Dün akşam, teknolojinin olanağından
yararlanıp görüntülü konuştum onlarla. Yeni dönmüşler mesaiden, yorgundu
yüzleri, ama bir o kadar da huzurluydu gözleri… Bugün de kim bilir kaç kişinin
canına can oldular? Haklarında söylenen o kem sözleri belki de daha duymadılar.
Hani şu valinin, bize yük oluyorlar, yemeklerini bile bedava veriyoruz, onların
yüzünden yaygınlaştı virüs diye gevelediği, neredeyse suçlu ilan ettiği sağlık
çalışanları var ya, işte o meslek grubundan, ikisi de doktor. Corona salgınının en yoğun yaşandığı yedi
tepeli şehirde yaşıyorlar ve ikisi de haftalardır yoğun mesai yapıyorlar. Hem
de üç kuruşa. Avrupa’da, Amerika’da meslektaşları en az beş, on kat daha fazla
maaş alırken, bunlar azı çok belleyip kendi halkının sağlığı için didinip
duruyorlar. Bir kızları var dünya güzeli, ilkokula yeni başladı daha. Okullar
tatil edilince, anne baba da virüsle savaşta ön cephede olunca, memlekete bırakmak
zorunda kaldılar çocuğu, karantinalı günlerden önce, dedeyle nine baksın diye.
İşimiz hiç kolay değil, dedi. Baksana,
virüsle mücadeleyi değil de müzakereyi seçmişler gibi. Hafta içi neredeyse
herkes dışarıda, hafta sonu evde. Virüsün sadece hafta sonu mesai yaptıklarını
sanıyorlar anlaşılan. Bir maske dağıtımını bile beceremeyenlerden medet ummak,
nereye kadar? Hele o belediyelerin çabalarını engellemeye ne demeli? Pes
yani!.. Oysa zamanında işin uzmanları çok uyardı; işin başında birkaç hafta
topyekun izolasyon yapılsaydı, Soylu da o hafta sonu cinayetini işlemeseydi bu
kadar yayılım olmazdı. Önümüzdeki birkaç hafta çok zor geçeceğe benziyor…
Aman dikkat edin kendinize, bu savaşı
siz kazanacaksınız, demeye kalmadan verdi haberi; Bu arada benim test sonucu
pozitif çıktı!.. Öylesine, sıradan bir şey söyler gibi, şuradan bir bardak su
versene der gibi. Öylesine…
Bir şimşek çaktı, bir yıldız kaydı,
ortalık bir aydınlandı bir karardı, bir karardı bir aydınlandı… Meraklanma
dedi, ne kadar önlem alırsak alalım bu işin doğasında var, biz sağlıkçılar en
yüksek risk grubundayız her zaman, özellikle kritik hastalara müdahale ederken…
Ya doktor hanım? Onun testi yarın yapılacak, odalarımızı ayırdık zaten, ikimiz
de evde karantinadayız anlayacağın. Ya tedavi? Başladık, meraklanmayın…
Aslında iyi tarafından bakmak lazım,
dedi. Nasıl yani, bu işin iyi yanı mı olur, demeye kalmadan anlattı: Hiç
yakalanmasak iyiydi ama koşullar malum… Pozitif test sayısı patlama yapmadan
yakalanmamız ve virüsü yenmemiz daha iyi olacak aslında. Çünkü o zaman daha çok
hasta ihtiyaç duyacak bize. Bugün günde on vak’a ile ilgilenirken, ileride
belki de yüz hastayla ilgilenebileceğiz. Tam o sırada virüsü kapsaydık daha
kötü olmaz mıydı sence?
Ne diyebilirdim? Sadece yutkundum,
kendimi ekran görüntüsünden kaçırdım… Düşünebiliyor musun? O an bile kendini
değil de olası hastalarını düşünüyordu. Ülkeyi yönetenler; ihale peşinde
koşarken, kâr ve rant uğruna emekçileri fabrikalara, doğa talanına yollarken,
muhalefete, gazetecilere savaş açıp mafya babalarına af çıkartırken, işsizi
açlığa mahkum edip kendileri üçer beşer maaşlı tatile çıkarken… O, kendi
hastalığını değil de daha çok hasta kurtarmak istediği günleri düşünüyordu…
Ne diyebilirim? Seni doğuran anaya, seni
bu topraklara emanet eden kültüre helal olsun.