Eğitim-İş Denizli Şubesinde düzenlenen basın toplantısına Eğitim-iş Denizli Şubesi Başkanı Namık Kemal Aydoğan, CHP Denizli İl Başkanı Mahir Akbaba, CHP Merkezefendi İlçe Başkanı Tolga Varlıker, Eğitim-İş Denizli Şubesi yöneticileri ve üyeleri katıldı.
Düzenlenen basın toplantısında konuşan Eğitim-İş Denizli Şubesi Başkanı Namık Kemal Aydoğan’ın yaptığı açıklama şu şekilde:
İdarecilerimiz, 2014 yılında yeni çıkarılan bir yönetmelikle bir gecede
görevden alındı. Yerine adaletin "a"sından uzak bir anlayışla mülakat
tekniğiyle okul yöneticileri seçildi. Bu yöneticilerin birçoğunun dört ve
sekiz yıllık görev süreleri doldu. Geçtiğimiz hafta dört yılını dolduran
idarecilerin bazıları kendi okullarında göreve devam ettiler, sekiz yılını
dolduranlar tercih ettikleri başka okullarda yeni görevlerine başladılar.
Kesinlikle genelleme yapmıyoruz ancak itaat eden, kendi başına karar
alamayan, okul içinde alacağı basit bir kararı bile bir üst amirine
sormadan hareket edemeyen okul müdürleri oluştu bu süreçte.
Bu kaygan zeminden beslenen yapılar bu sistemden çok memnun kaldılar
elbette. Bir okula görevlendirilecek müdür ya da müdür yardımcısı noktasında,
idari basamakta olmamasına rağmen hep söz sahibi oldular. Arkadaşlarımızın sendikal
tercihleri "risk" olarak görüldü ve "Senin sendikan nedeniyle
müdür yardımcısı olman zor, sen bu sendikadayken senin işin olmaz" gibi
cümlelerle tehdit ettiler birçok idareci adayını. Kimi arkadaşlarımız dik
durdu, sendikasını değiştirmedi ve birçoğu mülakatta elendi. Kimi
arkadaşlarımız da sendika değiştirdiler, çalışma ortamları kendilerine
hatırlatılarak çaresiz bırakıldı ve birçoğu mülakatta başarılı (!) oldu.
Yıllardır savunduğumuz tezimizi bir kez daha söylüyoruz. Bir okulu
yönetecek müdür, o okulun öğretmenlerince seçilmelidir. Yazılı sınav eksik
yönleri olmasına rağmen, riski en az, bu sisteme göre daha adaletli bir
sistemdir.
Bu adaletsiz sistemle, benden olsun da nasıl olursa olsun anlayışı ile
gelen okul müdürlerimiz nasıl yönetilirse yönetilsin anlayışı ile okullarda karmaşa
ve huzursuzluk oluşturdular. Öğretmen arkadaşlarımızı ezberci dayatmacı sınav
sistemi içinde iyi-kötü öğretmen sınıfına sokmaya çalıştılar. Bazı öğretmenleri
diğer öğretmenlere karşı kolladılar. Ders programları ve nöbet çizelgesi ile
öğretmen üzerinde tehdit oluşturanlar, öğretmenin önüne sendika formunu koyup
imzala diye dayatanlar, Okulunun resmi Whatsap guruplarında siyasi paylaşımlar
yapanlar, Cumhuriyet düşmanı Kadir Mısırlıoğlu’ndan medet umanlar, Atatürk
olmasaydı da olurdu şeklinde tweet paylaşımları yapanlar bile oldu.
Bizi ve öğretmen arkadaşlarımızı üzen bir başka konu genellikle sınavla
öğrenci alan bazı okul müdürlerinin öğretmenlerimizi öğrenci ve veliler ile
karşı karşıya getirmeleri olmuştur. Öğrencilere mevzuat dışı anketler yaparak,
· A öğretmeninizden memnun musunuz?,
· B öğretmeniniz dersi nasıl işliyor?
