“Amerikan kapitalizminin temel hedefi, zayıf ülkelerin hammaddelerini ve ulusal pazarlarını açık birer kapı olarak tutmaktır. Bunun için demokrasi ve gerekirse zor kullanılmalıdır…”
Woodrow Wilson
Wilson bu sözleri söylediğinde 1900’lerin başlarıyken, 2000’lerin ilk çeyreğinde kaynatılan kazandan payımıza düşen siyasi, dinsel veya etnik köken temelli, cinsiyetçi… kargaşanın ekonomik çıkmazı gerek tarımsal üretim gerekse tarımsal politikalardaki etkisi şaşırtıcı değildir. Bu hafta yine araştırma makalesi üzerinden “tarımsal örgütleneme” sorunsalına bakalım istiyorum. Yalnız bir konuya değinmeden geçmeyeceğim.
Yaşasın ileri demokrasi!
Benim gibi köy hayatı içinde var olanların veya köylere yolları düşenlerin gözlerinden kaçması imkânsız bir gerçek vardır ki o da; kadınların pek çoğunun gündelik hayat içinde sutyen kullanımı olmamasıdır. Öyle ki göğüs uçları belli olan pamuklu penyeleri ile arzı endam ederler. Sırtlarından eksik olmayan örgü yelekleri vardır bir de… Biz kadınların başörtüsünden iç çamaşıra kadar kadınları ilgilendiren konularda üstüne vazife olmayan herkesin konuşulması, bu hakkı kendinde buluyor olması ise ne kültür, ne din, ne demokrasi… ne şu, ne de bu ile açıklanamaz ve de kabul edilemez.
TARIM İŞLETMELERİNDE KADINLARIN YARATTIĞI İŞ GÜCÜ DEĞERİ VE ÖRGÜTLENME YAKLAŞIMLARI: TRAKYA BÖLGESİ ÖRNEĞİ, Gülen ÖZDEMİR- Gökhan UNAKITAN- Gülşen KESKİN- Emine YILMAZ - Funda ER ÜLKER, SOSYAL POLITIKA ÇALIŞMALARI DERGISI YIL: 17 SAYI: 39 TARIH: TEMMUZ-ARALIK 2017 (SS: 33-58 ISSN: 2148-9424) araştırma makalesinde;
“Kadınlara köylerinde daha önce iş birliği amaçlı bir çalışmaya katılıp katılmadıkları sorulmuş, Şekil 3.3’te görüldüğü üzere %89’u katılmadıklarını belirtmişlerdir. Bu durum, kentlerde yitirdiğimiz (imece vb.) geleneksel toplum yapımızdan kırsal alanda da giderek uzaklaştığımızı gösteren önemli bir bulgudur.”
İşbirliği dediğimiz kadın ya da erkek için en basitinden vefat eden bir kişinin ardından verilen yemekler ya da köylerde yapılan düğün organizasyonu içinde kendini göstermektedir. Bağbozumu içinde benzer bir işbirliği yapılmaktadır. Bunu biraz açmak gerekirse hiçbir maddi beklenti içinde olmadan köy kadınları bir araya gelerek yapılacak yemek türüne göre günler öncesinden hazırlık yaparlar. Buğday, nohut, fasulye... ayıklanır, yemekler etli olacağı için hayvanlar kesilir… et- soğan…doğranır v.s. Yemek deyince akla hep kadın gelmesi de ilginçtir.
“Tarihi süreç içinde toplum yaşantısındaki asıl yerinin ailesi ve evi olduğu görüşü nedeniyle kadınlar, bireysel kazanç elde etmeye yönelik iktisadi faaliyetlerin dışında, doğal bir iş bölümü algısı bağlamında ev odaklı işleri yapmak zorunda kalmıştır. Ancak zamanla yaşanan sosyal, siyasal ve ekonomik değişmeler sonucunda, toplumsal ve ekonomik kalkınmada kadınların etkin biçimde yer almasının, işsizlik ve yoksulluk sorununun çözümünde önemli bir rol oynayacağı görüşü oluşmuştur (Karabıyık, 2012, s.232)”
Söz konusu araştırma makalesinde de değinildiği gibi kadınlar yaşlı, çocuk, engelli bakımı da dahil ev işleri, …yapması toplusal cinsiyet rolleri arasında görülmektedir. Kentleşme ve göçlerin etkisi ile değişen ve karışan kültürlerin bir sonucu olarak kadınlar kısmen bu sözü edilen cinsiyetçi rollerden çıkarak iş ve sosyal hayatta daha özgür olsalar da halen genel geçer kurallar kırsalda ağırlığını korumaktadır. Çiftlik içinde, küçük aile işletmelerinde…kısacası tarım sektöründe kadının yaptığı işi nasıl görüyor dersiniz?
