Merhabalar
arkadaşlar, yazının geri kalanında kendinizi köle gibi hissetmenizi istemezdim
ama gerçekleri biraz olsun kabul edelim istiyorum. Öncelik ile kafatasımızın
içinde bulundurduğumuz organ ve bu organın nelere etki ettiğini konuşalım
sonrasında gerçek köleliğe ve bu durumdan kurtuluşun ne olduğuna değinelim.
Beyin yani Latince
adı ile ‘’Cerebrum’’ kulağa garip
geliyor dimi. Bu arkadaşımızın birde bölümleri var. Durun biraz Latince
kavramlar içinde boğulalım. Örneğin beynin ön tarafına ‘’Frontal Korteks’’
deniyor hatta arka tarafı ‘’Oksipital Lob’’ falan neyse işin şaka kısmı bu.
Zaten Türkçe yazıp-konuşur iken anlaşamaz hale gelmişiz birde süslü Latince
kelimeler ile şov yapmanın lüzumu yok diye düşünüyorum. Hadi asıl meseleye
gelelim; ben ve bilim adamları… Şey bu biraz komik oldu sanırım o zaman şöyle
yapalım.
Bilim
adamları yaptıkları araştırmaların insanlık tarihinin yaklaşık 195.000 yıl önce
başladığını kanıtlayan bulgulara rastladı. Peki, beyin dediğimiz organın son
300 yıl içerisinde incelenmeye başlandığını ve testlere tabi tutulduğunu
varsayarsak sizce de açıklanamamış ve hala gizli kalan özellikleri olabilir mi?
Hadi şimdilik elimizde olan bilgilere göz atalım.
Bey’in
içinde bulundurduğu bölümler ile yaşamsal fonksiyonlarımızın tamamını
yönlendiriyor. Bunlardan biri ‘’Limbik Sistem’’ dediklerianıların
birleştirildiği, kaydedildiği ve duygusal durumlarımızın dengesini sağlamaya
çalışan ayrıca bu hormonları salgılayan bölüme verilen ad. Akademik bir yazı
ile sizi boğmak istemem ama biraz olsun sizlere Limbik Sistemin bize
atalarımızdan aktardığı alışkanlıklara değinmek istiyorum. Örneğin; ateş
yakmayı seviyoruz, ateşe bakmayı seviyoruz, hatta sakız çiğnemek bizi
rahatlatıyor ya da korku anında donup kalıyoruz. (Ama bir trafik kazası durumunda bu çok
sakıncalı dimi?). Hadi o zaman ilk insanların yaşadıklarını ve deneme yanılma
yönü ile kazandıkları tecrübelerden bahsedelim ve bu anlattıklarım biraz olsun
anlam kazansın.
İlk insanlar
vahşi doğada her zaman tehdit altında yaşamışlar ve bu süreçte vahşi
saldırılardan kaçarak kurtulamadıklarını fark ettiklerinde bir kez olsun hiç
hareket etmemeyi denemişler ve biraz olsun olumlu sonuç almışlar. Çünkü vahşi
hayvanlar ‘’kovala-devir-ye’’ sistemi ile yaşarlarmış. Lakin ortada kaçan biri
olmadığında saldırı biraz olsun daha az riskli oluyor. Bir başka konu ise;
konaklama için ateş yakılması gerekiyor ve ateş yakıp başında oturmaları
gereken yerlerin güvenli olması gerekiyormuş. Ve güvenli olan yerlerde yemek
yiyorlarmış. Zaten bunlar bizlere de mantıklı geliyor. Peki, bizim
alışkanlıklarımıza biraz benziyor mu? Neden bir tehlike anında donup kalıyoruz
oysaki size çarpmak üzere olan bir arabadan donup kalarak kurtulamazsınız değil
mi? Ya da neden sakız çiğneyince yemek yediğimizi sanıyor midemiz ve bu sinyal
aracılığı ile bizi rahatlatıyor? Sanırım
yemek yeniyor ise güvendeyiz ve her şey yolunda hissiyatı tam 195.000 yıllık
bir limbik miras olmalı dimi arkadaşlar? Neydi limbik miras? Anıların saklandığı,
duyguların oluştuğu bölümde ki 195.000 yıllık aktarılan tecrübeler.
Birde
bilinçaltı dediğimiz bir bölüm var ama bunu size kanıtlamak biraz zor olacak
çünkü bilinçaltı sizin isteğiniz dışında hareket eden beyin kısımlarından biri
ve her şeyden etkilenen ayrıca olumsuz emirleri yerine getirmeyen bunları
olumlu cümlelere çeviren bir bölüm. Gelin biz bu kavramları tek bir isim ile
analım ve buna sadece bey’in diyelim. Bu arada farkındayım bu organın ismi
şimdiye kadar yazdığım şekilde yazılmıyor ama bu küçük kelime oyununu tabi ki
bir yere bağlayacağız.
