Pamuk (Gossypium hirsitum L. ), dünyada lifi ve tohumu için üretilen 50'e yakın sanayi kolunun hammaddesi olan, tropikal ve suptropikal iklime sahip Pamuk Kuşağı'nda çok yıllık ancak tek yıl üretimi yapılan bir tarla bitkisidir, aynı zamanda da üretimini yapan çiftçiler ile pamuk endüstrisindeki işçiler ve ailelerinin istihdamında önemli bir yere sahip gelir kaynağıdır.
Uluslararası Pamuk Danışma Kurulu (ICAC)’nun 2021/2022 verilerine göre pamuğun dünya genelinde 32, 7 milyon hektarlık alanda ekimi yapılmakta ve 25, 2 milyon ton üretildiği ifade edilmektedir. Dünya pamuk üretiminin değeri yaklaşık 50 milyar dolar düzeyinde olup 80 ülkede yaklaşık 100 milyon çiftçi ailesinin doğrudan pamuk endüstrisine bağımlı olduğu, kadınların da üretimde ki değer zincirinde önemli rol oynadığı vurgulanmaktadır. (FAO 2022)
Türkiye, üretimde Hindistan (12 milyon ha), ABD (4,2 milyon ha), Çin (3 milyon ha)’den sonra 7.sırada olup, 2022/2023 sezonunda 1 milyon 67 bin ton lifli pamuk üretmiştir. 1 milyon 557 bin ton dolaylarındaki tüketimi ile Çin, Hindistan, ve Pakistan'dan sonra 4. sırada yer almaktadır. Üretim ülkemizde dalgalı bir seyir izlesese de uluslararası pamuk fiyatlarında artış sürmektedir. Rakamlardan da anlaşıldığı üzere ülkemiz ihraç değil ithal eden ülke konumunundadır. Bu açığın kapatılması ve ihracat ürünü olması ekonomimiz açısından stratejik öneme sahiptir. Burada şunu da belirtmek yararlı olacaktır ki GDO (GM) pamuk üretimi ülkemizde yapılmamakta olması bir avantaj olarak AB ülkelerine ihraç etme noktasında avantaj sunacaktır.
Pamuk, Malvaceae(ebegümecigiller) familyasına ait Gossypium hirsitum L. olarak tanımlanmış, anavatanı kesin olarak bilinmeyen yalnız Hindistan olabileceği tahmin edilen, VI. YY'dan itibarende Anadolu'da yayışmış bir lif bitkisidir. Asya başta olmak üzere Amerika ve Afrika kıtaları ekim alanı içinde olan pamuk, Kuzey Yarımkürede 45°, Güney Yarımkürede 32° enlemlerinde ekonomik olarak üretilmektedir. Lif veren ve ticari olarak yetiştirilen 52 farklı türü bulunan pamuk, hazır giyim ve tekstil sektörünün en önemli hammaddesini de oluşturmaktadır. Yan ürün olarak tohumu(çiğit) yağ ve hayvan yemi olarak değerlendirilmektedir.
Pamuk, kısa gün( nötr gün çeşitleri bulunmaktadır) bitkisi olarak kabul edilmekteyse de gelişimi sıcaklığa duyarlı olduğu için serin gece ve düşük gündüz sıcaklıklarının uzun sürdüğü dönemlerde ve bölgelerde bu düşüşün çiçeklenme ve koza oluşumunun üzerine olumsuz etkileri olduğu bilinmektedir.
Pamuk tohumunun ekimi itibariyle çimlenmesi optimum 18-30°C gerçekleşmektedir. Çimlenmeyi izleyen tomurcuk dönemi itibariyle gündüz 20°C ve gece 12°C'nin üzerinde seyreden sıcaklığa ihtiyaç duyulmaktadır, koza gelişimi için ise 27-32°C sıcaklık uygun görülmektedir. Dona karşı hassas olan pamuğun ortalama vejetasyon düresi 150-180 gün olup, hasata kadar geçen sürede 200 donsuz güne ihtiyaç duymaktadır.
