Ney, Tasavvuf musikisinin en önemli müzik aletidir…
Ney’i üfleyen sazendeye ise Neyzen denir…
Herkesin bildiği en önemli Neyzen ise, Neyzen Tevfiktir.
Bilindiği gibi Ney, kamıştır…
Her kamıştan ney yapılmaz. Ney yapılacak olan kamış,
Araştırılır, bakılır ve sonra seçilir. Ney yapılacak kamışın dokuz boğumu olmasına dikkat edilir.
Ney, önde altı, arkada bir tane olmak üzere yedi tane perdesi bulunur.
Ney haline gelmeden evvel, kamış hamdır. Kamışın içi tamamen boşaltılır. İyice temizlenir. Sonra ateşte pişirilir…
Ham iken ve ateşte pişirildikten sonra, insanın içini yakan bir sesle seslenmeye başlar…
Nefes, neyden bir ses olarak çıkarken, beden ile ruhun raksını görürsün…
Bedeni ve ruhu birlikte harekete geçiren bu ney’in sesi, adeta, geldiği sazlıklara ve diğer kamışlara hasretini haykırır gibi yalvarır durur…
Hz. Mevla’nın Mesnevisinden;
“Dinle neyden duy neler söyler sana,
Derdi vardır ayrılıktan yana,
Kestiler sazlık içinden der beni.”
Bir ney olabilmek için bile kamışın, içinin boşalması, temizlenmesi, ateşte pişirilmesi ve sonra nefes ile ses olarak yanması gerekiyor…
Peki, ya bizler? Beden ve ruhumuz dünya kiri ile dolu. Bu beden ve ruh ile aşkı arıyoruz…
Herkes, bir Yunus, bir Mevlana, bir İkbal, bir Hoca Ahmed Yesevi, bir Hacı Bektaş-ı Veli ya da Hacı Bayram-ı Veli olmak için, aşkı arıyor…
Aşk, aramakla aşık olunmaz.
Aşık olmayan maşuk da olamaz…
Bedende ve ruhunda Ben varsa, sen hala BENCİLSİN…
Bencilliğin hakim olduğu beden gözü kördür…
Ruh ise topaldır…
Erenler meclisinde, ham insan olmaz. Olursa da muhabbetin tadı olmaz…
Tatsız olan muhabbetten, mana çıkmaz…
Ey Can! Allahı ne gökte, ne Mekke’de ne de camide arama bulamazsın…
Beden ve ruhun temiz değil ise; sen o bedende kendini bile bulamazsın…
Aşk, bir garibin sofrasında, bir fukaranın duasında, bir yetimin başını okşamanda tecelli eder…
Para ile mal ile duada aracı olmaz. Namazın kefaleti yoktur.
İbadetin şekli de yoktur…
Mesele sadece insani görünüm olsaydı eğer, Hz.Peygamber ile Ebu Cehil’in bir farkı olmazdı…
Mesele; Ney olan kamış gibi,içini arındır…
Dünya haramı ile dolu olan bedene, fakir bile tenezzül etmez…
Ölünce eller üzerinde gideceğine sevinme…
Sevdiklerinden değil, görevlerinden ve ayıp olmasın kabilinden…
Sen iyisi mi; hamlığını gider…
Pişmen için, aşk ateşinde yanmak gerek…
Hz.Mevlana tabiriyle; “Hamdım, piştim, yandım”
Şimdi söyle bana;
Sen, kamış mısın ney misin?