Türkiye'de ilk kez ve
resmi olarak 1923 yılında kutlanan, 1 Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramı; birlik,
dayanışma ve mücadele günü kabul edilse de gerçekten öyle mi?
Tekstilden otomotiv sektörüne kadar pek çok alanda sendikalaşma
veya sendikalı olma hakkı gasp ediliyor, yani işçi hakkını ararken yalnız
bırakılıyor. Sendikalı işçilerin iş akitlerinin çok farklı gerekçe veya
bahanelerle sonlandırıldığını görüyor, okuyor ve duyuyoruz.
Sendikalar ise siyasallaşmış durumda. Örneğin, asgari ücret
komisyonlarında masaya oturan sendikaların, o masadan kalktılarında işçi lehine
neredeyse hiçbir sonuç almadan kalkıyor oluşu gibi. Denem o ki, işçi birlik ve
dayanışmasından daha çok siyasilerin arka bahçesi gibi hizmet verdikleri su
götürmez bir gerçek.
Açlık sınırında/altında ki ücretlere; vardiyalı sistemde veya
uzun mesai saatleri içinde, insani olmayan koşullarda,...çalışan tüm işçi
kardeşlerimin bugünü bayram olarak kutlaması mümkün mü?
Peki, tarım ve orman sektörünün emekçilerine baktığımızda durum
nedir dersiniz?
Ormanlarda kesim yapan işçi aileler; minibüs, çadır gibi.. pratik kurulup, kolay
taşınabilen yaşam alanı oluşturuyor kendisine. En temel ihtiyaç olan barınma çözümü
çoğu kişinin kamp yapma sevdasının süreklilik bulmuş hali.. . Kamp deyince
elektrik, su..gibi olmasa olmazları sunan bir işletme yok dağ başlarında! Bir
küçük tek tüpte yemek yapılıyor, varsa bir panel ile telefon şarj ediliyor, tek
bir lamba aydınlatma işini görüyor, taşıma su ile kişisel hijyen ve bulaşık
çamaşır işleri görülüyor.. İmkanları neye yetiyor ise o, fazlası mı? Kesim
yapan aileler sabahtan akşama kadar iş ve işçi güvenliği tedbirlerinden uzak,
ağaçlar arasında can güvenliklerini riske atarak işaretli ağaçların kesimini
yapar ve ster başına ücret alır.
Emek sömürüsü mü demiştiniz?
Mevsimlik tarım işçileri de en ilkel koşullar ile yaşamayı
sürdüren grupta. Çoluk çocuk, yalın ayak başı kabak kah pamuk tarlasında kah
fındık bahçesinde arzı endam eder. Hani trafikte görürsünüz "Canlı Hayvan Nakil Aracı" hah onun
yazısız hali ile kamyon dorseleri içinde kara yazgılı insanlar taşınır durur
oradan oraya.. Naylon çadırlarda sıkış tepiş ve sadece çalışmaya programlı bir
hayattır yaşanan..iş kesilip alınmıştır, ücrette öyle hesaplanmıştır.
Mesela " 10. Köy Teyatora" vizyona girmiştir, onlar
gidecekleri 11.köye doğru yol almıştır.
Gündelik tarım işleri yapanlar vardır bir de.. Çapa, budama..
yaparlar, üzüm kesmeye gelirler, elma - kiraz toplamaya giderler,.. Tabir
yerinde ise, ne iş varsa onu yapanlardır. "Otoyolda can pazarı, tarım
işçilerini taşıyan minibüs devrildi.. " siz böyle haberlerden tanırsınız
onları. Balık istifi doluştukları minibüs, traktör römorku.. her zaman ekmek kazandırmaz
bazen de canlarından eder onları.