Benim gibi “ALFA” olan kadınlara ithaf ediyorum.
“...kadınlar, gerektiğinde, hapishane duvarlarına mavi gökyüzünün resmini çizebilirler. Çileler yanarsa, daha fazlasını eğirirler. Ekinler tahrip olursa, hemen daha fazlasını ekerler. Hiçbir şeyin bulunmadığı yerlere kapılar çizer, bu kapıları açar, oradan yeni yollara yeni hayatlara geçerler.”
Kurtlarla Koşan Kadınlar / Clarissa P. Estes
8 Mart yaklaşırken kadın konusuna değinmemek olmaz hele ki gündem düşünen, düşündüğünü aktarabilen..yani konuşan kadınları derdest etme hali başgöstermişken..
Biz kadınlar, küçük kabilelerden büyükşehirlere uzanan değişik kültür ve ortamlarda yaşıyoruz ve dünya nüfusunun yarısını oluşturuyoruz. Yine de var olamıyoruz ya da korkuluyoruz..
Tarlada işçi/ırgat, malum mekanlarda fahişe, iş dünyasında hanımefendi..sokakta bayan, yenge abla, hanım teyze… isim isim ayrılıyoruz! Kadın için USA Küresel Kadın Sorunları'na ait Politikalar Sayfasında şöyle diyor;
“Kadınların kullanılmayan potansiyeli, dünyanın karşılayamayacağı ekonomik büyüme ve kalkınma için kaybedilmiş bir fırsat olmaya devam ediyor. Kadınların barış ve güvenliğe dahil edilmesi, çatışmaların önlenmesi ve çözümlenmesi, kazanımların toplumun tüm üyelerine ulaşması açısından büyük önem taşıyor.”
Ne kadar da ironik değil mi?
Geçtiğimiz günlerde AWEN FOR US'un instagram Sayfasında yayınladığı şu söyleme lütfen dikkat buyurun;
“1945'TEN BU YANA ÇOK ULUSLU KURULUŞLARIN LİDERLERİNİN YALNIZCA %13'Ü KADIN! (Women in Multilateralism 2024 Report)
Global ölçekte dahi kadının adı yok! Şöyle ki UNESCO'nun basın temelli araştırması hayli ilginç sonuçlar içeriyor dünya nüfusunun son 5 yılda %85`inin yaşadığı ülkelerde basın özgürlüğü kısıtlamalar, yasaklamalarla düşüş yaşarken kadın ekseninde;
“Haber odalarında, künyelerde ve haberlerin kendisinde cinsiyet ayrımını kapatma konusunda kaydedilen ilerleme büyük ölçüde durağanlaştı.Kadınlar, haber kuruluşlarında ve siyaset gibi "zor haberler"de liderlik düzeylerinde yeterince temsil edilmemeye devam ediyor. Araştırmalar ayrıca kadınların haberlerde temsilinde süregelen önyargıları ve kadınların uzman kaynak olarak ötekileştirilmesini öne sürüyor.”
Haber alma hürriyetimizin “gizlilik kararı” ibaresi ile çoğu zaman ihlal ediliyor! TV ekranlarında kadın var lakin vitrin görevi görüyor, çok azı tırnaklarıyla kazıya kazıya veriyor mücadelesini ve koruyor yerini..
Her gün öldüren kadınlar duyuyoruz.. Eşi, sevgilisi..veya ayrıldığı eşi, ayrıldığı sevgilisi..öldürüyor kadınları! 6284 öylece duruyor.. Koruma karalarının uygulanma biçimi, hasta adamların son görüşme taleplerine verilen olumlu yanıt, takipler…kadın konuk evlerinin ifşası… kurbanın veya devletin ihmali ile ölüyor kadınlar.
Şebnem'imizin boğazını keserek öldüren caniyi hatırlayın, çok seviyordu.. Tekrar birlikte olmak istiyordu.. Vazgeçmek istemiyordu.. Her yerde karşısına çıkıyor aşkı ilanlar ediyordu.. Sonra bir gün onu ikna edip canice hislerle kopardı bu hayattan! Şebnem Şirin bir kadın cinayeti olarak kazındı hafızamıza.. Gıda Mühendisiydi Şebnem! Ben anneciğini Pervin Abla'yı görmeye gidemedim daha! Yüzüne nasıl bakacağımı bilemedim.. Ne diyeceğimi bilemedim!
