“Bizim kuracağımız devlette ayakkabıcı ayakkabı yapar yalnızca, kaptanlık yapamaz. Çiftçi çiftçilik yapar yargıçlık değil. Asker askerdir, al sat işleriyle ilgilenmez”
Platon yukarıdaki sözleri ile mesleklerin tanımının olması ve bir de sınırının olması gerektiğine vurgu yapmış. İyi de yapmış hani. Buradan yola çıkarak soralım mı bizde:
“Çiftçi Kimdir?”
Hadi soruyu şöyle soralım çiftçi kime denir? Türk Dil Kurumu bir tanım yapmış ve demiş ki;
“geçimini toprağı ekerek kazanan kimse”
Tanım şunu diyor, toprağı ekmen yetmez geçimini de bundan sağlaman gerekir. Peki, çiftçilik nedir? TDK göre “ çiftçinin yaptığı iş” Döndük mü yine başa, Platon’un “yargıç değilsin ey çiftçi, çiftçisin çiftçi kal!” dediğini duyar gibiyim ya siz?
Dün akşam TAGYAD TV’nin “Genç Çiftçi Buluşması” konuklarından biriydim. Adıyaman, Bursa, Manisa, Muğla,Sakarya, Urfa.. Giresun illerinden pırıl pırıl, yaptığı işe aşkla sarılmış, olana bitene, sorunlarına hakim, çözüm odaklı, …güçlü ve üreten, çoğunluğu eğitimli ve hatta kendini sürekli güncelleyen, susmayan gencecik kadınlar ve erkekler ile sohbetimizde tekrar edilen bir konuydu bu haftaki seçtiğim başlık.
Sahi çiftçiliği kim yapsın?
Gençler yapsın, bunda hemen hemen herkesin hemfikir olduğunu düşünüyorum. Peki, TDK’nın tanımından yola çıkarak bu işi hangi meslek mensupları yapmalı?“Çiftçilik bir meslek değil mi?” dediğinizi duyar gibiyim. Evet çiftçilik bir meslek. Toprağı işleyen, hayvan yetiştiren… yaptığı tüm bu faaliyetlerden de geçimini sağladığına göre meslek olması kaçınılmaz. Doktor, savcı, …öğretmen yapmasın mı? En başa dönüp Platon’a hak verelim mi?
…
Çiftçiliği gençler yapsın diyoruz amma ve lakin deyip nefes alalım istiyorum. 1970 li yıllarda da çiftçilik ortalama yaşı 50 dolaylarında seyreden ülkemde çiftçilik genellikle ata mesleği. Çoğumuzun Osmanlı’da “REAYA” olarak nitelendirdiği, köylü ve de çiftçi ailelerin soyundan geldiğimiz su götürmez bir gerçek. Haliyle de en iyi bildiğimizi sandığımız aslında yanıldığımız şey çiftçilik. Hadi yine bir soru ile devam edelim.
Üç aşağı beş yukarı çiftçi gençler bir günü nasıl değerlendiriyor bilmek ister misiniz?
Kendi yaşanmışlıklarımızdan örnekler vereyim size;
Temmuz-Ağustos ayı Çal’da kuşluk vakti ( güneş doğmadan)bamya toplama vaktidir, sırtına torbasını vuran bamyatarlasında alır soluğu. Güney’de tütün kırılır o saatlerde..Bamyadan dönenlere, bütün bir geceyi bostan tarlasında nöbet tutanlar eşlik eder. Küfeler dolusu tütün iner bağ evlerinin çardaklarına.. Bir iki lokma, bir bardak demli çay buğusunda tütün kolasından arındırılmaya çalışılan ellerin selamı vardır, bamyadan delik deşik olmuş parmakların ,kaşınan avuçların sahiplerine. Her ikisini de çizersin, asarsın… kurutursun. Koyunlar döner ağıllarına.. İnekler sağıma hazırdır..Keçiler çıkar koyunların boşalttığı meralara.. Yola iner koşarsın, dağ tepe bayır bir de yılanı, çıyanı, hastalığı…
İş hiç biter mi? Bostandan toplanan domatesler tek tek elden geçer. Yıkanır, süzülür, bölünür ve koyulur tavaya. Odun ateşinin üzerinde hummalı bir salça yapımı başlar. O kaynaya dursun deyip, konservelik börülce, fasulye, patlıcan, biber ayıklanır. Öyle fabrikası falan olmadığından sebep, kadınlarımız yapar kendi konservesini. Fazla mı? Eh Cuma pazara indirip satılır, kavun ile karpuz ile.. Kaynayan salça iner tavadan, ateşin üzerine koyulur konserve şişeleri ile dolu su güğümü..süzek-elek ikilisi ile buluşur. Sürte sürte kabuğudan, çekirdeğinden ayrılır suyu..Tekrar kaynamaya alınır. Kap kacak yıkanır paklanır…vakit çoktan akşam. Erkekler bir kahvehaneye çıkar, kadınların sohbet edesi varsa konu komşuya.. Bu kadar emek yoğun üretim varken:
Sinemaya, tiyatroya, konsere vakit ayırmak mı? Gezmek mi? Sizce mümkün mü? İlaçlama, sürüm, ekim, hasat…ahır temizliği, hayvan bakımı… hepsi elinden geçerken.. Sahi mümkün mü?
Ne diyordu çiftçi tanımı; geçimini toprağı ekerek kazanan kimse?” ektiğinden koyabildi mi bunun için kenara?
Ek-5 sigortayı 15 günden 30 güne tamamlayan sisteme sitem etmesin mi o genç?
Tek eğlence içmek için üç beş arkadaş toplanılıp gidilen bağ evi ise, sağlık, eğitim, ulaşım, …hizmetleri yok ise…
Demem o ki, çiftçiliği evet gençler yapsın lakin o gençlerin değişen dünya ile birlikte kültürel, sosyo-ekonomik şartları da iyileştirilsin!
n.aydemir
6 Ağustos 2020 [email protected]
Kaynak; https://youtu.be/4egcwih5phw