Eğitşim-İş Denizli Şube Başkanı Namık Kemal Aydoğan Boğaziçi Üniversitesi’ne
kayyum atanan Rektör Melih Bulu ile ilgili öğrencilerin yaptığı protestolardan
sonra gördükleri şiddetle ilgili açıklama yaptı. Aydoğan yaptığı açıklamada, “Anayasa'ya,
İnsan Haklarına, Cumhuriyet'in ilkelerine, devletin ve onun kuvvetlerinin
tarafsız durma mecburiyetine yüzde yüz aykırılık taşıyan bu süreç, ne mutlu ki
gençlerin başını öne eğememiş, onları ‘aşağıya’ baktıramamıştır” diye konuştu.
Aydoğan’ın yaptığı açıklama aynen şu şekilde;
AKP'nin üniversiteleri yönetimlerini liyakatsiz biçimde şekillendirerek,
ilerici akademisyenleri tırpanlayarak, muhalif öğrencileri fişleyerek
şekillendirme politikalarına karşı Boğaziçi Üniversitesi'nde filizlenen
direniş, hepimize umut olmuştur. Kayyum rektöre karşı öğrenciler ve
akademisyenlerin sergilediği bu dik duruş, bu boyun eğmeme hali ise iktidarı o
denli rahatsız etmiştir ki, gencecik çocuklar amansız bir polis şiddetine maruz
bırakılmaktadır.
Kuşkusuz öğrencilerin ilk günden beri Anayasa'da güvence altına alınan
demokratik gösteri haklarını kullanarak yaptığı barışçıl eylemleri terörize
etmeye çalışan AKP, Boğaziçi üzerinden gerici tabanı kendi ekseninde konsolide
etme, muhaliflere ise gözdağı verme peşindedir.
Yolda slogan bile atmadan yürüyen Boğaziçililer’in hiçbir gerekçe
bulunamadığı için "Toplu gezmek yasak. Aşağı bak!" diye bağırarak
gözaltına alındığı saatlerde AKP'ye yakın gençlik örgütlerinin polis
gözetiminde ellerinde Arapça bayraklarla üniversite önünde tekbir getirmesi,
sürecin unutulmaz bir özeti olmuştur.
Son olarak Türkiye'nin en iyi üniversitelerinden olan Boğaziçi'nde kampüs
adeta karakola çevrilmiş, barışçıl gösteriler düzenleyen öğrencilerin tepesine
keskin nişancılar yerleştirilmiş, bu gencecik çocuklar insanlık dışı biçimde
darp edilerek, küfredilerek, hayatlarına kast edilerek gözaltına alınmıştır.
Gece boyu kendi üniversitelerinde polis şiddeti gören öğrencilerin, evlerine gitmesine
de izin verilmemiş, 159 öğrencinin gözaltına alındığı bu şiddet şovunun
ardından, eziyet bitmemiş, sürdürülmüştür. Gözaltı prosedürlerinin bilerek
uzatılması, gençlerin avukatlarıyla görüştürülmesinin saatlerce engellenmesi ve
hatta su, yemek ihtiyaçlarının bile karşılanmasına izin verilmemesi gibi darbe
dönemlerini aratmayan bir süreç işletilmiştir.
Anayasa'ya, İnsan Haklarına, Cumhuriyet'in
ilkelerine, devletin ve onun kuvvetlerinin tarafsız durma mecburiyetine yüzde
yüz aykırılık taşıyan bu süreç, ne mutlu ki gençlerin başını öne eğememiş,
onları "aşağıya" baktıramamıştır.
Üniversitelerin yönetiminin üniversitenin demokratik işleyişiyle şekillenmesi gerektiğini savunan, intihalci ve bilimsel olarak üretimi zayıf bir rektörü kabul etmeyen, her rengi eşit görüp gökkuşağından ödü patlamayan, yani üniversitelerin özerk, baskılardan muaf, bilimsel ve demokratik olması için sesini yükselten Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri ve eğitim emekçileri, Türkiye siyasal tarihinde gurur nişanı olarak yer eden bir duruş sergilemektedir. Onlarla gurur duyuyoruz! Öte yandan Gezi fobisiyle saldırganlaşan iktidar hatırlamadır ki, Gezi'yi başlatan da kendisi olmuştu. Özgürlüklerin iyice daraltıldığı, her itiraz sahibinin "terörist" ilan edildiği, toplumun sindirilmeye çalışıldığı bir dönemde çevreci ve barışçıl gençlere insanlık onuruna aykırı şekilde uygulanan şiddet, Gezi'nin ilk kıvılcımı olmuş, o kıvılcım tüm toplumun "yeter artık!" dediği bir yangına dönüşmüştü. Şimdi Boğaziçi'ndeki barışçıl gençlere uygulanan bu şiddetle, aynı şeyi ikinci kez yapıp farklı bir sonuç bekleyen iktidar, yine kendi kabusunu yaratmaya çalışmaktadır.
Oysa yapılması gereken, tüm üniversite camiası kendisini istememesine
rağmen hala rektörlük koltuğunda pişkince oturan Melih Bulu'yu görevden almak,
üniversitelerin yönetiminin kendi iç demokrasi dinamikleriyle şekillenmesini
engellememek, üniversitelilerin üzerindeki baskıyı ve maruz kaldıkları polis
şiddetini durdurmaktır.
Başını eğip aşağıya bakması gereken varsa bu onurlu öğrenciler ve onları
destekleyen bizler değiliz. Başını öne eğmesi gereken Türkiye'nin az sayıda
kalan iyi üniversitelerinden birinin bu rezalet tabloyla dünyaya duyurulmasını
sağlayanlar, gencecik çocukları yerlerde tekmeleyenler, onları her mecrada
hedef göstererek canlarına kast edenlerdir. Bilinsin ki okumuşlara ve
okutanlara duyulan bu nefrete, demokratik itirazlara karşı duyulan bu öfkeye,
bu örgütlü kötülüğe boyun eğmiyoruz!
Turgut Uyar'ın dediği gibi umudumuzu koruyabilmek için göğe bakıyoruz!
Başöğretmen Atatürk'ümüzün dediği gibi istikbalin orada saklı olduğunu bilerek
göğe bakıyoruz! Etrafımızı saran karanlığa rağmen yıldızları görebilmek için
göğe bakıyoruz! Başı dik öğrencilerimiz gibi asla ve inadına aşağıya
bakmıyoruz!