Döviz kurundaki dalgalanmalar sonrası başta akaryakıt olmak üzere çiftçinin girdi artışına bağlı olarak evdeki hesabı çarşıya uymaz oldu.
Son birkaç ayın ÜFE ( üretici fiyat endeksi) ve TÜFE ( tüketici fiyat endeksi) tabloya aktardığım gibi seyretti.
2022 Haziran 138.31 78.62
2022 Mayıs 73.50
2022 Nisan 121.82 69.97
2022 Ocak 93.53 93.58
Rakamlar enflasyonun daha da artmaya devam edeceğini gösteriyor. Bu durum aynı zamanda küçük aile işletmelerinin toplu halde üretimden çekilmesi anlamına geleceğinin de göstergesi, tabi halen önlemler almak mümkün. Yıllardır çiftçi için önlemlerden biri olan ve azalıp-değişerek süren destekleme ile ilgili birkaç yıl önce yapılmış bir makale ile devam edelim.
Nevzat Evrim ÖNAL’ın TARIMSAL ÜRÜN FİYAT ARTIŞLARININ TÜRKİYE TARIMININ YAPISAL SORUNLARINA DAİR GÖSTERDİKLERİ adıyla yayımlanan araştırma makalesi (Beykoz Akademi Dergisi, 2019; 7(1), 62-74);
“…1960’lar ve 70’ler boyunca kamu öncülüğünde kapsamlı bir sanayileşme yaşandı ve bunun kaynağının bir ölçüde tarımdan geldiğini söylemek mümkündür. Türkiye’de devletin tarımı desteklemesine yönelik sistem, bu temel üzerine oturtulmuştu. Kamu kurumları, tarıma üç yönlü bir destek veriyordu:
İthal yerine ithal ikamecilik, yerli malının kullanımını özendirmek için okullarda yerli malı haftaları düzenlenmesi, yabancı ülkelerden gelen mallara karşı uygulanan gümrük vergisinin yüksekliği…gibi koruyucu önlemlerle de yukarıdaki ifadeye eklenebilir. 80’lerden sonra ;
“..düşük işsizlik – düşük gıda fiyatları – düşük ücretler” modeli terk ediliyor, “yüksek işsizlik – düşük ücretler” modeline geçiliyordu. Tarım sektörüne verilen destekler önemli kesintilere uğratıldı ve 1980’ler boyunca kırdan kente çok büyük bir göç dalgası yaşandı. Bu dalga kentsel işsizliği tırmandırdı ve doğal olarak ücretlerin düşmesini sağladı.”
Makalede de bahsedildiği üzere Türkiye’de yaşanan 2001 Ekonomik Krizi sonrası ortaya çıkan siyasi değişim ardı akası kesilmeyen kamu iktisadi teşekküllerinin özelleştirilmesi ile tarımsal destekler sembolik hale dönüştü. Geldiğimiz noktada en doğru örnek şeker pancarı ve şeker fabrikaları olacaktır. Geçtiğimiz yıl 240 TL olan 50 kg şeker, bu yıl 1 500 TL olarak satıştadır. Oysa biz şunu haber saatlerinde geçtiğimiz yıl hasat edilen şeker pancarının römorklarda günlerce bekletildiğini görmüştük değil mi? Şeker pancarı ekim alanlarında yaşanan düşüş kota kadar bu eziyettendi. Şeker pancarının küspesi ise tarım sektörünün bir diğer faaliyet alanı olan hayvancılığı etkiliyor. Zira büyükbaş hayvan beslenmesinde oldukça önemlidir. Alkol’ünde ana maddelerinden olan şeker pancarı bir çarkın dişlisi. Şeker fabrikalarının özelleştirilmesinden elde edilen gelirin düşüklüğü ve söz konusu fabrika alanlarının imara açılması ise ayrı bir tartışma konusudur!
Makaleye dönecek olursak;
“2002-2018 yılları arasında bitki tarımı amaçlı kullanılan toprak alanının yüzde 13’ünü, yani 3 milyon 384 bin hektar tarım alanını kaybetmiştir. Aynı süre zarfında işgücünün tarımda istihdam edilen kısmı sayısal olarak yüzde 30 civarında azalmıştır.7 Tarımın GSYİH içerisindeki payı yüzde 10’dan yüzde 6’ya düşmüştür ve bu düşüş, yalnızca tarım sektörünün ekonominin geri kalanına göre yavaş büyümesinin sonucu değildir; söz konusu dönemde sektörün reel olarak küçüldüğü yıllar mevcuttur.”