“Ankete katılan kadınlara meslekleri sorulduğunda kendilerini büyük bir çoğunlukla ev hanımı olarak nitelemiş, sadece %6,7’si çiftçi olduğunu belirtmiştir. Kadınlar aslında tarımın içinde eşleri ile beraber yer alıp emeklerini değerlendirmelerine rağmen çiftçiliği meslek olarak görmemektedirler.”
Çiftçiyim diyememek veya bunu meslek olarak kabul etmemek kadınların dünyasında, tarımsal gelirden pay almaması, sosyal güvencesinin eşi üzerinden olması veya üretim ya da yatırım karar sürecinde fikri sorulmamasına bağlamak elbette mümkün. Araştırmada ki şu söylemi unutmamak gerekir;
“Ancak tarımsal üretime katkı veren kadınların gerek üretim sürecinde gerekse kırsal kesimin sosyal ve politik yaşamındaki rol ve katkıları göz ardı edilmekte ve üretimleri resmî kaynaklara yansımamaktadır. Oysa kırsal kesimde yaşayan kadınlar, tarımsal üretime en az erkekler kadar hatta daha da fazla katkı sağlayan önemli bir emek gücünü oluşturmaktadır.”
Sonuç olarak tarımsal örgütlenmelerde gördüğümüz AB destekli zoraki kadın kooperatiflerinde erkek egemenliği boşa değildir.
“Türkiye’de tarım sektörünün yapı taşı ve tarım işletmelerinin önemli bir unsuru olan kadınların iş gücüne katılım oranı (%30,3), Avrupa Birliği ortalamasının (%58,3) oldukça altındadır.”
Türkiye’de kadının adı her alanda Avrupa’nın çok daha gerisinde iken halen kadının cinsiyeti üzerinden sürdürülen siyasi baskı ile kadınların kırsalda birbirini sakız gibi çiğnemesi yani “kadın kadının kurdudur” düşüncesinde ki eylemleri Wilson düşünü gerçek kılmaya yardımcı olmayı sürdürecektir.
n.aydemir
Woodrow Wilson
Wilson bu sözleri söylediğinde 1900’lerin başlarıyken, 2000’lerin ilk çeyreğinde kaynatılan kazandan payımıza düşen siyasi, dinsel veya etnik köken temelli, cinsiyetçi… kargaşanın ekonomik çıkmazı gerek tarımsal üretim gerekse tarımsal politikalardaki etkisi şaşırtıcı değildir. Bu hafta yine araştırma makalesi üzerinden “tarımsal örgütleneme” sorunsalına bakalım istiyorum. Yalnız bir konuya değinmeden geçmeyeceğim.
Yaşasın ileri demokrasi!
Benim gibi köy hayatı içinde var olanların veya köylere yolları düşenlerin gözlerinden kaçması imkânsız bir gerçek vardır ki o da; kadınların pek çoğunun gündelik hayat içinde sutyen kullanımı olmamasıdır. Öyle ki göğüs uçları belli olan pamuklu penyeleri ile arzı endam ederler. Sırtlarından eksik olmayan örgü yelekleri vardır bir de… Biz kadınların başörtüsünden iç çamaşıra kadar kadınları ilgilendiren konularda üstüne vazife olmayan herkesin konuşulması, bu hakkı kendinde buluyor olması ise ne kültür, ne din, ne demokrasi… ne şu, ne de bu ile açıklanamaz ve de kabul edilemez.
TARIM İŞLETMELERİNDE KADINLARIN YARATTIĞI İŞ GÜCÜ DEĞERİ VE ÖRGÜTLENME YAKLAŞIMLARI: TRAKYA BÖLGESİ ÖRNEĞİ, Gülen ÖZDEMİR- Gökhan UNAKITAN- Gülşen KESKİN- Emine YILMAZ - Funda ER ÜLKER, SOSYAL POLITIKA ÇALIŞMALARI DERGISI YIL: 17 SAYI: 39 TARIH: TEMMUZ-ARALIK 2017 (SS: 33-58 ISSN: 2148-9424) araştırma makalesinde;
“Kadınlara köylerinde daha önce iş birliği amaçlı bir çalışmaya katılıp katılmadıkları sorulmuş, Şekil 3.3’te görüldüğü üzere %89’u katılmadıklarını belirtmişlerdir. Bu durum, kentlerde yitirdiğimiz (imece vb.) geleneksel toplum yapımızdan kırsal alanda da giderek uzaklaştığımızı gösteren önemli bir bulgudur.”