Ülkemizde pamuk Akdeniz kıyı şeridi boyunca Antalya, Çukurova ve Hatay'da; Güneydoğu'da Gaziantep, Kahramanmaraş, Diyarbakır, Urfa ve Mardin'de; Ege'de Aydın, İzmir, Denizli, Muğla ve Balıkesir'de; Doğu'da mikro klima iklim gösteren Iğdır ilinde pamuk yetiştirilmektedir. Görüldüğü gibi Akdeniz iklimi hakim ve don etkisinden uzak iller ile 6 Şubat 2023'de yaşanan ve 11 ilimizi etkiyen
deprem illerini kapsamaktadır. Bu bağlamda depremin yıkıcı etkisinin ortadan kaldırılması için pamuk tarımının önemini gözler önüne semektedir.
Örneğin, Hatay, Kahramanmaraş, Gaziantep illerinde bulunan tarlalara pamuk ekimi yaptırılması, kanatlı hayvanların tüketiminde kullanılan küspenin işlenmesi için yem fabrikası açılması, çiğitten elde edilen yağın evlerde veya yine sanayi sektöründe sabun yapımında kullanılması için il/ilçe halk eğitim merkezleri ile ortak kurslar açılması ve KOSGEB - TKDK projeleri ile kadın İstihdamının önceliklendirilmesi, yeniden imar edilen şehirlerin de tarım şehirler olarak sürdürülebilirliği açısından dikkate değer olacaktır.
Çeşite bağlı olarak ekimden itibaren 50-85 günde tomurcuk oluşumu görülmektedir. Vejetasyon periyodunun başlamasını takiben 25-30 gün içerisinde çiçek oluşumu, çiçeklenmeden koza oluşuna kadar da 50-60 gün geçmektedir. Bitkinin vejetasyonunda net ayrım koza oluşumuyla çiçek oluşumuda bitki üzerinde sürdüğü için yapılamamaktadır. Pamuk, çok çeşitli topraklarda hatta sulama suyu imkanı olmayan sadece yağışın beslediği topraklarda da yetiştirilmektedir. Bu bağlamda ekim öncesi toprak hazırlığı, vejetasyon süresince toprak işleme çok önemlidir. Ancak derin, su tutma kapasitesi yüksek, pH 5,5-8 arasındaki topraklar tercih edilmekte olup bitki toprak tuzluluğuna toleranttır. Verim ECe 7.7 mmhos/cm değerine kadar düşmemekte, ECe 27 mmhos/cm'de ise %50 oranında verim kaybı olmaktadır.
Teknolojinin ön plana çıktığı ekim sırasında makinelerle sıraya ekimi yapılan pamuk genel olarak 50/100 x 30/50cm aralıklarla ekilmektedir. Sık ekim hastalık ve zararlı kontrolü, seyrek ekim ise kültürel işlemler açısından uygun değildir. Az toprak işleme ve doğru zamanda, doğru yöntemlerle işleme toprağın su kaybını önlerken yapısın korumakta ve erozyonla taşınmayı engellemektedir. Toprakta çimlenmesi geciken tohum, toprak kaynaklı fungal fide kök çürüklüğü hastalık (Rhizoctonia solani Kühn., Fusarium spp. Alternaria spp., Pythium spp.) etmenlerine maruz kalmakta ve ciddi bitki kayıplarına dolayısıyla da verimde kayıplara neden olmaktadır. Hastalıkla mücadele de ekim rotasyonuna metil izosiyanat içermesi sebebiyle Brassicaceae ailesine ait lahana (Brassica oleraceae) çeşitlerinin alınması uygun görülmekte ve pestisit kullanımının azaltılması öngörülmektedir. Biyopestit ve biyogübre kullanımı da uygulama dahilinde yapılabilmektedir.
