“İstanbul’da ne medeniyet varsa, Ankara’ya ne medeniyet getirmeye çalışıyorsak, yurdumuzun her tarafını aynı medeniyete kavuşturalım istiyorum… geçtiğimiz yerlerde elektrikle donanmış köyler, yüzleri sararmış çocukların okuduğu okullar görmek istiyorum… Bunu çok ama çok çabuk yapmak istiyorum. Her şeyi devletten ve her şeyi milletten beklemek doğru olmaz”
Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk
5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunda 6360 sayılı değişikle, 442 sayılı Köy Kanunu’nun yok sayılarak köylerin mahalleye dönüşmesini sıklıkla işliyorum. Çünkü büyükşehir belediyesi kanun değişikliği köy tüzel kişiliğini sonlandırmış merkez ilçelerde yer alan herhangi bir mahalle gibi köyleri kabul etmiştir. Bunun sonucu olarak da şu soru ortaya çıkmıştır;
Köylü mü, kentli mi, her ikisi ya da hiçbiri miyiz?’
Bu soru üzerinden giderek yapılan bir araştırma, bir değerlendirmeden alıntılar ve kendi deneyimlemelerimiden örnekler vererek bir sonuca varalım istiyorum.
Kent ise;
“...tarımsal olmayan üretim yapıldığı, kontrol fonksiyonlarının toplandığı, belirli büyüklük, heterojenlik ve bütünleşme düzeylerine ulaşmış bir mekândır.”
Şeklinde ifade edilmiştir.
Takdir edersiniz ki bir gecede çıkarılan kanunlar çoğu zaman bu tarz araştırmaların yapılmasına zemin hazırlarken öncesinde böylesi araştırmalar için bütçe çıkarılmaz veya yapılmasına gerek duyulmaz. “Biz yaptık oldu” düşüncesi ile doğan sonuçlarda işin içinden çıkılmaz yeni sorunları doğurur ve büyük maliyetlere sebep olur. Bu araştırma içerisinde incelenen İstanbul iline ait ( Avrupa Yakası) Çakmaklı, Çeltik, Büyük Sinekli, (Anadolu Yakası) Dereseki, Göçbeyli ve Ağva/Kadıköy Köyleri; köy ve kent merkezi arasındaki mesafe, köylerin denize uzaklığı, coğrafi konumları, nüfus .. dikkate alınmış ve mülakatlar yapılarak gerçekleştirilmiştir. Köylerden gerçekleşen bu mülakatlarda çıkan sonuç özetle
Son olarak, söz konusu araştırmada yine dile getirilen “EKOTON”; Yunancada oikos (ev) ve tonos (gerilim) sözcüklerinin birleşiminden doğmuştur. En anlaşılır hali ile bu birleşim dilimizde “geçiş bölgesi” olarak açıklanabilir. Köylü değiliz, kentli de değiliz o halde geçiş bölgesi olabilir miyiz?
1980’lerden bu yana sürekli iç ve dış göç veren… Okulu kapatılmış, sağlık ocağı kapatılmış… adeta insanı kaderine terk edilmiş.. şehir merkezine uzak, il veya ilçe merkezine ulaşımın kıt ya da hiç olmadığı yerleşim yerleri.. Her işini kendi imkânları ile görmeye çalışan bizler…
Aslında burada şunu sormak gerek hangi gerekçe ile yerel yöneticileri seçiyoruz?
Gelecek hafta devam edeceğiz…
n.aydemir
18 Ocak 2022 [email protected]
Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk
5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunda 6360 sayılı değişikle, 442 sayılı Köy Kanunu’nun yok sayılarak köylerin mahalleye dönüşmesini sıklıkla işliyorum. Çünkü büyükşehir belediyesi kanun değişikliği köy tüzel kişiliğini sonlandırmış merkez ilçelerde yer alan herhangi bir mahalle gibi köyleri kabul etmiştir. Bunun sonucu olarak da şu soru ortaya çıkmıştır;
Köylü mü, kentli mi, her ikisi ya da hiçbiri miyiz?’
