Ülkemiz para birimi “Lira” inanılmaz bir hızla değer
kaybediyor. Ülkece ürettiklerimizin hem kalem adedi, hem de üretim miktarları,
son yıllarda akıl almayacak boyutlarda azalmış durumda… Ve üretim miktarlarına ters
orantıda şiddetle artan dışa bağımlılık!
Hal böyleyken de, seçim takvimine göre 2023 yılının Kasım’ında
yapılması planlanmış olan Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilleri seçimlerinin de
öne çekilmesi büyük olasılıkla bekleniyor. En azından muhalefetin beklentisi bu
yönde; zaten büyük kan kaybeden iktidarın, daha fazla kaybetmeden erken seçim
kararı almasını bekliyorlar. İktidar ise kendinden o kadar emin ki; kendi
çevresine göre ortaya çıkan istatistiki bilgilere göre davrandıkları kesin!
Onlara göre, hayat pahalılığı yok, işsizlik yok, enflasyon yok!
Ama bir taraftan da, olası erken ya da normal seçimlerde,
seçim barajı ve seçim çevresi gibi olgularla oynayıp, kendilerine kar sağlama amacını
güdüyorlar ki; ilgili seçim yasalarını bir an önce değiştirip, seçim sonuçlarına
göre daha az oy almalarına rağmen, yeter sayıda ya da maksimum sayıda vekil
çıkarabilsinler. İlgili yasaya göre yapılan değişikliklerden en az bir yıl
sonra seçim yapılabiliyor. Ben bu yazıyı kaleme aldığımda 2021 Eylül’ün
sonlarıydı. Kasım ayında yasalaşsa iktidarın seçim kanunu; 2022 Kasım’ında
seçim olabilir demektir.
Tüm bu yazdıklarımın hesabını çok daha detaylı bir
şekilde yapan muhalefet ise çalışmalarına başlamış ve hatta bir Cumhurbaşkanı
adayı üzerinde de, ara sıra konuşmalar yapmıyor değiller; çok net olmasa da bu
isim, basına ara sıra bazı isimler yansıyor. Belki halkın nabzını ölçüyorlar,
belki de tam tersine; iktidar, uydurma isimler ile muhalefetin içeriden karıştığı
imajını doğurmak istiyor halkın nazarında…
Öyle ya da böyle… Aday konusu, tam bağımsız ve özgür ülkemizin
geleceği için muazzam önem taşıyor. İsterseniz kısaca, 2014 yılında yapılan
Cumhurbaşkanlığı seçimlerine gidelim ve o dönemi anımsayalım;
Güzel Türkçemizi, Mısır şivesi ile konuşan, Arap-Türk sentezi
konusunda uzmanlaşmış ve siyasal islamın öncüsü ya da temsilcisi olmasa da yanından
geçenlerden biri olan Ekmeleddin İhsanoğlu’nu muhalefet, çatı aday olarak
oydaşlarının önüne çıkardı. Sosyal demokrasiyi özümsemiş, dinsel bazı
kılıfların karanlığında yaşamak istemeyen on binlerce özgür Türk vatandaşı,
sırf muhalefetin ortak adayı diye, Ekmeleddin İhsanoğlu’na oy vermek zorunda
kaldı. Hem de istemeye, istemeye… Hatta ve hatta, muhalefet partilerinde
siyaset yapanların büyük çoğunluğu, sırf parti politikasını güttükleri için oy
verdiler. Belki de, hayalini kurdukları, siyasal islamın gölgesinde kalmayacak,
tam bağımsız özgür Türkiye için!
Sonucu hatırlıyoruz; Recep Tayyip Erdoğan seçilmişti ve hatta
sonraki seçimi de kazandı, hala Cumhurbaşkanlığı görevini yürütüyor.
Futbol ile siyaset ayrı gitmiyor, birkaç cümle futbol
yazalım, sonra devam edeceğiz cumhurbaşkanı adayı meselesine;
A Milli takımımızdan gönderilen Şenol Güneş’in, kanımca
en büyük hatası, kurguladığı takım yani forma hakkı tanıdığı oyuncu grubuydu.
Yani Şenol Hoca, kendi liglerinde aldıkları sürelere bakmadan, kendi
takımlarındaki form grafiklerine takılmadan, hemen hemen aynı oyuncuları
sürekli olarak sahaya sürüyor ve en nihayetinde de, milli takımın Avrupa
Şampiyonası finallerinde sıfır çekmesine sebep olmakla kalmayıp, Dünya Kupası
finallerine katılma yolunda da yara almasına sebep oluyordu. Kısaca, “kim
iyiyse formayı ona emanet edeceksin” felsefesinden uzaklaştığı için, takım da
son oynadığı maçlarda maalesef başarılı sonuçlar alamadı.
Muhalefetin Cumhurbaşkanı adayı meselesine geri dönelim;
Felsefe kısa ve net; “kim iyiyse formayı ona emanet
edeceksin” .Şimdilerde de, bir “İlhan Kesici” ismi dolaşmaya başladı ortalıkta… İlhan
Kesici, geçmişte iyi bir siyasetçi ya da politikacı olabilir. Ama güncel mi? Ben
onu, bunu bilmem! Bugün formayı en iyi kim terletiyorsa, aday da o olmalı! Bu
kadar basit…