KIRMIZI BİR ZÜRAFA DÜŞÜNMEYİN! YA DA MAVİ BİR
KÖPEK!
Bakın arkadaşlar,
yapmayın etmeyin dediğim halde bir şeyler hemen canlandı gözünüzde peki bunun
sebebi ne? Dediğim gibi kafamızın içinde bir yer düşündüklerimizi asla çöpe
atmıyor ve buna göre bir reaksiyon gösteriyor. Ağzımıza kalıp olmuş cümlelere
bir bakalım ama öncesinde bu zürafa örneğini açıklamalıyım.
Bilinçaltı,
olumsuz emirleri yerine getirmiyor yani gerçek hayatta konuştuğumuz olumsuz her
şeyi kafamızdan atmak için kendi kendinize yapmış olduğunuz ‘’bunu düşünmemeliyim’’ vb. gibi yaptığımız
her iç ve dış konuşma aynı zürafa gibi gözümüzün önüne geliyor. Ama ‘’Mutlu olduğumu düşünmemeliyim.’’ Ya da
‘’Kazanacağımı düşünmemeliyim.’’ Diye kendinize telkin vererek beklide kazanç
ve mutluluk reaksiyonlarını beynimizde canlandırıp oyunu kurallarına göre
oynayabiliriz. Ayrıca daha önce bu cümleleri hiç kullandınız mı? ‘’Tam seni
arayacaktım sen aradın.’’ Ya da ‘’ İyi insan lafın üstüne gelir.’’ Gibi daha
bir sürü şans üzerine kurulu cümlelerin sizce şans olduğunu kabul mü etmeliyiz?
Yoksa gerçek kafatasımızın için de mi gizli?
Kesinlikle
öyle tüm gerçekler kafatasımızın içinde gizli ve dışarıda görüp algıladığımız
hissettiğimiz her şey için bu organ bir reaksiyon veriyor ve ona göre çevremize
sinyaller dağıtıyoruz yani bilim adamları buna ‘’BEYİN DALGALARI’’ diyor. Nedir
bu bey'in dalgaları?
Alfa, beta,
theta, delta ve gama olarak ana gruplara ayrılıyorlar bunu ben değil bilim
adamları söylüyor ama İsviçreli olanlar mı? Bilemem…
Ve alfa
bizim en rahat ve uyanık olduğumuz anlarda devreye giriyor. Kısa geçeyim Beta
ise gündelik halimiz, Theta uykuya dalmak üzere iken yaydığımız dalgalardır.
Delta uyku halinde olduğumuz Gama ise bir işe yoğunlaşmanızı ve
farkındalığınızı yükseltmenizi sağlayan beyin dalgalarıdır.
Anlaşılan şu
ki beyin bizden habersiz çok şey yapıyor ve biz bunları yönlendirmeyi geçtim
fark etmiyoruz bile. Peki gelelim ‘’Beyin’’ kavramına yapmış olduğumuz kelime
oyununa: Evet değerli dostlarım kafamızın içinde ki organ bizlerin Bey’i ve bu
bey nasıl şekillenirse bizlerde onun verdiği emirlere göre yaşam
standartlarımızı belirliyor ve ona göre bir tutum sergiliyoruz. O zaman bu
köleliğin hayatınıza güzel yansımasını istiyorsanız kafamızın içindeki organı
yani benim tabirimle Bey’in Fonksiyonlarının gelişim sürecini doğru bir çevrede
doğru düşünce ve eylemler ile şekillenebileceği bir ortamda tutmak ve olumsuz
konuşan insanlardan uzak durarak meditasyon ve spor ile pozitif değerlerde tutabilirsiniz. Üstünüz de
sürekli olumsuz eylem ve konuşmalar bulunduğunda kafanızın içinde ki efendi
bey’iöldürüp yerini anksiyete bozukluğu olan ya da hayata karşı karamsar bir
durum sergileyen bir bey’e dönüştürebilirsiniz. Size yapamayacagınızı söyleyen
herkesten uzak durun. Ve insanların hayatına sözleriniz ve eylemleriniz ile
güzel dokunuşlar yapın. En güzel örnek ile ‘’Adam olmazsın sen.’’ Diyerek üstünde
baskı oluşturduğunuz insanların hayata çok iyi tutunmasını yada adam olmasını
beklemeyin.
Ama belki
‘’Yazar’’ olabilirler…J
Sevgilerle…