Pamuk üretiminde unutulmamalıdır ki lif/tohum oranı, lif uzunluğu, mukavemet ve inceliği gibi koza ve lif özelliği çeşit özelinde değerlendirmesine karşın sulama ve gübreleme uygulaması ile de ilişkili olduğu da kabul edilmektedir. Bu bağlamda toprak yorgunluğuna ve yanlış uygulamalar sonucu küresel ısınmaya sebep olan gübrelemeden kaçınmak için toprak analizi önerilmekle birlikte sulu koşullarda ortalama pamuğun gübre gereksinimi 100-180 kg/ha N, 20-60 kg/ha P, 50-80 kg/ha K olup, ⅔ büyüme döneminin ilk 60 günlük periyodunda toprağa verilmesi uygun bulunmaktadır.
Pamukta yüksek verim için su önemli bir yere sahiptir. Yaklaşık %10 nem içeren kütlü pamukta hasat verimi (Ey) için su kullanım verimliliği yaklaşık 0,4-0,5 kg /m³’dür. Sulu koşullarda pamuğun 160-180 günlük mahsülünün verimi %35 lif/tiftik olacak şekilde 4-5 ton/ha tohumlu pamuk kabul edilmektedir. Ortalama 1 kg kütlü pamuğun 600 g çiğit, 360 g lif pamuktan oluşmaktadır.
Tohum çimlenmesinden koza oluşumuna kadar gerekli olan suyu karşılamak için yaklaşık 700-1300 mm'ye ihtiyaç olup, erken vejatatif dönemde bu ihtiyaç düşük, yaprak alanının maksimum olduğu ve çiçeklenme döneminde su ihtiyacı yüksektir. Bitkinin sonraki gelişme sürecinde su isteği azalmakta olup referans buharlaşma ve terleme (ETm) ile ilgili ürün katsayısı (Kc) başlangıçta 20-30 gün 0,4-05, gelişme aşamasında 40-50 gün 0,7-0,8, sezonda 50-60 gün 1,05-1,25, sezon sonu 40-55 gün 0,8-0,9, hasatta ise 0,65-0,7'dir. Yeterli su temini altında koza büyüklüğü, tohum ve tiftik indeksi artarken tiftik yüzdesi azaltmaktadır.
Pamukta su stresi, sap renginin değişmesi ve yapraklarda mavi-yeşil rengin ortaya çıkması ile anlaşılmaktadır. Su stresi ciddi bir sorun olup geç çiçeklenme, koza dökülmesi ve büyüme mevsimi kısa olduğunda verimin azalması ile sonuçlanmaktadır. Sulama suyu imkanı olmayan yerlerde, yağmurun hiç yağmadığı ya da az olduğu dönemlerde tek seferlik 0,5-1m derinliğe kadar ekim öncesi sulama yapılarak üretim yapılabilmektedir. Verim ortalama ETm=700-750 mm ve ETa=450 mm değerlerinde 800-1700 kg/ha kütlü pamuk olmaktadır.
Çırçır makinesinde işlenen pamuk tohumunun ağırlığının yaklaşık %6-12'lik kısmı lif, %20-25'lik kısmını kabul oluşturmaktadır. Pamuk tohumunun (çiğitinde) ortalama %35 yağ ve %35 protein olduğu bildirilsede, farklı kaynaklarda yine ortalama %39 karbonhidrat, %23 yağ, %22 protein, %12 ham selüloz içermektedir denilmiştir. Sulama altında şiddetli su kıtlığının yaşanması ile tohumdaki yağ ve protein değerinin normal şartlardakine oranla %20 düştüğü buna karşın daha fazla lif üretimi sağladığı bildirilmiştir.
Anlaşıldığı üzere pamuk tarımında su, bitkinin gelişme evresinde vazgeçilmezdir. Bu bağlamda su kaynaklarının yönetimi sorununun çözümünde ekim yapılan illerin belediyeleri ile işbirliği yapılmalı ve belli noktalarına şehrin kanalizasyonundan ayrı bir şebeke ile evlerin, iş yerlerin olduklarından bağlantı kurularak yağmur hasatı yapılması sağlamalıdır. Söz konusu hasat ünitelerin üzerine buharlaşmaya karşı korunması için ve dağıtımına harcanan enerji için güneş panelleri kullanılmalı ve yenilebilir enerji üretimi desteklenmelidir.
