Kara kışın soğuğu, insanların suratına vurur. İnsanı kendisine getirir. Tıpkı gerçekler gibi.
Başkanlık sistemine karşı olanların sayısı da gerçekler ortaya çıktıkça, çığ gibi büyüyor.
Kulislerde; AKP’nin yaptırdığı anketlerde bile, “hayır”ın önde olduğu ifade ediliyor.
Bir zamanlar TRT ana haber bültenlerinin vaz geçilmez spikerlerinden değerli dost Erkan Oyal, BBC’den bir alıntı yaparak şunları paylaşmış.
“BBC verilerine göre parlamenter sistemden başkanlığa geçen ülke sayısı 1960'lardan bu yana sadece üç. Üçü de Afrika'da, eski İngiliz kolonisi ve kabileden bozma devlet. Gana, Zimbabwe ve Malavi...
…Gana ve Malavi yıllar süren mücadeleden sonra tekrar parlamenter sisteme döndü. Afrika diktatörü arketipi Maocu Mugabe 93 yaşında ve hala başkan. Ama 2013'de yetkileri tırpanlandı. Ülke şu anda protestolarla sarsılıyor.
Şimdi Türkiye bu kabile devletçiklerinin ardından ve yıllar sonra aynı yolu denemek niyetinde. Hayırlara vesile olmayacağı çok açık. Son dönemde yapılan Afrika ziyaretlerindeki gözlemlerin de bir etkisi olmamış demek.
Devlet yönetiminde akılla duygular birbirine karışınca sonucun ne olacağını siyasi tarih anlatıyor. Dönüp dönüp okumak gerek.”
Daha önce bu köşeden yazmıştım. Türkiye’de “okuma yazma sorunu yok”, ülkemde “okumazlık yazmazlık sorunu var” diye.
Yazanlar, konuşanlar okumuyor, okuyanlara da yazacak köşe, konuşacak tv programı verilmiyor.
O nedenle, sevgili Erkan Oyal’ın önerisine çoğu kimse uymayacaktır. Yani birileri yine okumayacak, ancak konuşmayı sürdürecektir.
Ancak, gerçeklerin insanları kendine getirdiğini anlayınca ne yapacaklar, doğrusu görmek istiyorum.
Bu arada, gazeteler referandumda HAYIR oy pusulasının kahverengi olacağı yazıldı. Kaç kişi anımsar bilmiyorum.
1988 yılında da yerel yönetim seçimlerinin genel seçimlerle birlikte yapılmasını öngören bir anayasa değişikliğini dönemin ANAP Genel Başkanı ve Başbakanı Turgut Özal referanduma götürmüştü. O referandumda da HAYIR oylarının rengi kahverengiydi.
Sonuç Özal’ın bitişinin başlangıcı olmuştu.
Hayırlar yüzde 65’e ulaşmış, evetler yüzde 35’de kalmıştı. Bu tarihten sonra da ANAP iflah olmamış, giderek erimiş ve yok olmuştu.
Bu kahverengi oy pusulasının bir öyküsü daha var. 24 Ekim 2015’de bu köşeden aktardığım…
Çetin Altan’ı kafamdan sildiğimi, yok saydığımı anlatmıştım.
Şimdi, Çetin Altan gibi kahverengi oy pusulasını b.ka benzetecek ve “kimi akın b.kuna karıştırır” diye yazacak çok sayıda yazar var piyasada.
Çetin Altan gibiler ve zamanın güçlü adamı Turgut Özal, tarihin akışını nasıl değiştiremedilerse, benzerleri de referandum sonucunu etkileyemeyecektir.
Tarihin bu kez de tekerrür edeceğini umuyorum.