Gözlerim
kan çanağına döndü. Bu kaçıncı gün Allah’ım, bu kaçıncı gece? Uyuyamıyorum. Dört
kardeşin el ele ölüme gidişlerini unutamıyorum. Cüneyt, Oya, Yaşar ve Kamuran
Yetişkin kardeşlerin toplu intihar ederek haykırdıkları sessiz çığlığa
dayanamıyorum. Çünkü insanlığımdan utanıyorum. O sessiz çığlığa ses vermeyen,
umarsızca hayata tutunmaya çalışan milyonlarca yetişkin adına utanıyorum.
Topluca
intihar etmeden önce evlerinin kapısına “Dikkat siyanür var, polisi arayın,
içeri girmeyin” diye not bırakmışlar, biliyor musun? Yani düşünsene; artık
canına tak demiş işsizlik, yoksulluk, açlık… ve dört kardeş el ele ölümü
seçmişsin, ama ardında kalanların yaşamını düşünüyorsun; tedbirsiz birisi
siyanürden etkilenir de zarar görür diye kapıya uyarı notu asıyorsun, kendin
ölürken başka hayatları koruyorsun. İnsanoğluna, insanlığı ve onuru
öğretiyorsun.
Oya,
müzik öğretmeniymiş biliyor musun? Maaşına haciz konmuş. Kardeşlerinin geçimi
için salonlarda şarkıcı olmuş, Mimar Sinan’da nü resimler için modellik yapmış
ama geçinmelerine yetmemiş. Kardeşlerden biri kuryelik yapmış, yetmemiş.
Bakkala 2260 lira veresiye borcu birikmiş. Üç aydır elektrik faturasını
ödeyememişler. Yeşil kart çıkartmak için müracaat bile etmemişler. Her gün
kardeş başına ikişer somun ekmekle yetinmişler. Oysa 48, 54, 56, 60
yaşındaydılar ve yarınları için kaygı duymaktan kurtulamamışlar. Hayata
tutunamayıp faturayı bedenlerine kesmişler. Tüm bunlar yetmezmiş gibi
ölümlerinden sonra evin elektriğini kesmeye gelmişler. Saraydan biri de çıkmış;
“açlıktan, sefaletten, fakirlikten dolayı intihar şeklinde bir açıklama
yapıldı. Bu doğru değil” demiş.
Şimdi,
tam şu anda… Oya öğretmenin öğrencileri hangi şarkıyı söylüyorlardır sence? Ya
da hangi resmi çiziyorlardır? Kimsesizler mezarlığına defnedilen dört kardeş,
kimsesizlere ne diyorlardır sessiz çığlıklarıyla? Sahi; insan olan insan, ne
ister ki onurlu bir yaşamdan başka?