Sokak hayvanları ülkemizin en büyük problemi olmayı
sürdürürken sahipli ya da sahipsiz demeden trafik terörüne, şiddete... maruz
kalan canların haddi hesabı ne yazık ki yok, çünkü hayvanların da kadın gibi
adı yok!
Şiddet, tecavüz, … mağduru hayvanların pek çoğu sahipsiz.
Doğal yaşam alanlarını işgal eden biz insanlar aynı zamanda onları kendi
çıkarımız için evcilleştirmekten de geri durmamışız. İnsanlık tarihi kadar
eskidir köpeğin evcilleşmesi. Türkün Türeyiş destanının baş aktörüdür. Bugün
ise baş belası gözüyle bakılıyor oluşları insanın vefasızlığının
ispatıdır.
Geçtiğimiz günlerde komşumun kaniş cinsi 11 yaşındaki canı
trafik teröründe can verdi. Yaşadıkları kimsenin umurunda değil. Acıları ile
baş başa kaldılar, yas sürecini atlatmaları uzun zaman alacak. Onlara buradan
da sabır dilemekten başka bir şey elimden gelmiyor.
2004 yılında kabul edilen 5199 sayılı Hayvanları Koruma
Kanunu tüm diğer kanunlar gibi kâğıt üzerinde kalmayı sürdürürken hayvan
hakları savunucusu pek çok dernek ve kişinin taleplerinin göz ardı edilmesi
kabul edilir gibi değil. Kanun peki ne diyor ona bakalım;
21. Madde de, “Bir hayvana çarpan
ve ona zarar veren sürücü, onu en yakın veteriner hekim ya da tedavi ünitesine
götürmek veya götürülmesini sağlamak zorundadır.” der ve Madde 28’de buna
uymayan için cezanın 250 TL olduğu yazar oysa.
“Madde 1: Bu Kanunun amacı; hayvanların rahat yaşamlarını ve
hayvanlara iyi ve uygun muamele edilmesini temin etmek, hayvanların acı,
ıstırap ve eziyet çekmelerine karşı en iyi şekilde korunmalarını, her türlü
mağduriyetlerinin önlenmesini sağlamaktır.” Demektedir. 4. Maddesi:
a) Bütün
hayvanlar eşit doğar ve bu kanun hükümleri çerçevesinde yaşama hakkına
sahiptir.
b) Evcil
hayvanlar, türüne özgü hayat şartları içinde yaşama özgürlüğüne sahiptir.
Sahipsiz hayvanların
da, sahipli hayvanlar gibi yaşamları desteklenmelidir.
c)
Hayvanların korunması, gözetilmesi, bakımı ve kötü muamelelerden uzak tutulması
için gerekli önlemler alınmalıdır.
d) Hiçbir
maddî kazanç ve menfaat amacı gütmeksizin, sadece insanî ve vicdanî
sorumluluklarla, sahipsiz ve güçten düşmüş hayvanlara bakan veya
bakmak isteyen ve bu Kanunda öngörülen koşulları taşıyan gerçek ve tüzel
kişilerin teşviki ve bu kapsamda eşgüdüm sağlanması esastır.
…
Yaşama hakkına en az insan kadar
sahip olduğunu ortaya koyar. Yaşam ortamlarından koparılmamaları gerektiğini de
vurgular ve elbette bakımını üstlenmiş kişi/kişilere 5. Madde ve 8 Madde ile şu
sorumlulukları yükler;
Barındırmak, ihtiyaçlarını karşılamak, sağlığına
dikkat etmek, …gerek hayvanın ve kendinin gerekse çevre sağlığı için önleyici
tedbir almak, doğal yaşama ortamında yaşayamaz hale gelmişse terk etmemek,
beslenemeyeceği ve iklimine uyum sağlayamamağı yere bırakmamak… tıbbî amaçlar dışında vücut bütünlüğüne dokunmamak, dış
görünüşlerini değiştirmemek, kulak/kuyruk kesmemek, dövüştürmemek…
Kanunda yeniden
sahiplendirme ve bakım evlerine bırakma dese de hayvanlarında duyguları olduğu
artık kabul edilmelidir. Bu nedenle de sahiplenme evlat edindirme gibi
zorlayıcı ve kontrollü olmalıdır. Bir de madde de yer alan şu detay görsel
basında da yer almasına istinaden önemlidir;
“Ticarî amaç güdülmeden bilhassa
ev ve bahçesi içerisinde bakılan ev ve süs hayvanları sahiplerinin borcundan
dolayı haczedilemezler”
6. Madde de der ki; “Güçten düşmüş hayvanlar ticarî ve
gösteri amaçlı veya herhangi bir şekilde binicilik ve taşımacılık amacıyla
çalıştırılamaz.” İzmir Büyükşehir belediyesinin faytonları kaldırması bir nebze
de olsa yüreklere su serpmiştir zira faytonlar yüzünden şiddet gören, can veren
nice at halen hatırlarımızda yerini koruyor.
