Bugün konumuz, yine edebiyat dostlar...
Konuğumuz ise;
Madımak Katliamından ağır yaralı olarak kurtulduysa da,
Bir haftalık yaşam mücadelesi sonucunda,
9 Temmuz 1993 günü yaşamını yitiren,
Aşağılık yaratıklar tarafından diri diri yakılan,
“Çıraklığı Olmayan Şair”,
Metin ALTIOK...
Bu bir " Hafta Sonu Edebiyat - Şair'i Anma" yazısıdır...
İlgilileri tarafından okuna...
Hangi Şiir'inden isterseniz,
Oradan başlayabilirsiniz okumaya...
14 Mart 1941'de,
Bergama'da,
Ata topraklarımda,
Memleketimde doğdu Usta...
Yaşasa, kaç yaşında mı olacaktı?
Şiir okuru,
Şiir dostu olan yüreğimizde,
Şiir'leriyle ses verdiği yaşta…
Çünkü;
Katledildiği günkü yaşında yaşar hep şair, Yaşlanmaz şeriat ateşiyle yakılan zamanda…
Resimler, heykeller yaparken birden;
Şiir okumaya,
Şiir söylemeye,
Şiir yazmaya başlamış ALTIOK...
Onun içindir "Çıraklığı Olmayan Şair" demeleri..
Ondan sonra mı?
Ondan sonra hep Şiir söylemiş;
Hep Şiir yazmış,
Şiir'i yaşamış hayatında...
Cemal SÜREYA’nın,
Turgut UYAR’ın Şiir'iyle ilgili bir sözü vardır: “Hep bir şiirin ortasını yazdı” der...
Bilmez Usta ama
Metin ALTIOK için de söylenmiştir aslında bu sözler...
Hangi Şiir'inden isterseniz oradan başlayabilirsiniz okumaya...
“Ne zaman bir masaya otursak;
Seninle karşı karşıya,
Masa durmadan uzuyor aramızda.
Tozlu bir yol oluyor giderek
Ve ben başlıyorum koşmaya...”
“Sözcüklere bürünüp şiir diye görünen şey,
Yaşamın ta kendisidir...” der bir yazısında...
“Güzel anılar biriktirdim senden,
Dudağıma solgun gülücükler getiren.
Özenle sakladım belleğimde,
Bir yığın oldu daha şimdiden.
Nasıl olsa bir sonu olacaktı bu aşkın,
Bir gün apansız gerçekleşiveren...”
12 Mart cuntasının katliamlarının,
İdamlarının acısına,
12 Eylül’ün postallarıyla ezdiği
Hayatın acısı katılmış bir dünyaya,
Onun neden olduğu kedere,
Yürek yangınına katlanmayı sorumluluk saymış,
Yaşamayı direnmek olarak kabul etmiştir...
O'na göre şair gerçeklerden,
Hayattan kaçarak değil;
Tarihsel akışın yalpalamalarının neden olduğu,
Derin yaraları ancak kanatarak teselli bulabilir...
“Durmadan avuçlarım terliyor;
İnildiyor ardımdan,
Girdiğim çıktığım kapılar...
Trenim gecikmeli, yüreğim bungun.
Bir bir uzaklaşıyor sevdiğim insanlar...
Ne zaman bir dosta gitsem,
Evde yoklar...
Dolanıp duruyorum ortalıkta.
Kedim hımbıl, yaprak döküyor çiçeğim.
Rakım bir türlü beyazlaşmıyor.
Anahtarım güç dönüyor kilidinde.
Nemli aldığım sigaralar.
Ne zaman bir dosta gitsem
Evde yoklar...
Kimi zaman çocuğum,
Bir müzik kutusu başucumda
Ve ayımın gözleri saydam...
Kimi zaman gardayım;
Yanımda bavulum, yılgın ve ihtiyar.
Ne zaman bir dosta gitsem,
Evde yoklar...
Bekliyorum bir kapının önünde,
Cebimde yazılmamış bir mektupla.
Bana karşı ben vardım
Çaldığım kapıların ardında...
Ben açtım, ben girdim
Selamlaştık ilk defa...”
Hepimizin iyi bildiği;
Sezen AKSU'nun
“Kavaklar” adlı şarkısı da,
“Öndeyiş” Şiir'idir Usta'nın...
Şair, içinde olduğu duruma
ve koşullara işaret eder dizelerinde...
Bozkırın ortasında bir kavak ağacıdır sanki;
Rüzgarda usul usul sallanırken,
İçindeki acıyı mırıldanan…
“Bedenim üşür, yüreğim sızlar.
