntılı düzenlenmemiş yönetmeliklerle ruhsat
hukuku ve para cezalarının keyfiyete bırakılmasından endişelidir. Hükümet
madencilikte de “Kriz yok” demeye devam etmekte ama sektör ve çalışanlar hiç de
öyle düşünmemektedir.
Bu teklif, madenlerde işsizliğe
adanmıştır. Öyle bir teklif düşünün ki, maden firmaları karşı, maden
mühendisleri odası karşı, TÜPRAŞ Genel Müdürü açıkça uyarıyor, sendikalar tepki
veriyor. Madenlerde yerli üretimi etkileyecek, işsizliği tetikleyecek, petrol
rafinerilerinin kapanmasına bile yol açacak bu hatalı teklif görüşülmeden
derhal geri çekilmelidir.
Birbirinden farklı çıkarları olsa bile
madencilikte, petrol endüstrisinde tüm kesimlerin aynı anda tepkisine neden
olan bu teklif, Meclise sunulmadan sadece 2 gün önce sektör görüşüne
açılmıştır. Bu, yangından mal kaçıran anlayışın, madencilikte ceza
tedbirleriyle doğru yolu bulacağını sanan bu aksak görüşün derhal değişmesi
gerekir.
Teklif, içerdiği cezalar, getirdiği yüksek
bedellerle yanlış yoldan gitmektedir. Madencilikte sorun az ceza kesilmesinde
değil, yerli üretimi teşvik edecek madencilik politikasının önünün açılmaması,
madenciliğin yapılma, maden rezervlerinin kullanılma ve işletilme yöntemidir.
Sorunu teknik nezaretçiye, mühendise ve yetkilendirilmiş tüzel kişiye yıkarak
madenciliği ilerletemeyiz.
CHP olarak, 4 yıl önce Soma Komisyonu’nda
savunduğumuz çizgiyi ve Haziran 2018 seçim bildirgemizdeki çevre ve enerji
vizyonumuzu aynen koruyoruz. Kamunun kendisinin işletmiş olduğu madenlerde
rodövans usulünün kaldırılması gerekirken, maden sahalarının parçalanmaması ve
havza madenciliğine geçilmesi gerekirken bu teklif maden sahalarını daha fazla
bölmek için yeni madde getirmiştir. Devlet kendi madenini kendi işletmeli,
rodövans kalkmalı, işçi güvenliği sağlanmalı,ileri teknolojili arama zorunlu
olmalıdır.
Maden mühendisini, teknik nezaretçiyi,
yetkilendirilmiş tüzel kişiyi, maden işletmecisini yüksek para cezalarıyla,
maden kapatmalarıyla tehdit eden bu teklif, madenciliği geliştirmek yerine
madenciyi, mühendisi, işletmeciyi tehdit gibi cezalarla adeta maden kapatmaya
zorlamaktadır. Madenciliğimizin ilerlemesi için ceza değil ileri teknolojiye
dayalı madencilik, arama ve ruhsatlandırma süreçlerinin kolaylaştırılması,
maden ruhsatı verme süreçlerinin siyasallaştırılmaması gerekir.