Pamuk lifleri kısa lifler (linter) ve uzun lifler (fiber) olarak ayrılmakta, lif uzunluğu ortalama 9-60 mm, kalınlığı 16,5-21,5 mikron arasında değişmektedir. Stapel uzunluk değerleri kısa lifler için 20.64 - 23.81 mm, orta lifler için 24.61-27.78 mm ile 28.58-30.96 mm arasında, orta uzun lifler 31.75 - 34.93 mm, uzun lifler 35.72- 44.5 mm arasında değişmektedir. %90 kısa, orta ve orta uzun lif üretiminden söz edilmektedir. Genel olarak lif uzadıkça incelmektedir. Uzun lifler kopmaya dayanıksızken kısa lifler dirençlidir. Liflerin renkleri ise beyaz, krem, kahve ve esmer olabilmektedir. Parlaklığı ise çevre koşullarının uygun olmasına bağlı olarak lif uzunluğu ve kıvrım sayısının fazlalığı ile doğrusal olarak artmaktadır. Kurak koşullarda ya da su stresi yaşanan üretimde pamuk lifinin mukavemetinin arttığı bildirilmiştir.
1796'da Sawgin Çırçır makinesi, 1801 yılında buhar makinesi ile pamuğun tohumundan ayrılarak işlenebilmesinin kolaylaşması XX. YY'da yün kullanımı %20, keten %6'ya düşerken pamuk lifinin kullanımı %74’e yükseltmiştir. Öte yandan pamuk lifinin insan sağlığı açısından ter emme, statik elektriği az iletmesi gibi özellikleri bulunmaktadır. Isıtıp kaynağında sağlam kalmakla birlikte dokuma öncesi özel işlem istememesi tekstil endüstrisinde tercih sebebi sayılmaktadır.
Türkiye'de tekstil ve hazır giyim sektörü ihracat gelirlerinin yaklaşık %22'ini oluşturmaktadır. Bu bağlamda pamuk tarımının sürdürülebilir olması için sektörle işbirliği geliştirmesi elzemdir ve Denizli, Bursa gibi tektil sektöründe öncü olan illerin sanayici iş insanları ile sözleşmeli tarım modeli mutabakatı ivedilikle yapılmalıdır.
Pamuktan sadece tektil sektöründe değil pekçok alanda yararlanılmaktadır.. Örneğin pamuk tohumunun havlı çiğitinden linter olarak selüloz kimya (saf selüloz içeriği %94'dür), savunma endüstrisi, yatak ve dolgu endüstrisi…havı alınmış çiğitinden ise amino asitlerce zengin olması sebebiyle hayvan yem endüstrisi, yağ endüstrisi yararlanmakta ve tohumluk olarak kullanılmaktadır. Bundan başka fotoğraf ve röntgen filmlerinde, lamba ve mum fitili yapımında, boya ve tıbbi pamuk yapımında, hasat sonrası kalan sap ve çenetler yonga levha üretiminde veya yakacak olarak kullanılmaktadır..
Pamuk ekili alanların artması ve değerlendirmesi gerçekleştirildikçe gerek TAGEM gerek özel tohum şirketleri gerekse üniversitelerin ziraat fakültelerinin bünyesinde ıslah çalışmaları ivme kazanacak, yeni ve iklim değişikliğine karşı toleranslı çeşitler ortaya çıkacaktır.
Pamuk tarımında oluşan artık ürünlerin kompost yapımında kullanılabilir olup olmadığına bağlı olarak ise gübre üretimi değerlendirilmelidir.
Son olarak çiftçinin sanayici ile ortak müteşebbisi sonucu kazanç elde etmesi ile tarım teknolojileri kullanmı ve geliştirmesinin önü açılacaktır.
