Değerli
Dostlarım, Değerli Denizliekspres Okurları,
Bu ses 7.4’lük
17 Ağustos 1999 Gölcük Depreminde hafızalarımıza kazınmıştı. Arama kurtarma ekiplerinin
bina enkazları başında bu şekilde bağırarak canlı kalanlara ulaşmaya çalışıyorlardı.
Ellerindeki manevela ile beton bloklara vuruyor, “Sesimi duyan var mı?”
diye bağırıyor, duyan varsa ses ya da bir şeyle betona vurulması isteniyordu.
Gölcük
Depremine ve akabinde yaşanan Düzce Depremine hazırlıksız yakalanmıştık. Devletin
büyük çaplı arama kurtarma ekipleri yoktu. Sivil arama kurtarma ekiplerinden
herkesin bildiği AKUT vardı.
Depremler yaşadıktan
insanlar yetersiz kurtarma çalışmaları karşısında yakınlarını kurtarmak için
kendileri elleriyle beton blokları kaldırmaya çalışmış, çaresizliklerini
televizyonlardan seyredince yüreklerimiz dağlanmıştı. Deprem bölgesine dış
ülkelerden bir çok kurtarma ekipleri gelmişti.
Yirmi bir yıl
önce yaşanan bu iki deprem felaketinin bilançosu bizler için çok ağır oldu!
Yıkılan
binaların yerine yenilerini yaptık, lâkin yitip giden canların yüreklerdeki
acıları hâlâ tazeliğini korumaktadır.
17 Ağustos Depremi
sonrasında İstanbul ve çevre illerde incele yapan deprem ve yapı uzmanlarından
oluşan bir Japon heyetin raporunda binalarımızın yaklaşık yüzde sekseninin
riskli olduğu yıkılıp yeniden yapılması gerektiğini söylüyorlardı.
Kentsel
dönüşüm konusunda planlamalar yapıldı. Fakat uygulama konusunda istenilen
başarı sağlanamadı.
Bu iki
deprem bizler için acı bir tecrübe idi. Fakat sonraki yıllarda bu tecrübe yine ranta,
vurdum duymazlığa, birilerinden beklemeye, birilerini suçlamaya, siyaset malzemesi yapılmaya, birilerinin eli
mahkum olmasına kurban edildi!
Yıllarca
deprem vergileri toplandı. Fonlar oluşturuldu. Bugün bu paraların akıbetinin
konuşulması tartışılması, deprem kadar acı vericidir!
Bugün tüm
uzmanların ortak görüşü yıkıcı bir büyük Marmara Depremi bekleniyor!. İstanbul
ve çevre illerdeki depreme dayanıklı yapı stoklarının çok az oluşu bizleri
endişelendiriyor! Bu konuda uzmanların uyarılarının da dikkate alınmadığını görmekteyiz!
Değerli
Dostlarım, Değerli Denizliekspres Okurları,
Yaşanan son
İzmir depreminde devletimizin tüm kurum ve kuruluşları ile deprem bölgesine
hızlı bir şekilde ulaşmış, UMKE, AFAD, JAK, AKUT gibi arama kurtarma ekiplerinin
çalışmaları ile enkaz altında kalan vatandaşlarımızı kurtararak âdeta tarih
yazmışlardır.
Bu yazıyı
kaleme aldığım şu dakikalarda Emrah apartmanın enkazından 58. saatte 14
yaşındaki İdil Şirin adında bir kızımızın kurtarılması karşında ben dahil milletçe
hepimiz sevinç gözyaşları döktük. İdil kızımız “Sesimi duyan var mı?” Seslenişine
cevap vermişti. Enkaz altından kurtarılan her can canımıza can katmaktadır. Tüm
kurtarma ekiplerini tebrik ediyorum.
Depremden etkilenen
İzmirli kardeşlerimizin yardımına koşan, otellerini açan, kafelerinden ücretsiz
içecek ve yiyecek dağıtan, bir çok belediyenin
yardımlarını ulaştıran vecanla başla çalışan herkesi kutluyorum.
Devletimiz
bütün imkanlarını seferber etmiştir. Milletçe dayanışma içinde yaraların kısa zamanda sarılacağından şüphemiz
yoktur. Fakat yiten canlarımız yüreklerimizi dağlamaktadır.
Deprem sonrasında
Güzel İzmirimiz ve İzmirli kardeşlerimiz hakkında sosyal medyada yapılan bazı paylaşımlar,
bizleri depremden daha fazla yaralamıştır. Bu şahıslar hakkında adli soruşturmalar başlattı.
Yıkılan
binaların hepsinin daha önce yapılan yapı analizlerinde riskli olduğu ve
bazılarında güçlendirme yapıldığı halde yıkıldığını görmekteyiz.
Özellikle
yetkililere sesleniyorum:
“Güzel
ülkemiz deprem kuşağında olması ve ne zaman olacağını bilemediğimiz depremlerin zararlarını
minimuma indirmek için acilen riskli binalarımızın yıkılıp yeniden depreme
dayanıklı halde yapılması gerekmektedir. Bu konuda yerel yönetimlerin sesine
kulak verilmesi ve ortak bir çalışma yapılması gerekir. Deprem gerçeği siyasi
çekişmelere, tartışmalara kurban edilmemelidir.
Aksi takdirde;17 Ağustos’ların ve 30 Ekim’lerin yaşanması kaçınılmazdır!”
“Sesimiduyanvarmı?”
06.11.2020
Doç. Dr. Şevket CİVELEK