· Dersinize hangi öğretmenin girmesini istersiniz? gibi sorularla
öğrencileri yönlendirmişlerdir. Bu çok tehlikeli bir davranıştır. Elbette işini
iyi yapmayan öğretmenler de olabilir. Ancak bunun yöntemi, mevzuatı bellidir.
Eğitimin en önemli bileşeni olan öğrencilerimize böyle bir sorumluluk
yüklemek problemin başka bir tehlikeli boyutudur.
Bir okulu başarıyla yönetmek liderlik özelliklerini uygulayabilmekle olur. Bir
müdür öğretmeni ile iletişim kuramıyor ve okulda öğretmen- öğrenci- veli
dengesini sarsarak çalışma barışını bozuyor ise o makamda bir dakika bile
durmasın. O makamlar insanlara hizmet etmeleri için verildi o yöneticilere.
Öğretmenini, personelini ezsin dışlasın diye değil. Öğretmen mutlu ise verimli
çalışır, üretir, okulun başarısı artar. Okullarımız, öğrencilerin gayreti,
velilerin ilgisi, öğretmenin emeği ve müdürlerin yöneticilik başarıları ile
kimlik kazanır ve marka değer oluşturur.
Bu süreçte, uzun süre gözlemlediğimiz, müdahil olmadığımız pansiyonlu bir
okulun müdürü hakkında 2018 Aralık ayında bir inceleme
başlatılmıştı. Ne acıdır ki 2019 yılı temmuz ayındayız ve bu inceleme hâlâ
sonuçlanmadı. Bilirkişi raporu uzatıldı, okulda birkaç yıl içinde bu müdür ile
çalışan dört müdür yardımcısı arkadaşımız okul müdürünün baskıcı ve usulsüz
yönetim anlayışı karşısında görevini bırakmak zorunda kaldı ve ayrıldılar. Ancak
bu okulda pansiyondan sorumlu olarak çalışan müdür yardımcısı arkadaşımız bu
usulsüzlükler ve baskıcı yönetim anlayışı konusunda susmadı ve durumu İl Milli Eğitim
Müdürlüğüne taşıdı. İnceleme süreci uzayıp sonuçlanmayınca bizim de
desteğimizle konu savcılığa da taşınmış durumda. Şu anda savcılık boyutunda
inceleme devam ediyor.
Hiçbir okulumuzda hiç kimsenin bir ayrıcalığı olmamalı. Bir anne ya da
babanın evlatları arasında ayrımcılık yapması ne kadar yanlışsa
yöneticilerimizin de okullar arasında ayrımcılık yapmaması gerekir. Hiç kimse
usulsüz yönetim anlayışını ve siyasal süreci kendine kalkan etmemeli. Bu okul
müdürü hakkında devam eden incelemenin, soruşturmaların bir an önce sonuçlanmasını
bekliyoruz.
Okullarımızın keyfi yönetimleri o okulu zarara uğratıyor. İster ilkokul,
ortaokul olsun isterse İmam Hatip ya da Anadolu Lisesi, Fen Lisesi olsun. Türü
ne olursa olsun bu okullar bu ülkeye, çocuklarımıza hizmet ediyor.
Okullarımızın adaletli bir şekilde yönetilmesini istiyoruz.
Denizli’yi köy köy okul okul geziyor, karış karış dolaşıyoruz. Gerçekten
işini yapmaya çalışan, öğretmenine destek olup ekip ruhunu geliştiren okul
yöneticilerimiz de var. Öğretmenleriyle birlikte ulusal düzeyde ses getiren
çalışmalara imza atan, okulunu bir noktadan daha iyi yerlere getiren
müdürlerimiz de var. Sendikası ne olursa olsun bu arkadaşlarımıza yürekten
teşekkür ediyoruz. Biz onlar gibi okul yöneticileri görmek istiyoruz. Bu
arkadaşlarımıza desteğimiz her zaman sürecektir.