Bu soru üzerinden giderek yapılan bir araştırma, bir değerlendirmeden alıntılar ve kendi deneyimlemelerimiden örnekler vererek bir sonuca varalım istiyorum.
CHALIL Fourkan, KÖY – KENT GEÇİŞ BÖLGESİ: EKOTON – İSTANBUL KÖYLERİ ÖRNEĞİ - (2018), Sosyoloji Notları, Cilt 2, Sayı 1, 2018, 39 – 62’ de yer aldığı şekli ile köy’ün tanımı;
“…ekonomisi ağırlıklı olarak tarıma dayanan, nüfusu iki binden az olan, geniş aile türünün ve yüz yüze komşuluk ilişkilerinin var olduğu; cami, okul, otlak, yaylak, baltalık gibi ortak malları bulunan, toplu veya dağınık evlerde oturan, kendine özel adı ve kültürü olan homojen bir birim ve toplumun en küçük yerleşim yeridir.”Kent ise;
“...tarımsal olmayan üretim yapıldığı, kontrol fonksiyonlarının toplandığı, belirli büyüklük, heterojenlik ve bütünleşme düzeylerine ulaşmış bir mekândır.”
Şeklinde ifade edilmiştir.
Takdir edersiniz ki bir gecede çıkarılan kanunlar çoğu zaman bu tarz araştırmaların yapılmasına zemin hazırlarken öncesinde böylesi araştırmalar için bütçe çıkarılmaz veya yapılmasına gerek duyulmaz. “Biz yaptık oldu” düşüncesi ile doğan sonuçlarda işin içinden çıkılmaz yeni sorunları doğurur ve büyük maliyetlere sebep olur. Bu araştırma içerisinde incelenen İstanbul iline ait ( Avrupa Yakası) Çakmaklı, Çeltik, Büyük Sinekli, (Anadolu Yakası) Dereseki, Göçbeyli ve Ağva/Kadıköy Köyleri; köy ve kent merkezi arasındaki mesafe, köylerin denize uzaklığı, coğrafi konumları, nüfus .. dikkate alınmış ve mülakatlar yapılarak gerçekleştirilmiştir. Köylerden gerçekleşen bu mülakatlarda çıkan sonuç özetle
- Adı geçen köylerin geçim kaynağı bitkisel üretim ve hayvancılığa dayanmaktadır.
- Bazılarında fabrika işçiliği de yaygınlaşmıştır
- Okulu olan, okulu olmayan ve okulu olduğu halde taşımalı eğitim sürdürülen köylerdir.
- Tarım arazileri üzerinde imara açılan alanlar sebebiyle göç alan köyler bulunmaktadır.
- Bazı köylerin homojenliği bozulmuştur.
- Değişen sosyo-kültürel etki ile bazı köylerin görenek ve gelenekleri bozulmuş, sürdürülemez olmuştur.
- Bazı köylerde ise yabancılara arazi ve ev satışı hoş karşılanmamakta, sıkı bir komşuluk ilişkisi de sürdürülmektedir.
Son olarak, söz konusu araştırmada yine dile getirilen “EKOTON”; Yunancada oikos (ev) ve tonos (gerilim) sözcüklerinin birleşiminden doğmuştur. En anlaşılır hali ile bu birleşim dilimizde “geçiş bölgesi” olarak açıklanabilir. Köylü değiliz, kentli de değiliz o halde geçiş bölgesi olabilir miyiz?
1980’lerden bu yana sürekli iç ve dış göç veren… Okulu kapatılmış, sağlık ocağı kapatılmış… adeta insanı kaderine terk edilmiş.. şehir merkezine uzak, il veya ilçe merkezine ulaşımın kıt ya da hiç olmadığı yerleşim yerleri.. Her işini kendi imkânları ile görmeye çalışan bizler…
Aslında burada şunu sormak gerek hangi gerekçe ile yerel yöneticileri seçiyoruz?
Gelecek hafta devam edeceğiz…
n.aydemir
18 Ocak 2022 [email protected]