Eğitim İş Denizli Şube Başkanı Namık Kemal Aydoğan, sendikalarının
kuruluşunun 13. yıldönümü nedeniyle yazılı bir açıklama yaptı. Başkan Aydoğan, Eğitim İş’in bugüne kadar
olduğu gibi bundan sonra da savunduğu değerler karşısında sarsılmaz bir kale
gibi duracağını dile getirdi.
Eğitim İş Denizli Şube Başkanı Namık Kemal Aydoğan,
açıklamasında şu sözlere yer verdi;
“Sınıf mücadelesinin ve eğitim emekçilerinin en örgütlü gücü
olan Eğitim-İş, Türkiye Cumhuriyeti'nin bağımsızlığını, egemenliğini, ulus ve
ülke bütünlüğünü, laik düzeni, demokratik ve ulusal eğitim değerlerini korumak
ve sonsuza kadar yaşatmak için mücadele etmek üzere 17 Ekim 2005 tarihinde
ikinci kez kurulmuştur.
1990 yılında ilk Eğitimiş’in başlattığı mücadeleden bu yana
28 yıldır kitle ve sınıf sendikacılığı ilkelerimizle eğitim emekçilerinin güven
duydukları onurlu bir kaledie EĞİTİMİŞ.
Kurulduğu günden bugüne Eğitim-İş, ulusun ve ülkenin
sorunlarına yabancı kalmamış, en önemli “özlük” hakkının “bağımsız bir ülkede
demokrasi içinde yaşamak olduğu” bilinciyle hareket etmiştir.
İçinden geçtiğimiz dönem, ülkenin ve sınıfın zor, sıkıntılı
süreçlerine denk gelmiş; siyasal iktidarın faşizan politikalarının, her türlü
haksızlığın ve hukuksuzluğun yaşandığı, yargının ve adaletin çöktüğü bir dönem
olarak tarihe geçmiştir. Mücadelemiz, Cumhuriyetin bütün kurumlarının teslim
alındığı bu dönemde çok daha çetin geçecektir.
Türkiye’de eğitim sistemi ciddi anlamda alarm vermektedir.
18 milyon öğrenci ve 1 milyon eğitim emekçisi bu eğitim öğretim yılında da
birikmiş ve çözüm bekleyen sorunlarla ve müfredat değişikliği, sınav
sistemindeki değişiklikler gibi tamamen ideolojik bakış açısıyla
gerçekleştirilen değişikliklerin gölgesinde girmiştir.
Laik, demokratik, bilimsel ve kamusal eğitimin askıya
alınmaya, Cumhuriyet eğitim sisteminin ve oluşturduğu kültürün tasfiye edilmeye
çalışıldığı, Atatürk devrim ve ilkelerinin yok edilmek istendiği bu dönemde;
derslik açıkları, kalabalık sınıflar, öğretmensiz okullar, ikili öğretim,
taşımalı eğitim, uluslararası sınavlardaki başarısızlıklar, öğrencilerin
tarikat ve cemaatlerin yurtlarına mahkum edilmesi, çocukların örgün eğitim dışına
itilmesi, sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik, hukuksuz bir şekilde görevden alma
ve ihraçlar, sürgün uygulamaları gibi sorunlar maalesef devam etmektedir.
Yine bu dönem, emekçilerin hak gasplarının had safhada
yaşandığı, neo-liberal politikaların acımasız hatta ahlaksızca uygulandığı,
kuralsız çalışma koşullarının kurumsallaştığı, taşeronlaşmanın sıradanlaştığı
vahim bir dönemdir.
Tüm bu olumsuzluklara karşın örgütümüz emek, demokrasi,
özgürlük ve ülkeye sahip çıkma mücadelesinin hep içinde, hep önünde olmuştur.
Eğitim-İş, diğer sendikaların nitelik ve sayısal bakımdan güç kaybettiği
dönemde, örgütlü gücünü ve şube sayısını artırmış, bütün sürece yerinde ve
zamanında tavır geliştirmiş, en güç koşullarda bile umut olmuştur. Eğitim-İş’in
böyle bir süreçte mücadele alanı içinde olması, emeğimiz, ülkemiz ve ulusumuz
açısından çok büyük bir anlam ve önem taşımaktadır.
Yüz yıllık emek ve aydınlanma mücadelesinin en önemli
mirasçısı olduğumuzun bilincindeyiz. Mücadele ruhumuz, ırkçının, bölücünün,
gericinin devlete ya da sokağa egemen olduğu her dönemde halkımızın üzerine
güneş gibi doğmuştur.
Eğitim-İş, Büyük Önderi’nin ulusuna güzel günler gösterme
hayalini asla ortada bırakmayacaktır. Eğitim-İş var olduğu sürece, Cumhuriyetin
eğitim kurumlarında, aydınlanma devrimlerine savaş açanlara meydan okuyacak
namuslu bir soluk da mutlaka var olacaktır.
Bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da emeğimize ve
ülkemize yönelik her saldırı, karşısında sarsılmaz bir kale gibi Eğitim-İş’i
bulacaktır.
Kurulduğu günden bu yana Eğitim-İş; laik, çağdaş, bilimsel,
ulusal, parasız, demokratik ve karma eğitimi savunmaya devam etmektedir!
Yaşasın örgütlü mücadelemiz! Yaşasın Eğitim-İş! Yaşasın
Birleşik Kamu-İş!”