İşbirliği dediğimiz kadın ya da erkek için en basitinden vefat eden bir kişinin ardından verilen yemekler ya da köylerde yapılan düğün organizasyonu içinde kendini göstermektedir. Bağbozumu içinde benzer bir işbirliği yapılmaktadır. Bunu biraz açmak gerekirse hiçbir maddi beklenti içinde olmadan köy kadınları bir araya gelerek yapılacak yemek türüne göre günler öncesinden hazırlık yaparlar. Buğday, nohut, fasulye... ayıklanır, yemekler etli olacağı için hayvanlar kesilir… et- soğan…doğranır v.s. Yemek deyince akla hep kadın gelmesi de ilginçtir.
“Tarihi süreç içinde toplum yaşantısındaki asıl yerinin ailesi ve evi olduğu görüşü nedeniyle kadınlar, bireysel kazanç elde etmeye yönelik iktisadi faaliyetlerin dışında, doğal bir iş bölümü algısı bağlamında ev odaklı işleri yapmak zorunda kalmıştır. Ancak zamanla yaşanan sosyal, siyasal ve ekonomik değişmeler sonucunda, toplumsal ve ekonomik kalkınmada kadınların etkin biçimde yer almasının, işsizlik ve yoksulluk sorununun çözümünde önemli bir rol oynayacağı görüşü oluşmuştur (Karabıyık, 2012, s.232)”
Söz konusu araştırma makalesinde de değinildiği gibi kadınlar yaşlı, çocuk, engelli bakımı da dahil ev işleri, …yapması toplusal cinsiyet rolleri arasında görülmektedir. Kentleşme ve göçlerin etkisi ile değişen ve karışan kültürlerin bir sonucu olarak kadınlar kısmen bu sözü edilen cinsiyetçi rollerden çıkarak iş ve sosyal hayatta daha özgür olsalar da halen genel geçer kurallar kırsalda ağırlığını korumaktadır. Çiftlik içinde, küçük aile işletmelerinde…kısacası tarım sektöründe kadının yaptığı işi nasıl görüyor dersiniz?
“Ankete katılan kadınlara meslekleri sorulduğunda kendilerini büyük bir çoğunlukla ev hanımı olarak nitelemiş, sadece %6,7’si çiftçi olduğunu belirtmiştir. Kadınlar aslında tarımın içinde eşleri ile beraber yer alıp emeklerini değerlendirmelerine rağmen çiftçiliği meslek olarak görmemektedirler.”
Çiftçiyim diyememek veya bunu meslek olarak kabul etmemek kadınların dünyasında, tarımsal gelirden pay almaması, sosyal güvencesinin eşi üzerinden olması veya üretim ya da yatırım karar sürecinde fikri sorulmamasına bağlamak elbette mümkün. Araştırmada ki şu söylemi unutmamak gerekir;
“Ancak tarımsal üretime katkı veren kadınların gerek üretim sürecinde gerekse kırsal kesimin sosyal ve politik yaşamındaki rol ve katkıları göz ardı edilmekte ve üretimleri resmî kaynaklara yansımamaktadır. Oysa kırsal kesimde yaşayan kadınlar, tarımsal üretime en az erkekler kadar hatta daha da fazla katkı sağlayan önemli bir emek gücünü oluşturmaktadır.”
Sonuç olarak tarımsal örgütlenmelerde gördüğümüz AB destekli zoraki kadın kooperatiflerinde erkek egemenliği boşa değildir.
“Türkiye’de tarım sektörünün yapı taşı ve tarım işletmelerinin önemli bir unsuru olan kadınların iş gücüne katılım oranı (%30,3), Avrupa Birliği ortalamasının (%58,3) oldukça altındadır.”
Türkiye’de kadının adı her alanda Avrupa’nın çok daha gerisinde iken halen kadının cinsiyeti üzerinden sürdürülen siyasi baskı ile kadınların kırsalda birbirini sakız gibi çiğnemesi yani “kadın kadının kurdudur” düşüncesinde ki eylemleri Wilson düşünü gerçek kılmaya yardımcı olmayı sürdürecektir.
n.aydemir