Türkiye’de artan işsizlik tarımdan kopmayla beraber tırmanmaya başladığı yukarıda yer alan açıklamadan da aşikâr. Çözüm şirketleşme veya büyük şirketlerin tekeli ile tarımsal kalkınma olabilir mi? Elbette hayır. Bu konuya söz konusu makale ve aşağıda yer alan iki makaleden de alıntılarla önümüzdeki haftalarda devam edeceğim.
Alper DEMİRDÖĞEN ‘in araştırma makalesi olan Döviz Kurundaki Değişimin OECD Tarımsal Destek Göstergeleri ile İlişkisi: Türkiye Örneği (TEAD, 2020; 6(2);74-85, Araştırma Makalesi)
Ersin Nail Sağdıç ve Eren Çakmak’ın kaleme aldığı Tarımsal Destek Ödemeleri ile Tarımsal Üretim Düzeyi Arasındaki Nedensellik İlişkisi: Türkiye Örneği araştırma makalesi (İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi, Mayıs 2021)
Son söz olarak şunu yazmak isterim 2001 yılında yaşanan Ekonomik Kriz’den çok daha büyüğü ile karşı karşıya olduğumuz gerçeği ortadadır. 1929 Dünya Ekonomik Buhranına benzer bir dönemi yaşamaya doğru gidiyoruz. Döviz kurunda ki değişimin üretime eksi yazmasının ithal ile kapatılmaya çalışılması kısa vadede çözüm gibi görünse de uzun vadede ne yazık ki daha büyük bir ekonomik buhran demektir. Ve bu gidişata dur demek vakti çoktan gelmiştir!
n.aydemir
25 Temmuz 2022 Çal-Denizli
[email protected]
Son birkaç ayın ÜFE ( üretici fiyat endeksi) ve TÜFE ( tüketici fiyat endeksi) tabloya aktardığım gibi seyretti.
Yıl/ Ay | ÜFE (%Yıllık Değişim) | TÜFE ( %Yıllık Değişim) |
2022 Mayıs 73.50
2022 Nisan 121.82 69.97
2022 Ocak 93.53 93.58
Rakamlar enflasyonun daha da artmaya devam edeceğini gösteriyor. Bu durum aynı zamanda küçük aile işletmelerinin toplu halde üretimden çekilmesi anlamına geleceğinin de göstergesi, tabi halen önlemler almak mümkün. Yıllardır çiftçi için önlemlerden biri olan ve azalıp-değişerek süren destekleme ile ilgili birkaç yıl önce yapılmış bir makale ile devam edelim.
Nevzat Evrim ÖNAL’ın TARIMSAL ÜRÜN FİYAT ARTIŞLARININ TÜRKİYE TARIMININ YAPISAL SORUNLARINA DAİR GÖSTERDİKLERİ adıyla yayımlanan araştırma makalesi (Beykoz Akademi Dergisi, 2019; 7(1), 62-74);
“…1960’lar ve 70’ler boyunca kamu öncülüğünde kapsamlı bir sanayileşme yaşandı ve bunun kaynağının bir ölçüde tarımdan geldiğini söylemek mümkündür. Türkiye’de devletin tarımı desteklemesine yönelik sistem, bu temel üzerine oturtulmuştu. Kamu kurumları, tarıma üç yönlü bir destek veriyordu:
- …Gübre fabrikaları olmak üzere kamu işletmeleri ucuz girdi sağlıyordu.
- … Ziraat Bankası olan kamu bankaları tarafından (ve dolaylı olarak tarım kredi kooperatifleri üzerinden) finansman desteği sağlanıyordu.
- …20’den fazla tarımsal ürün için destekleme alımları yapılıyor ve böylelikle çiftçinin eline geçen ürün fiyatları belirleniyordu.
