F.Engels’in Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni eserine insanlığın var olduğu günden bugüne “yabanıllık, barbarlık, uygarlık” adıyla üç çağ ayrımı yapan Morgan’ın şu sözü ile başlar;
“ çünkü..insanlığın dünya üzerindeki üstünlüğü sorusu insanların bu doğrultudaki yeteneklerine bağlıdır. Yiyeceğin üretimi üzerinde mutlak bir güce sahip olduğu söylenebilecek tek canlı insanoğludur. İnsan gelişiminin büyük çağları, hemen hemen doğrudan bir biçimde, yaşamın kaynaklarının genişletilmesiyle tanımlanmışlardır.”
Söz konusu Morgan’ın insanlığı ayırdığı 3 çağ ise;
Yabanıllık; doğanın ya da doğal ürünlerin kullanıldığı dönem
Barbarlık; doğaya insan müdahalesinin yapıldığı tarımın yani insan eli ile üretimin ve hayvan evciltmenin olduğu dönem
Uygarlık; sanat ve sanayileşmeyi de içine alan kültürel üretimin olduğu dönem
Bugün uygar medeniyetler kurduğu iddiasıyla yaşayan biz insanlar, halen tarım ve hayvancılık söz konusu olduğunda yabanıl ya da barbar bir biçimde hareket etmekte değil miyiz?
Köylerde-mahallede süren üretime rağmen uygar devletlerin çiftçilerinin standartlarında bir yaşamın kendi çiftçimiz içinde sürdüğü söylenebilir mi? Bizim çiftçimize layık gördüğümüz, ne olursa olsun çalışması dışında pek bir şey değil. Çalıştığının karşılığını alıp alamaması ile ilgilenmiyoruz. Borçları, gelir-gider dengesizliği, artan maliyetleri…üretim de ki kayıplar, var-yok yılları, arz-talep dengesi.. hiçbirini umursamıyoruz. Devlet olarak destekliyoruz, yalnız ürettiğini göremeden de o desteği vermiyoruz! Çünkü…
“ Kendine hak gördüğünü başkasına çok görme” der büyükler, hakikaten biz kendimize neyi hak ya da çok görüyoruz dersiniz?
Artan gıda fiyatlarında dengeleme sağlamak için yüksek fiyatta satış yapan manav, market..kim varsa faturayı ona kesip cezalandırdık!
Kadın ve gençleri tarımda boy göstersinler diye projeler ürettik, o projeler de hayvan vardı, öldü ya da hasta çıktı. Çalındı, satıldı, kesildi…Bitkisel üretim ağır aksak devam etti..ediyor. İzmir’in Sarı Kızı’na borç deyip verdiğimiz örnek çiftçilik belgeleri hiçe sayıp ver hayvanlarını diyebiliyoruz..
Gübre, mazot, …amortisman gibi çiftçinin giderlerini makul seviyelere çekmeyi düşünmedik, çiftçinin de sosyal güvencesini ödeyecek hale gelmesi için uygun yasalarda değişiklik yapmadık, iç piyasada sözleşmeli üretim yapalım ki arz-talep ve fiyat dengesi otursun da demedik, tedarik zincirini kurarken otoyol ücretlerini gıda için indirim düzenlemesi yapmaktan imtina ettik, artan nüfusu hesaba da katmadık…kooperatif veya birlikler çatısında çiftçiyi toplamak çözümdü , o çözümde artık hayal gibi neden mi?
Gün geçmiyor ki Tarım Kredi Kooperatifleri ile ilgili
bir skandal ortaya atılmasın. Adana’da personel-çiftçi ve bir tarım firmasının
1 milyonluk bir vurgun yaptığı iddiaları var. Haczin işletildiği sistemi konuştuk, konuşuyoruz da bu nasıl bir vurgun onu
anlayamıyoruz… Denetimsizlik mi? Aç gözlülük mü? Yoksa çağın kaynak genişlemesi
mi?
Diğer taraftan market zincirlerine küçük esnaf kazansın diye teknolojik ürünler gibi bazı kalemleri satmasını yasaklıyoruz.. doğru olan bu mu ya da yanlış mı? Bilmiyoruz! Biz neyi de biliyoruz, o market zincirleri çiftçi ile sözleşmeli üretim yapabiliyor.. Pazar ile serbest piyasa gereği fiyat rekabeti de yapıyor... Günü mü kurtarıyoruz?
Hadi gelin bir de Covid-19 sürecinde ilk sokağa çıkma yasağı yaşandığı güne dönelim.. Sokaklara dökülenler, fırınların önünde uzayan kuyruklar, kavga edenler, market raflarını adeta yağmalayanlar... sizce de korkunç ve düşündürücü bir manzaraydı değil miydi?
İnsanlığın avcılık yaptığı o yabanıl çağ içinde ki bölümlerinden orta aşama da “…gıda maddelerinin kaynakları ile ilgili sürekli belirsizliğin bir sonucu olarak yamyamlık ortaya çıkıştır.” İfadesinden yola çıkarak çiftçinin Tarım Kredi Kooperatifi, bankalara olan borçlarını ödeyememesi akabinde bir bir üretimden çekilmesi sonrası oluşacak gıda üretim belirsizliği, metropollerin artan nüfusu, işsizlik, enflasyon ve zamlar… ithalat ile yurda sokulan gıda maddelerinin fahiş fiyatlarla raflarda yerini alması bizi tam da buraya götüremez mi?
Birbirimizi yemeden önce yerelde ve büyükşehir belediye kanununa istinaden çözüm odaklı çalışmalar yapmak vaktidir diye düşünüyorum.
n.aydemir
16 Şubat 2021- Denizli [email protected]
Kaynak; Frıedrich Engels Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni, Olympia Yayınları-İstanbul