18 yaşında Sarayköy Belediye Başkan adayı olduğum için sosyal medyada eleştiri yağmuruna tutuldum. Önce neden aday olduğumdan başlayalım. Ülkenin bacasız sanayisi olan turizmin önümüzdeki yıllarda en gözde sektörü olacağına inanıyorum. Çocukluğumun geçtiği memleketim Sarayköy'ün termal turizmin başkenti olabilecek yeterliliğe sahip olması benim adaylığımın en büyük motivasyon unsurudur. Bununla ilgili çalışmalarımızı ilerleyen süreçte paylaşıyor olacağız. Bunu da elbette tek başıma yapmayacağım. Şehir plancıları ve mimarlardan oluşan bir kurmay ekip ile yola çıkacağız. Partimizin yerel yönetim stratejileri ve geçmiş pratikleri bununla ilgili muazzam bir hazineyi bizlere sunmaktadır.
Bu toplumun zaman zaman hafıza tazelemeye ihtiyaç duyduğu bilinmektedir. O halde gelin birlikte şimdiye kadar kimler tarafından yönetildiğinizi sorgulayalım. Ondan sonra benim yaşımın bu yükü kaldırıp kaldırmayacağı hususunda fikir beyanlarınızı alayım.
"Füzelerle savaş kazanabilirsiniz ama füzelerin üstüne oturamazsınız" diyen Deniz Baykal'dan mı başlasam yoksa; "MHP içinde gelişme süreci Alevi kardeşlerimiz, PKK'lı... eee Kürt kökenli kardeşlerimiz var" diyen Devlet Bahçeli'den mi?
Daha da gerilere gidelim bence. "Türkiye'de petrol vardı da, tankerlerin hortumunu ağzımıza dayayıp biz mi içtik?"diyen Süleyman Demirel toplumun aklıyla alay mı etmekteydi yoksa muzip bir çıkışla siyasetin kasvetli havasını sempatik hale mi çevirmeye çalışıyordu acaba. Uluslararası enerji anlaşmalarının verimsizliği ve kaynakların har vurup harman savurulduğu bütün iktidarlar boyunca en ironik alay cümlesini de bizzat kendisi kurmuştur. "Biz kışın Bulgaristan'dan doğal gaz alıyoruz. Yazın onlar veriyor." İngiltere Dış İşleri Temsilcisi'nin halk tepkisi aldığı bir dönemdi, temsilcinin elini sıktığı için soru soran gazetecilere; "Ya neresini sıksaydım?" diyen Demirel'e yıllarca oy verdiniz. Üstelik karanlık cinayetlerin hepsinin tanığı olduğunuz dönemlerde "Devlet politikası gereği adam öldürebilir" diyerek suçunu itiraf etmiş olsa ve "Bana sağcılar adam öldürüyor" dedirtemezsiniz diyen de kendisiydi. "Başörtüsü ile okumak isteyenler Suudi Arabistan'a gitsin" dediği halde başörtülüler kendisine hala saygı duyuyorsa bunu takdir etmek beni şu aşamada aşıyor olsa gerek.
"Bu düzen böyle giderse elbet birileri çıkar şapkayı giyer. Kır ata da biner" demiş rahmetli Demirel Cumhurbaşkanlığı sonrası yaptığı açıklamada. O halde şapkamı aldım karşınızdayım. 18 yaşındaki bu kardeşiniz sizin beyaz atlı prensiniz olmaya hazır. Şimdiden size sözüm olsun ki; 28 Şubat sürecinde ülkenin en gergin anlarının yaşandığı süreçte bir gazetecinin hükümeti kimin kuracağı görevi ile ilgili sorusu karşısında "Sana ne? Tasası sana mı düştü? Sana vermemi ister misin? Kime vereceksem vereceğim, verince görürsünüz! Bu böyle olmaz. Biraz sabretmesini öğrenin!" gibi bir küstahlıkta asla bulunmayacağım. Halkın oyları ile o koltuklara oturup halka tepeden bakmaya alışmış siyasetçi anlayışından sizler bıkmamış olabilirsiniz. O yüzden bizim neslimizin tepkileri sizleri biraz şaşırtabilir. Ama biz çıkarmasını da alaşağı etmesini de öğrendik. Sizlerin tüketemediğiniz önyargılarınızı biz anında tüketebilecek durumdayız.
Zira sevgili büyüklerim. Sizler "Cenab-ı Allah'ı sizlere emanet" eden Tansu Çiller'i de iktidara getirmiştiniz. 1.Lig takımı Samsunspor'u birinci lige çıkarma teklifinde bulunduğunda da Samsunlulara "Merhaba Antalya" dediğinde de alkışladınız ve "Çekici güce" destek verip "Güvenlik Oyu" vermekten çekinmediniz. "Taocu Muhalefet" de ona katlanmak zorunda kaldı. Sizler de... Trabzon'u neredeyse Akdeniz'in incisi yapacaktı oysa. "Şebinkarahisarlı Afyonlular" iyi anlar ne demek istediklerimi. Şükür ki kendisinin yönetiminde hiçbir afette "Ölü kaybı olmamıştır" hatta Sivas Madımak otelinin etrafındaki vatandaştan da ölen ya da yaralanan olmaması büyük lütuftur kendisine göre. Ekonomiyi düzeltmek için "becelleştiğine" şüphemiz yok. Şurdan anlıyoruz aslında bunu da; "Kıratın yemini verecek misiniz?" diye sorduğunda "Vereceğiz" diye seslenen halka "Biz de sizin yeminizi vereceğiz" dediği için mi çok güvendiniz. Peki sonra yeminiz mi kesildi de geri çekildiniz?
