Ankara’da Şırınga çikolatanın kapağının nefes borusuna kaçmasıyla vefat eden ilkokul öğrencisi Mert Yağız Köksal’ın haberiyle hepimiz kahrolduk. Bu vahim olayın ilk olmadığını,Diyarbakır’da 15 gün önce aynı şekilde vefat eden bir yavrumuzun da olduğunu haberlerden öğrendik.
Olayın bir çok boyutu var! Öncelikle idari olarak okul kantinlerinde bu ürünün satılmasına izin verilme boyutu ki, yetkili kurumların görevlerini yerine getirip getirmemelerinin sorgulanması!
İkinci olarak,şırınga çikolata ürününün içerdiği maddelerin gıda kodeksi kriterlerineve ilkokul öğrencilerinin tüketimine göre sağlıklı uygun olup olmadığının sorgulanması!
Üçüncü olarak, bu ürünün plastik kabının ilkokul çağındaki çocukların can güvenliği için bir risk oluşturup oluşturmadığının sorgulanması!
Bu sorgulamaları uzatabiliriz.
Olaya neden olan sıvı şırınga çikolatanın kabını incelediğimizde; enjektör şeklinde olup,ucunun koni şeklinde bir plastik tıkaç ile kapatıldığını görmekteyiz.
Çocuklarımız bu ürünü içindeki çikolatayı yedikten sonra içine su koyup, oyun oynadıkları için tercih etmektedirler.
Olay sırasında arkadaşlarının ifadesinden; yavrumuzun bu tıkacı açmakta zorlandığını öğrenmekteyiz.
Muhtemelen yavrumuzun tıkacı açmak için ağzıyla zorladığını ve şırınganın arkasından da eliyle baskı yaparak tıkacın tazyikle nefes borusuna kaçtığını düşünüyorum.
Sonrasında okulda öğretmenlerinin ilk yardım yapılmasından bir netice alınamayınca, en yakın sağlık ocağında yapılan müdahale ve acil sağlık ekiplerinin de müdahalesi de maalesef yavrumuzu kurtaramadı.
Acil müdahalelerinin başarısız olması yanlış müdahaleden kaynaklanmıyor. Görevlilerin doğru müdahale uyguladıklarına eminim. Tıkacın nefes borusundan çıkmamasının nedeni şeklinden kaynaklanmaktadır!
Çünkü tıkaç koni şeklinde olup, uç kısmı sivri ve dip kısmı ise geniş ve keskin olması nedeniyle yavrumuzun yemek borusuna kolaylıkla kaçtı. Lakin tıkacın tersten çıkmasının çok zor olacağı şeklinden de anlaşılmaktadır.
Adli tıp uzmanlarının yapacakları otopsisonucunun da benim bu görüşümü destekleyeceğini düşünüyorum.
Olayın adli ve idari soruşturma sonucunu bekliyoruz.Sonuç ne olursa olsun iki minik yavrumuzu geri getirmeyecektir.
Fakat bu ve benzeri üzücü olayların bir daha yaşanmaması için biran önce gerekli önlemlerin alınmasını milletçe acilen bekliyoruz.
Bu konuda yazı yazmak gerçekten benim için çok zor oldu.
“Ateş düştüğü yeri yakar!” derler. Ben öyle düşünmüyorum. Bir yerde ateş varsa, yürek yangını varsa, ciğerler dağlanıyorsa hepimizin yüreği yanacaktır. İnsan olmak bunu gerektirir!
Kadın Cinayetleri konusundaki yazımda da belirttiğim gibi, asıl meselemizin eğitim olması gerektiğini,bilinçli bir toplum olma yolunda idarecilerinden idare edilenlere kadar hepimiz toplumumuzu yaralayan konularda el ele omuz omuza verip çözüm yolları üretmeliyiz.
Vefat eden yavrularımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Mekanları cennet olsun. Ailelerine sabırlar diliyorum.
Böyle vahim olaylar yaşanmaması dileğiyle.
14.12.2019
Doç. Dr. Şevket CİVELEK