Galiba herkes,açık ve dobra konuşan ve yazan insanları
Sever sanıyorum.Ben de,”Bu namuslu insanları ve tipleri
Severim.”
Keşke,tarihler değişse de,bu dostluklarına muhtaç olduğumuz
İnsanlar,siyaseten,iş ve aş için değişmeseler..
Gazeteciliği meslek edinen bazı büyüklerimiz,”KALEMİNİ
ÜÇ KURUŞA SATMASA!”
İşte bütün mesele NEFS-İ EMARE meselesi olarak
Karşımıza çıkıyor.
Ben,bütün pazarların üretimden elde edilenlerin satıldığı
Yerler olarak bilirim.
Her ne kadar İNSANLIĞIN,ADAMLIĞIN PAZARI YOK AMA,
Satılık olanlar çok!
Hiç kimse de,sinsi,gizli hesaplar yapan,laf atmalarla kalpler
Kırmayı marifet addeden,hasetçi,kıskanç tipleri sevmez.
Lakin,kendimizin sevmediği tiplerin aşağılık KARAKTERLERİNDEN
Kurtulamıyoruz.
Gazetecilik saygın bir meslektir.Kariyerlidir.
Sadece,ulusal veya mahalli gazetenin birinde KÖŞE YAZARLIĞI
Yapmak marifet değildir.
Ne yazdıkların önemli.Senin bilgilerinden,tecrübelerinden
Kaç kişinin istifade ettiği daha çok önemli.
Köşe yazarlığı yapmak,”TELEVOLE VE AKTÜALİTE HABERLERİ “
Yapmaya benzemez.Ciddiyet ister.Bilgi,birikim,tecrübeleri,dürüst
Bir kalem sahibi vakurluğu ile aydınlatmaya benzer.
Güneş,sadece gündüzleri vardır,ama AYDININ FİKİRLERİ HER ZAMAN
AYDINLIK dün-bugün ve yarının projelerinin temelini oluşturur.
Bu sebeple,ben yazılarımda aktüalite yazıp boş midelere dolduracağıma,
AÇ BEYİNLERE seslenirim ki,maddi cinayetlerden çok manevi
Cinayetlere,Küçük hesap,çıkar ve politikalardan çok,”Büyük ideal
Ve hedeflere”,”Dedikodudan çok,ilme,tekniğe,yüksek ahlaka,
Dürüst siyasi politikalara,” “Siyasi parti ayak oyunlarından çok,
Türk-İslam Ülküsüne” nasıl faydalı olurum,hep bunları düşünür,
Yazar ve sizlerle paylaşırım.
“Bırak,herkes kendi çöplüğünde eşinsin dursun” deyip,işin
Kolayına kaçamam.Nemelazımcı,adam sende diyemiyorum..
“Zulmü alkışlayamam,zalimi asla sevemem,
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem,
Biri ecdadıma saldırdı mı hatta boğarım,
Boğamazsın ki!
Hiç olmazsa yanımdan kovarım.
Üç-buçuk soysuzun ardından zağarlık(köpeklik) yapamam.
Hele Hak namına haksızlığa ölsem tapamam.
Çiğnerim,çiğnenirim halkı tutar kaldırırım,
Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu
İrticanın şu sizin lehçede manası bu mu?”
İşte,özetle Mehmet Akif Ersoy dizelerindeki gibi,
Bir garip Ali’nin Devlet-i Millet-i Aşk-ı hizmeti,
İle Hakkın himmeti var bende..
Hayatım boyunca,”Hak-Batıl”,”İyi-Kötü”, “Doğru-Yanlış”
“Güzel-Çirkin”,”Yaratan ile Yaratılmış” kavramlarını
İşleyerek kendi ruhumda önce kendi sükunetimi sağlayıp sonra da,
Kesretten Tevhide giden yolun,bir garip yolcusu oldum.
Hiçbir kimseden,dünyaya dair bir akçalı işim olmadı,olamazda.
Fuzuli ne de güzel söylemişti;”Selam verdim Padişaha,
Rüşvet değildir diye almadı!”
Ademoğlu hala kendi kabuğunu kırarak fıtratındaki özünü
Bulmuş değil!
Halbuki Okumak,bir emirdir.
“İkra! Bismi Rabbikellezi Hâlak” Oku! Seni yaratan Allahın
Adı ile oku.İşte İlk ayet budur.Bilenle bilmeyen hiçbir olur mu?
Onun için,OKU!
Bir hadis-i şerifte” İlim ve bilgi,Müslüman’ın kayıp malı gibidir.
Onu arasın nerede bulursa sahip olsun.”
Bilgi sahibi olmadan,ilim sahibi olunmaz.
Ama,öyle zamane alimleri! Türedi ki,Üniversitelerimizin,liselerimizin
Hal-ü perişan..
Ne Aklımızı,ne bedenimizi ne de ruhumuzu eğitebildik.
Ruh feryat ederken.o bedende huzur,sağlık ve mutluluk aramayın,
Zira bulamazsınız.
Sonuç;Her insan kendini,dünü,bugünü sorgulamalı ki,
ÂTİYE güler yüzle gidebilsin.
Geçmişini bilmeyenler,gelecekleri için
Projeleri olamaz.Olsa da,kâdük olur..
Kısır döngü içinde yaşanılan hayat,sadece,elem,keder,kan ve
Göz yaşı getirir.
Millet,senden aklı hür,vicdanı hür,gerçekler karşısında susmayan,konuşan,
yazan,düşünen fertlere ihtiyacı var.
Ben yine yazmaya devam edeceğim,YA SEN?