Bir milletin olmazsa olmaz üç temel ilkeleri
Din, Töre ve Ahlaktır.
Bu üç ana temel esasların,kendilerine has normları vardır.
Öncelikle bu temel esasların, psikolojik, sosyolojik ve
Metafizik açıdan incelemek gerekir.
Din, milleti meydana getiren fertlerin inançlarının,
Bedeni ve mali olan,Tanrılarına karşı ibadetler
Sistemini yerine getirmektir.
Teolojik olarak, her dinin kutsallığı vardır.Kutsal
Olmayan zaten din değildir.
Dinler, Kutsal kitaplar,Kitap sahibi peygamberler ve Tanrı
Üçlemesi içinde, dördüncüsü de insanlar olmak üzere,
Dünya ve 2.ci bir yaşamı inananları ifade eder.
Yazılı olmayan her türlü kanunların olmadığı toplumda.
O toplumların yazılı olmayan örf ve adet,töre gibi
Normlar vardır. Bu normlar ise, düzgün bir toplum yaşantısını,
İnsanların hak ve hukukunu korumak,toplumda ahlaki
Düzeni sağlamak amacı ile vardır.
İşte her toplumun kendine özel kuralları ve sistemleri
Yerine, İnsanları yaratan, Yaratıcı olan Allah, Tanrı mefhumu
Zikredilerek, dini kurallar getirilmiştir.
Bu dini kurallar ise, bunları tebliğ ile görevli ve o toplum
İçinden seçilmiş seçkin Peygamberler tarafından ifa edilir.
Her topluma peygamberler gönderilmiştir.
Kutsal kitap sahibi olan ve olmayan peygamberler diye de
İkiye ayırmak mümkündür.
Kutsal kitap içindeki Allah emirlerine rehberlik ve tebliğ
Edenlere Resul, Nebi adı verilir. Diğerlerine ise sadece
Vahiy yoluyla Allah katından bilgilendirilen emirleri
Toplumuna tebliğ edene Peygamber denir.
Zebur ile Hz.Davut(a.s),Tevrat ile Hz.Musa(a.s)
İncil ile hz.İsa(a.s) ve Kur’an-ı Kerim ile de
Hz.Peygamber içinde yaşadıkları topluma kutsal
Emir ve yasakları bildirerek,toplumun huzurun sağlamak
Amaç edinmiştir.
Dört Kitap sahibi Peygamberlerin içinde bulunduğu
Topluma, Seçkinler ve zenginler hakimdi.
İnsanları hak ve hukukunu onlar belirlerlerdi.
Kölelik, ticari bir meslek haline getirilmişti.
Medeni ve ticaret kanunları ile diğer yasaların
suç saydığı bütün fiiller işlenmekte idi.
İnsanların yaşam biçimlerini bu ARİSTOKRATLAR
Kurulu karar verir.
İşte insanın dini kurallara uymasına istenme
Sebepleri, tamamen İNSAN MERKEZLİ
İnsan haysiyetine, onuruna yakışır bir toplum
Meydana getirmek, yaratılana yaşam hakkını
Kendisine teslim etmek içindir.
Günümüzde de “Üstünlerin hukukuna değil, Hukukun üstünlüğünü”
Savunduğumuz gibi...
İşte bütün bu açıklamamdan sonra demem odur ki;
Din sadece, Namaz kılmak, oruç tutmak, hacca gitmek ve
Zekat vermek değildir.
Din, öncelikle GÜZEL AHLAKIN TECELLİSİNİ sağlamaktır.
Bu da, ilahi emirleri uymakla olacaktır.
Bütün devletin yasaları,suç ve ceza üzerine endekslidir.
Hak ve hukukun sağlanmasıdır.
Dinin de kendi içinde topluma ifade ettiği,Günah-Sevap,İyi-Kötü,
Cennet –Cehennem gibi normları vardır.
Bizim kanunlarımızda da, Suç ve cezaların olduğu gibi.
Herkesin bilmesi gereken bir hukuki kural vardır ki,o da
“KANUNLARI BİLMEMEK SUÇ DEĞİLDİR” Herkesin
Yasaları bildiği, her suçun bir yaptırımı olduğunu bilmesi gerekir.
Töre ise, İnsanların toplu halde yaşadığı, dinin tecelli ettiği
Ya da etmediği toplumlarda, cemiyeti ya da topluluğu
Meydana getiren insanların uyması gereken normlar vardır.
Bunlar da, yasaklar, örf ve adetler,kültür ve medeniyetler
İçinde yazılı olmayan ama, ayıplama ya da o kişiye
Toplum tarafından verilen bir yaptırıp da vardır.
Dikkat edilirse, ister dini normlarla olsun isterse yazılı olmayan
Toplumun töre bilinci içinde,toplumun örf ve adetlerini uyarak,
Toplumu zedeleyecek kusurlardan kaçınması gerekir.