Yine
aynı madde şunu der; “… Hayvan bakımevleri ve hastanelerin kurulması amacıyla
Hazineye ait araziler öncelikle tahsis edilir.
Hiçbir
kazanç ve menfaat sağlamamak kaydıyla sadece insanî ve vicdanî amaçlarla
sahipsiz ve güçten düşmüş hayvanlara bakan veya bakmak isteyen ve bu kanunda
öngörülen şartları taşıyan gerçek ve tüzel kişilere;
Belediyeler,
orman idareleri, Maliye Bakanlığı, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından,
mülkiyeti idarelerde kalmak koşuluyla arazi ve buna ait binalar ve demirbaşlar
tahsis edilebilir. Tahsis edilen arazilerin üzerinde amaca uygun
tesisler ilgili Bakanlığın/İdarenin izni ile yapılır.”
Buradan
çıkan sonuç şu;
Binlerce
yıldır bizimle yaşayan ve doğal ortamda yaşaması imkânsız hale gelen
hayvanların yeri sokaklar değildir, çünkü sokaklar ne insan çocuklarını ne de
hayvanların yavrularını doğurmaz! Bakmakla yükümlü olan devlet kurumlarıdır.
Yardımcı olacak olan gönüllü derneklerdir. Kanun üzerinde değişiklikten ziyade samimiyetle var olanların
uygulanması gerekmektedir. Bu nedenle de 20 Madde’de yazan;
“Hayvanların korunması ve refahı amacıyla; yaygın ve örgün
eğitime yönelik programların yapılması, radyo ve televizyon programlarında bu
konuya yer verilmesi esastır. Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu ile
özel televizyon kanallarına ait televizyon programlarında ayda en az
iki saat, özel radyo kanallarının programlarında ise ayda en az yarım saat
eğitici yayınların yapılması zorunludur. Bu yayınların yüzde 20'sinin izlenme
ve dinlenme oranı en yüksek saatlerde yapılması esastır. Radyo ve Televizyon
Üst Kurulu görev alanına giren hususlarda bu maddenin takibi ile yükümlüdür.”
uygulanmalıdır.
Kanunda
illa ki değişiklik isteniyorsa; 15-16. Madde de yer alan İl hayvanları koruma
kuruluna sivillerin, bağımsız kuruluşların temsilcilerinin alınması sağlanmalıdır.
Bu kurul projeler geliştirecek merkezler haline dönüşmelidir. Ölüme sebebiyet verenlere, şiddet
uygulayanlara..tecavüz edenlere müebbet cezalar verilmeli, para cezaları ise
artırılmalıdır. Belediyelerin geciktirdiği hayvan hakları savunucuları
eğitimleri derhal verilmeli, koruma tedbirleri için dernek ve gönüllülere bakım
evleri açacak alanlar ve teçhizatlar sağlanmalı, 7/24 açık veya nöbetçi klinik
uygulamaya konulmalı, yaralı ve tedaviye ihtiyacı olan sahipli/sahipsiz ayrımı
yapmadan hayvanlara bakması zorunlu olmalıdır.
Son olarak
hayvan hakları savunucusu olanların ve olduğunu iddia edenlerin kendi aralarında
süregelen kavgalarının bitmesi gerekmektedir. Aksi halde sadece yazıp çizmekten
ibaret kalacaklar, çekilen acılar kaydedilen görüntüler değişmeyecek! Ve günah
sokaklarının yalnız çocukları olarak çaresizce hayatlarını sürdürecekler.