Basın ve yayın organlarının; gazete, televizyon ve radyonun siyasi ve toplumsal olayların üzerindeki gücü tartışılmaz büyüklüktedir. Elbette bu güç, kuruluşlar "ÖZGÜR"olabildikleri sürece doğru yönde ilerleme gösterecektir.
Şimdi dünya halklarının elinde günümüz teknolojisi sayesinde başka bir medya gücü var; Sosyal Medya. Basın ve yayın kuruluşlarını baskı ve kontrol altında tutmak; gelişmemiş demokrasilerde ve monarşilerde, baskıcı rejimlerde mümkün olabiliyor. Ancak sosyal medyayı her zaman kontrol edebilmek pek mümkün olmuyor.
1980'lı yıllarda faks hayatımıza henüz girmişti. 1990 yılında İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinde Doktora çalışması yaparken hocamız Prof. Dr. Burhan Şenatalar teknoloji yoluyla gelişen iletişim araçlarından faksla ilgili bir konuya vurgu yapmıştı; Çin Halk Cumhuriyeti nde baskı rejimine halk özellikle Tienman Meydanı ndaki gösterilerle karşı koymuştu. Çok daha ilginç olanı ise o dönem, FAKS ilk defa bir yönetim üzerinde etki göstermişti; Ülkelerinin dışında bulunan çinliler hükümete ve resmi dairelere yurtdışından faks yoluyla adeta tepki mesajları yağdırmışlardı.
Günümüzde Sosyal medyanın; Whatsupp , Facebook, Twitter, Youtoube ve değişik internet iletişim yollarının gücü tartışılmaz. Mevcut iktidarın basın ve televizyonlar yoluyla büyük olanaklara sahip iken, Sosyal Medya üzerinden etki sağlama deneyimlerine şahit oluyoruz; Bir çok ünlü futbolcu, şarkıcının Başkanlık Referandumunda evet oyu kullanacaklarına dair sosyal medyadaki görüntülerini televizyonlarda görüyoruz.
Başkanlık için referandumda propaganda mekanizması olarak iktidarın elinde büyük olanaklar vardır. Buna rağmen Sosyal Medya ise iktidar yanlısı ya da değil, herkese açıktır. Nisan ayında yapılacak olan Referandum sonuçları üzerinde Sosyal Medyanın çok önemli etkisi olacaktır. Yurttaşlarımızın yüz yüze iletişimi kadar Sosyal Medya yoluyla iletişim, böylece evet ya da hayır kararındaki "etkileşim" referandumun sonucunu çok önemli oranda belirleyecektir.
***
Amerika Birleşik Devletleri nin çiçeği burnunda yeni başkanı Trump , seçim kampanyaları boyunca basın ve televizyonların kendine karşı olduklarından şikayetçiydi. Başkan seçildikten sonra bile gazetecilerle arasının düzeldiğini söyleyemeyiz. ABD Başkanı Trump görüşlerini ve en önemli duyurularını, Sosyal Medya; Twitter üzerinden yapıyor. Bu örnek bile Sosyal Medyanın, bir çok kez basın ve televizyonların önüne geçebileceğinin küçük bir göstergesi.
Başkan Trump 'ın ilk uygulaması; yedi müslüman ülkenin yurttaşlarını ABD 'ye sokmama kararı FİYASKO ile sonuçlandı. Başkanlık sistemi bile olsa, ABD'deki demokratik yönetimin faziletlerini, yüksek niteliklerini "Kuvvetler Ayrılığı" prensibinin işlerliğini hemen gördük. Başkan Trump 'ın kararını Washington Yüksek Mahkemesi "Askıya Aldı". Bu tıpkı bizdeki İdare Mahkemelerinin " Yürütmeyi Durdurma" kararı gibi bir uygulama. Ayrıca ABD 'nin16 eyaletinin Başsavcıları topluca, bu sapık uygulamayı kınadıklarını açıkladılar.
Başkan Trump'ın konuşmalarını ve vücut dilini çözmeye çalıştığımızda, bir devlet başkanı olmak için gerekli eğitim, bilgi ve devlet yönetimi deneyimine sahip olmadığını görüyoruz. Dünya genelinde bu tür siyasetçilere yönelik bir eğilim var. Belki de dünya halkları sıradan siyasetçiler ve onların klasik yönetimlerine karşı bir tepki olarak Trump ve benzeri siyasetçilere ilgi duymaya başladı.
Trump' ın Başkanlık yemini ettikten sonra yaptığı konuşma " katışıksız" kendi üslubuna çok uygundu. Hemen arkasında oturan eski ABD Başkanları ve üst düzey yöneticilerine iğne, çuvaldız değil adeta "çivi" batırdı! "Benden önceki yöneticiler sizleri, halkı değil kendilerini düşündüler, oturdukları makamlarda sizleri değil kendilerini zengin ettiler"dedi. ABD halkının refahı için yapacaklarından bahsetti.
Trump yeterli eğitim, bilgi ve devlet deneyiminden yoksun "patavatsız " bir kişilik; ancak ben kendini bir anlamda "saf" ve "işlenebilir" buluyorum. Milliyetçi, ırkçı söylemleri ne kadar ağırlıklı olsa da , ABD’de mevcut "şer" odaklarının değil "hümanist" toplulukların yeni başkanı biçimlendirmesi halinde; bunun kendi halkı için olduğu kadar; fakir, sömürülen ve iç savaşlar yoluyla birbirine düşürülen dünya halkları için de bir fırsat olabileceğine inanmak istiyorum.
Her ne kadar ABD'de "Benim Başkanım değil" sloganları ile özellikle Wasington 'da gösteriler yapılmakta hatta iş hapishane ayaklanmalarına kadar varmış olsa da, siyasi ve devlet idaresi deneyimi olmayan sıradışı bir kişilik ABD, Orta Doğu ve dünyada uygulanmakta olan kötü politikaların durması için yakın gelecekte umut olabilirler mi? Ben "hümanist toplulukların yönlendirmesi" halinde, umut olabileceğini en azından düşünmek istiyorum.
TBMM 'de kabul edilen Anayasa değişikliği teklifi 12 gün sonra Cumhurbaşkanı’na gönderildi. Cumhurbaşkanının Anayasa Değişikliğini onaylaması halinde, Referandumun 9 ya da 16 Nisan tarihinde yapılması bekleniyor.
"Her şeyde bir HAYIR vardır derler ya, ben de ülkem, halkım ve insanlık için "HAYIR" diliyorum!
Saygı, sevgi ve selamlarımla