Bütün bunların başında ise, Ahlaksızlıklar gelir.
Ahlak ise, psikolojik.sosyolojik ve metafizik bir problem
olarak sadece İnsan için vardır.
Hayvanların ahlaki Değerler ile işi yoktur. Zira, akıl, şuur ve irade,
İnsanlarda bulunur.Zaten, aklı olmayanın dini de yoktur,
İşlediği suçta ceza-i ehliyeti yoktur.
Ahlak, toplumların olmazsa olmazıdır.
Teolojik olarak da,Hz.Peygamber,”Ben, güzel ahlakı tamamlamak
İçin gönderildim” buyurmaktadır.
Demek ki; Her Dinin ve Milletlerin temeli,ahlaktır.
İnsanın ferdi vicdanı, Millet ve toplum vicdanına uygun olmalıdır.
Milletin vicdanına dokunacak ferdi vicdan olamaz.
Hz.Mevlananın buyurduğu gibi,”Hayvanlar hayvanlıkları ile Melekler de
Meleklikleri ile kurtuldular.Ama,insan ise her ikisinin arasında
Bocalayıp durmaktadır.”
Şurası da unutulmamalıdır ki,”Eşref-i Mahlukat” olarak yaratılan
İnsan, fıtratına uygun olmayan bir yaşam biçimi içinde olursa,
O insan, ne hayvan olabilir, ne de melek... sadece insan
Görünümündedir..
İnsanı, dinden, imandan, insani değerlerden edenler ise;
KİBİR, HASET VE HIRSTIR. İnsan nefsi, NEFS-İ EMMARE
İle yasak olan her şeye adeta saldırır. Nefsi Levvare ise,
İyi-kötü, Güzel-çirkin, günah-sevap, Hak-Bâtıl, Doğru-Yanlış,
Helal-haram, Haklı-Haksız kavramları arasında bocalar yani Kararsızdır.
Nefsi Mutmain ise, Nefis insanın akıl,irade ve şuuruna esir olmuştur.
İslam’a göre de en büyük savaş” Nefis’e karşı verilen cihattır.”
Bakın şimdiye kadar anlattıklarımda şu sonucu çıkarmak
Mümkündür ve Kur’an destekli olarak da, Şems suresi-8
“İnsana,hem kötülük hem de ondan sakınması ilham edildi.”
Beled sursi-10 ise “ Biz,insana iki de yol gösterdik”
Üstad N.Fazıl Kısakürek’in “Her şey akar, Su, tarih, yıldız, insan
Ve fikir, Oluklar çift birisinden nur akar diğerin kir”
Allah, Peygamberler göndermediği hiçbir toplumu cezalandırmaz.
Türk Milleti,Horasan Erenleri ile 780 senesinde Müslüman
Olduğunda, Türk töresi, İslam potası içinde eriyerek,Üstün ahlaklı
Bir milleti meydana getirmiştir.İslam,Türkler için,kabul görmesi
Kolay olmuştur.Zira,Türkler hep TEK TANRIYA inanmışlardır.
İsmail Hami Danişmend’in ”Garb menbalarına göre,Türk ahlak ve
Seciyesi “ adlı eserinde;Osmanlı askerleri fethettiği topraklarda
Giderken bağlardan yolduğu üzümlerin bedelini kese içinde
Üzüm omcasına astığı, yabancı bir konsolosun elindeki altın
Para kesesinin, ağzının açılarak haliç sularına gömülmesinde,
Suya atlayarak,denizden altınların çıkarılıp, sayılarak konsolosa
Tam tekmil verildiğinden” bahseder.
İşte, din,töre ve ahlak normları, her zaman toplumda tezadı değil,
Uyumu,ahengi sağlar.
Toplumlar huzurlu ise, insanlar da mutlu ve sağlıklıdır.
Toplumların birlik ve beraberliklerini bozan,işte bu kurumların
Dejenere olmasıdır.
Bunların yerine terör ve anarşi hakim olur.
Hiç kimse İNANÇLARINDAN,ETNİSİTESİNDEN,
MEZHEBİNDEN ve SİYASİ DÜŞÜNCESİNDEN dolayı kınanamaz,
ötekileştirilemez,herhangi bir ceza-i müeyyide uygulanamaz.
Hiçbir din,töre ve ahlaki değer yargıları, insanı huzursuz,mutsuz
Edemez. Yoksa asla uzun ömürlü olamaz.
Tevazu, Samimiyet ve insana saygı budur...
Genel
12 Nisan 2019 - 09:55
DİN-TÖRE ve AHLÂK
Ali Koçlu'nun yazısını okumak için tıklayın...
Genel
12 Nisan 2019 - 09:55
İlginizi Çekebilir