İthal yerine ithal ikamecilik, yerli malının kullanımını özendirmek için okullarda yerli malı haftaları düzenlenmesi, yabancı ülkelerden gelen mallara karşı uygulanan gümrük vergisinin yüksekliği…gibi koruyucu önlemlerle de yukarıdaki ifadeye eklenebilir. 80’lerden sonra ;
“..düşük işsizlik – düşük gıda fiyatları – düşük ücretler” modeli terk ediliyor, “yüksek işsizlik – düşük ücretler” modeline geçiliyordu. Tarım sektörüne verilen destekler önemli kesintilere uğratıldı ve 1980’ler boyunca kırdan kente çok büyük bir göç dalgası yaşandı. Bu dalga kentsel işsizliği tırmandırdı ve doğal olarak ücretlerin düşmesini sağladı.”
Makalede de bahsedildiği üzere Türkiye’de yaşanan 2001 Ekonomik Krizi sonrası ortaya çıkan siyasi değişim ardı akası kesilmeyen kamu iktisadi teşekküllerinin özelleştirilmesi ile tarımsal destekler sembolik hale dönüştü. Geldiğimiz noktada en doğru örnek şeker pancarı ve şeker fabrikaları olacaktır. Geçtiğimiz yıl 240 TL olan 50 kg şeker, bu yıl 1 500 TL olarak satıştadır. Oysa biz şunu haber saatlerinde geçtiğimiz yıl hasat edilen şeker pancarının römorklarda günlerce bekletildiğini görmüştük değil mi? Şeker pancarı ekim alanlarında yaşanan düşüş kota kadar bu eziyettendi. Şeker pancarının küspesi ise tarım sektörünün bir diğer faaliyet alanı olan hayvancılığı etkiliyor. Zira büyükbaş hayvan beslenmesinde oldukça önemlidir. Alkol’ünde ana maddelerinden olan şeker pancarı bir çarkın dişlisi. Şeker fabrikalarının özelleştirilmesinden elde edilen gelirin düşüklüğü ve söz konusu fabrika alanlarının imara açılması ise ayrı bir tartışma konusudur!
Makaleye dönecek olursak;
“2002-2018 yılları arasında bitki tarımı amaçlı kullanılan toprak alanının yüzde 13’ünü, yani 3 milyon 384 bin hektar tarım alanını kaybetmiştir. Aynı süre zarfında işgücünün tarımda istihdam edilen kısmı sayısal olarak yüzde 30 civarında azalmıştır.7 Tarımın GSYİH içerisindeki payı yüzde 10’dan yüzde 6’ya düşmüştür ve bu düşüş, yalnızca tarım sektörünün ekonominin geri kalanına göre yavaş büyümesinin sonucu değildir; söz konusu dönemde sektörün reel olarak küçüldüğü yıllar mevcuttur.”
Türkiye’de artan işsizlik tarımdan kopmayla beraber tırmanmaya başladığı yukarıda yer alan açıklamadan da aşikâr. Çözüm şirketleşme veya büyük şirketlerin tekeli ile tarımsal kalkınma olabilir mi? Elbette hayır. Bu konuya söz konusu makale ve aşağıda yer alan iki makaleden de alıntılarla önümüzdeki haftalarda devam edeceğim.
Alper DEMİRDÖĞEN ‘in araştırma makalesi olan Döviz Kurundaki Değişimin OECD Tarımsal Destek Göstergeleri ile İlişkisi: Türkiye Örneği (TEAD, 2020; 6(2);74-85, Araştırma Makalesi)
Ersin Nail Sağdıç ve Eren Çakmak’ın kaleme aldığı Tarımsal Destek Ödemeleri ile Tarımsal Üretim Düzeyi Arasındaki Nedensellik İlişkisi: Türkiye Örneği araştırma makalesi (İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi, Mayıs 2021)
Son söz olarak şunu yazmak isterim 2001 yılında yaşanan Ekonomik Kriz’den çok daha büyüğü ile karşı karşıya olduğumuz gerçeği ortadadır. 1929 Dünya Ekonomik Buhranına benzer bir dönemi yaşamaya doğru gidiyoruz. Döviz kurunda ki değişimin üretime eksi yazmasının ithal ile kapatılmaya çalışılması kısa vadede çözüm gibi görünse de uzun vadede ne yazık ki daha büyük bir ekonomik buhran demektir. Ve bu gidişata dur demek vakti çoktan gelmiştir!
n.aydemir
25 Temmuz 2022 Çal-Denizli
[email protected]