Milli Eğitim Bakanlığı; Türkiye’mizin en önemli icracı bakanlıklarından birisi olması gerekir.
Devlet ve Milleti her zaman karşı karşıya getiren Milli Eğitim, Sağlık, Ekonomi ve Milli Savunma Bakanlıklarıdır.
Bir ülkenin eğitim ve öğretiminde sorunlar yaşanıyorsa, Devletin diğer kurumlarında daha büyük sorunlar yaşanır…
Liseye geçiş ve üniversitelere giriş sınavları her yıl değişir.
Hala bir türlü sorunlar giderilememiştir…
Milli Eğitim bakanlığından ne öğretmenler, ne öğrenciler ne de öğrenci velileri memnunlar…
Cumhuriyet öncesi okul sayımız az olmasına rağmen, kaliteli öğrenciler yetişiyordu…
Okul ve öğretmen sayılarımız artmasına rağmen, kalite vasatın altında, ilköğretim ve lise de problem olunca bu durum üniversitelere de yansıyor…
Fetö ne demişti; “Dini bütün, mukaddesatçı öğrenciler yetiştirmek istiyoruz. Dindar savcı, hakim, doktor ve öğretmen olsa iyi olmaz mı?”
Herkes, bu söze atladı. Fetö dershane ve okullarına talep arttı… Türkçe olimpiyatlarına bütün Devlet erkanı katıldı.
Herkes alkışlarla tempo tuttu…
Demek ki; Milli Eğitimin yumuşak karnı bu!
O zaman, din ve ahlak dersine önem veriniz..
Hz. Mevlana ve Şems-i Tebrizi ilahi aşkındaki vahdet-i vücudu görsünler. Hoca Ahmed Yesevi, Hacı Bektaş-ı Veli ve Hacı Bayram-ı Velideki öğrenci ve öğretmen ahlaki değerleri görsünler ve öğrensinler. Yunus Emre’deki, saygı ve sabrı görsünler..
“Edep Yahu” diye medresenin girişine yazdıran Şeyh Edep Âli’deki yumuşak sertliği ve ahlaki edebi öğrensinler…
Tarihi, sosyoloji, felsefe, mantık, siyaset, ekonomi, matematik, biyoloji, edebiyat, sayısal-sözel her şeyi öğretelim…
Öğrenelim… Ama ille de EDEBİ ve ANADOLU ERENLERİNİ öğrenelim… Sadece Edebiyatta iki satırla koca Mevlana’yı anlattık demeyelim…
Yıllarca eğitimi, sanayimizi taklit ederek bunca yılları geçirdik.
Bugün anladık ki,”ELİN SİLAHI İLE OPERASYONLAR” yapılmıyor…
Kendini ana dilini öğrenememiş Türk çocuğuna 5 yaşında yabancı dil öğretmeye kalkıyoruz…
Hangi Avrupa ülkesinde bizim kadar dershaneler, anaokulu, özel lise ve üniversiteler var?
Heyhat! Mali Durumu iyi olan da olmayan da çocuğu için her şeye katlanmak zorunda kalıyor…
Bu iş; “AH ŞU OKULLAR OLMASA,”ÇOK İYİ MİLLİ EĞİTİM BAKANI OLURDUM” demekle olmuyor…
Eğitimin vasat olduğu yerde, devletin kurumları da, vasat idareciler tarafından yönetilir…
Üniversitelerde, rektör tanıdığı olunca, İngilizce puan düşürülür, doktora tez komisyon üyeleri ayarlanır, akademisyenlik pareleri, “FAHRİ DOKTORA” diploması değerine inmektedir..
Dinimiz topal ilim yapan müesseseler ise kör duruma getirilmiştir…
Eğitim ya da öğretimin başına “MİLLİ” getirmekle her şey milli olmuyor…
Eğitim, öğretim, sanayi, ekonomi, savunma MİLLİ olmalıdır…
Dün FETÖ’YÜ doğuran kurumlar, yarın bir başkasına hamile kalabilir…
Devletin, eğitim ve öğretim, adalet, sağlık, diyanet, belediye, sanayi, ekonomi ve askeri kurumları ayakta kalırsa, devlette ayakta kalır…
Yoksa kuzgunlar, çakallar, leş kargaları hep sırada bekliyorlar…
Türk-İslam Ülküsü, kültür ve medeniyeti her öğrencinin öğrenmesi gereken esas dersler olmalıdır…
Diğerleri bunların üzerine monta edilir…
Çok geç kalmamak gerekir…
Aksi takdirde, Irak, Suriye, Libya bataklığı bizi de içine çekebilir…
Aman dikkat!