Ülkemizde yapılan
çalışmalarda hipertansiyon sıklığının %30-35 aralığında bulunduğunu belirten Dahiliye
Uzmanı Dr. Erman Mercan, bu oranın ortalama
her 3 kişiden 1’inin hipertansiyon hastası olduğunu gösterdiğini söyledi.
Hipertansiyonun, ciddi komplikasyonlara yol açan sistemik bir hastalık olduğunu
vurgulayan Mercan, şunları söyledi: “Tansiyon, atardamarlar içinde dolaşan
kanın damar duvarına yaptığı basınçtır. Kalpten vücuda kan pompalandığı anda
oluşan basınç sistolik tansiyon (büyük tansiyon), kalbin iki atımı (kasılması)
arasında gevşeyerek vücuttan gelen kanı topladığı anda oluşan basınç ise
diyastolik tansiyon (küçük tansiyon) olarak bilinir. Tekrarlanan kan basıncı
ölçümlerinde tansiyonun sürekli olarak 140/90 mmHg’den yüksek olmasına hipertansiyon
denir. Tedavi edilmeyen hipertansiyonun; kalp yetersizliği, koroner kalp
hastalığı, hemorajik ve trombotik inme, böbrek yetersizliği, periferik arter
hastalığı, aort diseksiyonu ve ölüm oranını artırdığı ortaya konmuştur.
Hipertansiyonun komplikasyonları ve buna bağlı ölüm oranı, kan basıncı
yüksekliği ile doğru orantılı olarak artmaktadır” dedi.
Hipertansif bireylerin
temelde uygun yaşam tarzını benimsemeleri gerektiğinin altını çizen Mercan; “Hastalığın
evresine (şiddetine) ve eşlik eden başka metabolik hastalıkların (diyabet,
obezite, dislipidemi, koroner arter hastalığı, serebrovasküler hastalık gibi)
varlığına göre; erken evrede eğer belirli süre zarfında uygun yaşam tarzına
rağmen tansiyon kontrol altına alınamaz ise ilaç tedavisine başlanmalıdır. Hipertansiyon
hastalarında en önemli ve en çok dikkat edilmesi gereken husus, tuz alımının
günlük 5-6 gr (1 çay kaşığı) düzeyine kısıtlanmasıdır. Bu hastalara; sebze,
meyve ve düşük yağ içeren süt ürünlerinin daha fazla tüketilmesi; beden kitle
indeksi’nin 25 kg/m2 ye düşürülmesi, bel
çevresinin erkeklerde <96 cm ve kadınlarda <90 cm düzeyine düşürülmesi;
düzenli egzersiz (haftada 5-7 gün en az 30 dakika orta düzeyde dinamik egzersiz)
yapılması; sigara kullanan kişilerin sigarayı bırakması önerilir” şeklinde
konuştu.
Hipertansiyon Hastalarında Covid-19
Enfeksiyonu Daha Şiddetli Seyrediyor
Dahiliye Uzmanı Dr. Erman Mercan, hipertansiyonu olan bireylerde COVID-19
hastalığı gelişim riskinin normal popülasyondan (hipertansiyonu olmayan) farklı
olmamakla birlikte, SARS-COV-2 virüsü ile enfekte olduğunda iltihabi reaksiyonun
daha şiddetli seyrettiğini söyledi. Mercan; “Hipertansiyon, hastalığın dünya
geneline yayıldığı Mart 2020 tarihinden bu yana farklı ülkelerde yapılan
çalışmalarda gösterildiği üzere, COVID-19 hastalarında pnömoni gelişimi, yoğun
bakım ünitesi gereksinimi ve ölüm oranını arttırmaktadır. COVID-19 hastalarında
hipertansiyon seyri konusu ele alınacak olursa; hem aktif iltihabi reaksiyon
nedeniyle salınan moleküller (reaktif oksijen radikalleri, sitokinler) ile kan
hücrelerinde değişiklik (özellikle lenfosit düşüklüğü) nedeniyle ve ayrıca
steroid tedavisi uygulanması gereken orta/ağır pnömoni durumlarında tansiyon
kontrolü güçleşmektedir. Bu durum, hastalık seyrinde ilave kardiyovasküler komplikasyonlara
neden olmaktadır. Hastalığın erken dönemlerinde daha çok üzerinde durulan ancak
zamanla yapılan çalışmalar sonucunda önemi azalan bir başka husus ise;
SARS-COV-2 virüsünün solunum yollarında tutunma mekanizmaları incelendiğinde,
bazı anti-hipertansif ilaçların virüsün solunum hücrelerine tutunmasını
sağlayan reseptörleri arttırdığına dair kuşkular gelişmiştir. Ancak, yine dünya
genelinde yapılan yaygın çalışmalar sonucunda bahsedilen ilaçları kullanan
bireylerde hastalık sıklığının ve şiddetinin kullanmayan bireylere kıyasla daha
fazla olmadığı saptanmıştır. Bu sebeple ilaçların kesilmesi olumsuz sonuçlara
yol açmış olup kesinlikle hastaların kullandığı anti-hipertansif tedavilerin
devam edilmesi gerektiği görüşü hakimdir.
COVID-19 pandemisinin
yaşam tarzımızda yol açtığı değişikliklerin kan basıncının düzenlenmesini
olumsuz etkilediğini belirten Mercan, bu dönemde tansiyon hastalığı olan
bireylerin periyodik kontrollerini aksatmaması gerektiğini söyledi ve şu uyarılarda bulundu: “Bu dönemde İzolasyon,
fiziksel aktivite azlığı, uygun olmayan beslenme alışkanlıkları, vücut
ağrılığında artış, fiziksel ve duygusal stres, uyku-uyanıklık döngüsündeki
değişiklikler, gece-gündüz döngüsünün neden olduğu hormonal değişiklikler
olumsuz sonuçlara neden olmakta ve tüm bu durumların kan basıncının
düzenlenmesini de olumsuz etkilediği anlaşılmaktadır. Uygun yaşam tarzı
benimsenmesi, tansiyon yönetiminde en önemli basamaktır. Düzenli seyretmeyen ve
müdahale edilmemiş olan hipertansiyon durumunda COVID-19 hastalığı gelişmesi
halinde yaşanabilecek ağır hastalık seyri göz önünde bulundurulmalı ve bu dönem
tansiyon düzenlenmesinin de COVID-19 hastalığından korunmak kadar önemli olduğu
unutulmamalıdır.