"Benim memurum işini bilir" diyerek hırsızlığa övgü düzen Turgut Özal'ı hala savunanlar olduğuna bizim neslimiz dahi şahit oldu. "Türk milleti zekidir. Türk milleti çalışkandır" mottosuna saflıkla inanmış olanlar "Biraz da küçük Turgut'la oynasınlar" derdim ama onunla Semra hanım oynasın artık.
"Artistlik yapma lan! " "Hadi ananı da al git burdan." avamlığını da yıllarca adamlık olarak kabul ettik değil mi? Keşke seçimler 31 Mart'ta değil de 19 Mayıs'ta olsaydı. Hiç olmazsa o gün Recep Tayyip Erdoğan müsaade ederse Cumhurbaşkanlığı koltuğuna 1 günlük otururdum ve şu cümleyi kurmasını beklerdim; "Reis sensin. İster asar ister kesersin." Bu milletin askerliği daha bitmedi sevgili büyüklerim. Nitekim "Askerlik yan gelip yatma yeri değildir."
Ama sadece sitem ettiklerimiz yok sizin oy verip iktidara taşıdığınız büyüklerimizin içinde. Sabile şarkısını çok seven Yıldırım Akbulut da var, "Yağmur yağıyor, seller akıyor, arap kızı camdan bakıyor" şarkısını muhteşem yorumlayan Binalı Yıldırım da var. Düşük profilli herkesi seviyorsunuz. Ben de seviyorum. "Bulut sistemi dedikleri bir şey var. Herkes oraya bir şey atıyor. Gelen oradan işine yarayanı alıyor. Kullanıyor. Ben böyle anlıyorum. Sistematik bir şey yok. Abur cubur dolduruyorsun. Herkes ihtiyacını oradan alıyor ama hiç de karışmıyor. İstediğini buluyorsun. Bu bilişime fazla kafa yorarsan sıyırırsın. Nimetlerinden kullanıp yararlanıp işini göreceksin. Kafayı taktın mı o zaman işin çok kötü. Çok fazla hikmetine fazla şey yapmamak lazım" dediğinde gülmekten 1 kilo kebap yemiş kadar nasiplendim. Liyataksızlık için çırpınan ve bağıra bağıra ben bomboş biriyim diyen zaten akıllı tahtaya 2 kelime yazarken bile bunu en sert şekliyle yüzümüze vuran kişiyi Bakan, Başbakan ve şimdi de İstanbul Belediye Başkanı yapanlar da sizsiniz değil mi? Ona oy vermeseniz bile direnememiş olmanız müsaadenizle 18 yaşında bir genç olarak benim hatam olmasa gerek.
O halde biraz kendimi tanıtayım.
13 yaşındayken nesli tükenen Tavas Kurbağası'na dikkatleri çekmek için kaleme aldığım '' Tavas'ın Laneti '' kitabım Türkiye'nin büyük entellektüellerinden Eşber Yağmurdereli tarafından basıldı. Türkiye'nin 'En Genç' yazarlarından biri oldum.
İkinci kitabım yayına hazırlanıyor. İngilizce, Almanca ve başlangıç seviyesinde Farsça biliyorum.
Dünya'nın En Genç Gayrimenkul Danışmanı olarak Coldwell Banker bünyesinde adım attığım emlak sektörüne turizm mülklerinin pazarlaması hususunda devam etmekteyim. Aynı zamanda yurtdışında, Kamu Yönetimi ve Şehir Plancılığı üzerine üniversite eğitimi almak için hazırlanıyorum.
Genç Denizli bünyesinde amatör tiyatro ekibinde rol almak suretiyle idealim olan tiyatro sanatına adım attım. Bir grup arkadaşımla beraber amatör müzik çalışması yürütüp çeşitli enstrümanlar çalıyorum. Halk Ozanımız Serhat Bulut ile birlikte seçim şarkımızı da kendimiz hatırlıyoruz.
Bülent Ecevit'in de söylemiş olduğu üzere '' Bir politikacı sadece politika ile ilgilenirse ondan hayır gelmez. Çünkü politika'nın konusu insandır. İnsan da tek boyutlu bir varlık değildir, onu değişik açılardan incelemek gerekir. Politikacının yaptığı iş dışında, ilgi alanları olmalıdır.''
Amacım mimar, mühendis ve şehir planlamacılarından oluşan kurmay kadromuz ile birlikte Sarayköy'ü Termal Turizmin başkenti yaparak turizme kazandırıp, istihdam sağlamaktır.
Önce memleketimin insanının bedava kömür ve makarna'ya dilenci edilmesinden kurtarmak. Sonra şehrimin ve ardından ülkemin 'Muhasır Medeniyetler' seviyesinde hak ettiği mertebeye ulaşmasında bir basamak olmaktır.