Ve ben, o günden sonra hiçbir erkeği bir yar gibi yarim gibi sevmedim, sevemedim! Çünkü, sevince masum bir kız çocuğu oluyoruz biz, kötüyü göremiyoruz o da bizim gibi sevince kötülük yapmaz sanıyoruz! Oysa, bazen diri diri ölüyoruz bazen de…
Bizler “Kadın cinayetleri politiktir!” dedikçe “Vurun kahpeye"deyip daha da çok öldürülüyorlar kadınları! İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçiveriyorlar. Kürtaj'ı yasaklayıp tecavüzcünün çocuğunu doğurmanı bekleyip devlet bakar diyorlar! Bir kereden bir şey olmuyormuş, kadın mı kız mı belli değil, rızası vardı diyorlar..
Efendiler!
Aynı evi, aynı yatağı … paylaştığımız adamlar kan görmek uğruna rızamızı dahi almaya gerek görmeden, banyolara sokup menstüral dönümüzde ırzımıza geçiyorlar, siz hangi haklardan vazgeçiyor bizlerin yerine karar veriyorsunuz bir söyleyin de bilelim?
İş görüşmelerinde ahlaksız tekliflerle karşılaşan biziz, biz! Öyle ya dişi köpek kuyruk sallamasa erkek köpek hiç gelir mi? Hem ateş olmayan yerden dumanda çıkmaz! Ateş ve barut da alev almadan yanyana ne kadar dursun!
Bir basma eteğe, entariye yoldan çıkarıp “Dilber Elbisesi” diye yok sattığınız kadının onuru ne olacak? Söyleyin! İntihar eden onca genç kadının kızın ahı ne olacak? Ben söyleyeyim, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin anayasasının 2. Maddesi der ki;
“Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.”
Çok açık değil mi? Laik bir Türkiye Cumhuriyeti Kadını olarak bizlere düşüyor iş! Önce şunu bilelim nedir Laik?
Harrari 21. Yüz Yıla 21 Ders kitabının 14. bölümünü Laikliğin anlatımına ayırmış. Bir laikte olmazsa olmazlar listesinde;
1. Gözlem ve delillere dayalı hakikat
2. Merhamet (din eksenli olmayan ve her canlıya)
3.Eşitlik
4. Özgürlük
5. Sorumluluk
O halde sorumluluk alacağız.. Çünkü kadın olmaklığımızdan yani cinsiyet temelli toplumsal normlardan kaynaklı kendi ülkemizde neredeyiz?” diye sorarsanız açık ve net şunu derim ;
Susuyoruz! Susturuluyoruz!
Kafamızın üzerinde giyotinin keskin bıçağı duruyor, indi ha inecek!
KORKUYORUZ!
Kaç milletvekili kadın? Kaç rektör kadın? Kaç iş insanı kadın? Kaç büyük elçi kadın? Sayıları vermeyeceğim manasız! Sadece şunu bilin ülkenin yarısı da kadın..
Cinsiyet Eşitsizliği Derneği 14 Şubat günü online oturumla “Flört Şiddeti” konusunu enine boyuna konuştu.. Psikolojik şiddetin yıkıcı boyutu su götürmez bir gerçek! Lakin şiddetin türü ne olursa olsun kabul edilemez.. Ve şiddet öğrenilen bir şey olduğunu, aileiçi şiddet önlenmedikçe de devam edeceğini bilelim istiyorum.
Şiddet deyince kadınlar susuyor! En çok da eğitimli kadınlar susuyor.. Elalem ne der diye susuyor, “bu da senin başıma mı geldi” diyecekler diye susuyor..yalnızlık korkusundan susuyor! Kısacası şiddet gördükçe daha çok susuyor! Sonra mı?
“kadın kanının kurdu” oluyor..
Elli alem gelse ne? Kınasalar ne? Bir ömür yalnız tükense ne? İsim isim ayırsalar ne? Bu hayat senin değil mi canım kadın, sensin yaşayan.. ellere nesi?
Üzerimizde ölülerimizin taze toprağı ile sesleniyorum;
BİZ KADINLAR VARIZ!
CUMHURİYET İLE EDİNDİĞİMİZ HİÇBİR HAKTAN VAZGEÇMİYORUZ!
BİZ KADINLAR SOSYAL HAYAT İÇİNDE, AKADEMİDE, İŞ DÜNYASINDA DAHA ÇOK OLACAĞIZ!
VE LÜTFEN BİZ KADINLARDAN RAHATSIZ OLMAYA DEVAM EDİN!
NOT ;
Anayasa 8. Bölüm
Madde 25 – Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir.
Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz.
VIII. Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti
Madde 26 – Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet Resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir.
n.aydemir
4 Mart 2024 - Denizli [email protected]