Ah kavaklar, kavaklar…
Beni hoyrat bir makasla
Eski bir fotoğraftan oydular.
Orda kaldı yanağımın yarısı,
Kendini boşlukla tamamlar.
Omuzumda bir kesik el,
Ki durmadan kanar.
Ah kavaklar, kavaklar…
Acı düştü peşime ardımdan ıslık çalar...”
Metin ALTIOK, bir duygu şairidir aynı zamanda. Bunu kendisi de kabul eder.
O'na göre şairin yaptığı iş;
Gerçeği imgesel olarak,
Duygu üzerinden okura aktarmaktır.
Buna da “Şiir'sel Duygu” der...
“Ömrümce kendimi hep sözde buldum;
Söz cehennemdi yanıp kavruldum.
Yeniden doğdum kendi külümden,
Ben Anka’ydım konuşuldum...”
Kimi zaman;
Cemal SÜREYA ile konuşur dizelerinde
Ve O'nu resmeder adeta...
“Cemal’in imzasındaki fotör,
Bazen başında da olurdu.
Yalnız biraz amatör
Biraz da mahçup dururdu...”
Vefalıdır Metin ALTIOK...
İnsani yönü ağır basmaktadır...
Saygılıdır hep Usta dediklerine...
Vücut dilinden bile anlaşılabilecek kadar hem de...
Kimi zaman Turgut UYAR'ın
"Büyük Saat"iyle söyleşir...
Kimi zaman Edip CANSEVER'in
Şairliğini içtenlikle selamlar Metin ALTIOK...
Bazen Metin ELOĞLU'yla konuşur dizelerinde:
“Metin usta, canım usta,
Bu soyadı sana haram...”
Usta bildiklerinin sesine,
Dizelerine yaslanır hep...
Onların sesini hatırlatmak ister okura…
Ruhi SU'ya mesela:
“Günlerin savrulan
Köpüğünden geldiler,
Ruhi ve Ruhi’ler.
Türkülerin Ruhi’si.
Sevdaların Ruhi’si,
Birbirine el verdiler...”
Bir felsefeciydi Metin ALTIOK...
Asıl mesleği felsefe öğretmenliğiydi...
Ama hiçbir zaman,
Şiir'inin önüne geçirmedi felsefeyi...
"Yetti artık altıok metin,
Sürdüğün şu pıtraklı zor ömür...
Tuzak ol bir ölüme; denizler gibi,
Var git çoğala çoğala...
Derin bir sezgisel gücü vardır Şair'in:
“Yangınlardan geliyorum dedi adam
ve yangınlara gitti yanık......”
“Her iyi şair dünün yorumcusu
ve geleceğin imgesel yorumcusudur.
Şurası unutulmamalıdır ki;
Dünü yorumlayıp geleceği okumada,
Hep şairler haklı çıkmıştır...”
der yine bir yazısında...
Kendisini “yerleşik yabancı”
ya da “gezgin” olarak,
dolayısıyla "göçebe"
yani "yersiz yurtsuz" olarak tanımlar hep...
Metin ALTIOK;
Şair olarak kendini içinde olduğu dönemi iyi okumak
ve değerlendirmek için sorumlu görmüş
ve bundan kaçınmamıştır...
Şairin; şiirsel duyarlılığını besleyen kaynağın,
Güncelden doğduğunu savunmuş
ve bu düşüncesini şiirlerine yansıtmıştır...
Şiir'i çağına tanıklık eden
ve çağına tanıklık için
kendini sorumlu sayan Şair;
Ahmet Muhip DRANAS’tan,
Behçet NECATİGİL’den,
Cemal SÜREYA,
Turgut UYAR,
ve Edip CANSEVER'den etkilenmiştir...
Hayatının sonuna kadar Şiir yazdı...
Aşk yazdı,
Sevgi yazdı,
İnsanlık - özgürlük yazdı,
Güncel - toplumsal duyarlılığı yüksek Şiirler yazdı Usta...
Ta ki, katledilene kadar...
Madımak'ta yanarken bile,
"Arkamızdan Şiir'lerimizi okurlar.."
diyecek kadar,
Kocaman Şiir yürekli bir Şair geçti bu dünyadan...
"İnsan usul usul ölmek için gelir dünyaya.
Başlar her gün biraz daha insan olmaya.
Ve ölürken usul usul ne tuhaf;
Aşık olur, kedi besler, isim verir eşyaya..."
Anılarına ve muhteşem üretimlerine saygıyla...