Sonuç olarak pamuk tarımının sürdürülebilirliği ölçüsünde toplumun ekonomik, sosyal, kurumsal ve çevresel dinamiklerini harekete geçirerek ekonomik kalkınmayı hedefleyen bu proje kapsamında iklim değişikliğinin etkilerinin azaltılması, doğal kaynakların etkin ve yeterli kullanımı, istihdam olanakları değerlendirmeye alınmıştır.
Bu bağlamda projenin en güçlü yönü istihdamken en zayıf yönü maliyetler olacaktır.
Çevresel etki bağlamında sanayi atıkları bir sorun oluşturabileceği gibi OSB arıtma ünitelerinin kurulmasının sağlanmasıyla yeni iş olanakları da ortaya çıkacaktır.
Haksız rekabetin önünü açacağı gibi rekabet kaynaklı fiyat artışına da sebebiyet verecek, çiftçinin üretim alanını genişletmesine olanak sunacaktır. Bu bağlamda serbest piyasada çiftçiye koruyan kooperatiflerin kurulması önerilmektedir.
Çiftçi eğitimlerinin sürekliliği akademik işbirlikçileri ile teknik personel gereksiniminin giderilmesi için ziraat tekniker ve mühendislerinin bilgi, beceri geliştirecekleri ve deneyimlerini aktaracakları geniş istihdam sahaları oluşacaktır.
Genç çiftçilerin önü açılacağı gibi genç girişimcilere de pamuk tarımı yenilikler sunacaktır.
Teknoloji kullanımında hatalar kaçınılmazdır. En aza indirmek için alt yapı yatırımlarının yüksekliğine ve bozulma /hata sonucu oluşacak maliyetine katlanmak gerekmektedir.
Tarım sektörü ile sanayi sektörünün birlikte hareket etmesi özetle ülkenin kalkınma hedeflerine ulaşması açısından önemli kabul edilmelidir.
Pamuk gibi stratejik ve ekonomik öneme sahip ürünlerin ülkemiz koşullarında yetiştirilmesi mümkünken fiyat istikrarsızlığı, iklim değişikliği krizi ve yanlış uygulamalar gibi pekçok sebeple gerilemesi, mevcut ihtiyacı karşılamayıp ithal edilmesi açıkçası kabul edilebilir değildir.. Ve yine her şeyi devletten beklemenin üretime katkısı olmayacaktır.. Alternatiflerle üretim yöntemleri ile üretimde artış yolunu seçmeliyiz!
Mart 2024/ Aydın
n. aydemir [email protected]
Kaynaklar:
Tarımsal Ekonomi ve Politika Geliştirme Enstitüsü (TEPGE) Durum ve Tahmin Pamuk 2023
TC. Serhat Kalkınma Ajansı(SERKA) Pamuk Yetiştiriciliği Ekonomik Analizi ve Pamuğa Dayalı Sanayi Ürünlerinin Belirlenmesi
Kalkancı Mihriban, Sürdürülebilir Tekstil Üretiminde “Organik Pamuk” ve Önemi, PAÜ Denizli Teknik Bilimler MYO, Denizli, Türkiye, Alaemeia Mühendislik ve Fen Bilimleri Dergisi, 2017 Cilt 2,Sayı 3, 14-23
Kaplan Mahmut, Fidan M. Said, Kökten Kağan, Ülger İsmail, Bazı Pamuk Çeşitlerinin (Gossypium hirsitum L.) Çiğitlerinin Kimyasal Kompozisyonu İn Vitro Gaz Üretimi, Erciyes Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi Dergisi, Araştırma Makalesi 2017 14(2), 93-99
Erdoğan Oktay, Pamukta Toprak Kökenli Fungal Patojenlere Karşı Florasan Pseudomonas'lar ve Biyolojik Mücadele, Türk Tarım ve Doğa Bilimleri Dergisi 2015 - 2(3), 268-275