Demokrasilerde, yargının mevcudiyeti ve bağımsızlığı, toplumun tüm haklarının temel güvencesini oluşturur. Anayasa değişikliği ile toplumun güvencesi olan yargının bağımsızlığı ortadan kaldırılmaktadır. “Tek adam” tarafından ülkenin kararnameler ile yönetilebilir duruma gelmesi, endişeleri de beraberinde getirmektedir. “Tek Adam”ın meclise karşı sorumlu olmadan, hesap vermeyecek durumda olması ve yargılanmanın oldukça güç olması kaygılandırmaktadır. Bağımsız yargının olmadığı, yargı denetiminin olmadığı, Meclis’in kanun çıkarma yetkilerini “Tek Adam”a devredildiği ülkede, adaletten ve hukuktan bahsetmek mümkün olmayacaktır.Ülkemizde demokrasinin aksayan yönleri, yine demokrasi içinde ve demokratik yöntemlerle, uzlaşı ve tam mutabakat ile giderilmelidir. Ülke içerisinde ve dışında sorunlar yumağını çözmek için enerjimizi harcamak yerine, referandum tartışmaları ile zaman ve enerji boşa harcanmaktadır. Anayasa değişikliği teklifinde iç ve dış sorunlarımıza hiçbir karşılığı bulunmazken, daha çok karmaşık hale getirmektedir. Maalesef, Yüksek Yargı Organları, Üniversiteler ve Kurumlar görüş bildirememekteler hatta yol bulup koltuk arayanlar ise şahsi menfaatleri doğrultusunda açıklamalar da bulunmaktadırlar.Toplumumuz artık huzur, güven ve refahı arzulamaktadır. Her türlü macera, gerilim, ötekileştirme ve yoksulluktan bıkmış durumdadır. Herkesi kucaklayan, bütünleştiren, umut veren tarafsız yöneticileri arzu etmektedir. Aldanan ve yanılan yöneticilerin uyguladıkları yönetim anlayışının faturasına katlanmak istememektedir. Toplumumuz hem içeride hem de dışarıda huzur istemektedir. Komşularımız ile yeterince sorunlar oluşmuşken şimdi Avrupa hedef alındı. Bakanımızın Hollanda’da konsolosluğa veya elçiliğe sokulmama girişimi kabul edilemez. Sınır dışı davranışa tepki göstermeliyiz ancak diplomatik yöntemlerle olmalıdır. Hollanda’da yaşayan vatandaşlarımızı zor durumda bırakacak girişimlerden kaçınmalıyız.Konya kadar büyüklüğe sahip bir Avrupa ülkesi olan Hollanda, Dünyanın en fazla ihracat yapan on ülkeden biri konumundadır. Tarım ihracatında ABD’den sonra ikinci durumda ve kişi başına geliri ülkemize göre dört kat daha fazladır. Bir Avrupa ülkesi olarak Hollanda’nın Türkiye’ye fazla ihtiyacı görünmemektedir. Ülkemizin turizm geliri (1,5 milyon turist) ve Avrupa ilişkileri ile ticari ilişkiler (6 milyar dolar) başta olmak üzere kaybedecekleri Hollanda’dan daha fazla olacağı göz ardı edilmemelidir.Dış ülkelerle gerilim politikası iç politikada belki tabanda cevap bulabilir ancak ülke menfaatleri genelinde kayıplara neden olacağı muhakkaktır. Nazi işgaline uğramış Hollanda’yı “Nazizm” ile itham etmek ağır bir suçlamadır. Esasen milletimizi ve devletimizi rencide edecek ortamlara düşürmemek doğru diplomasiyi gerektirir. 2008 yılında çıkarılan yasa ve 2012 yılındaki Yüksek Seçim Kurulu’nun kararı gereğince gümrük kapılarında ve yurt dışında seçim propagandası yapılamayacağı bilinmektedir. Hal böyleyken iç politikaya endeksli olarak gerilim politikası üretmek değerlerimize zarar vermektedir.
Siyaset
17 Mart 2017 - 08:29
GERİLİM POLİTİKASI
Emekli Tuğgeneral Ünal Karaosmanoğlu'nun köşe yazısını okumak için tıklayınız
Siyaset
17 Mart 2017 - 08:29