Geçtiğimiz yıldı.
Galatasaray'da yönetim kongreye gidiyordu.
Başkan yönetici arkadaşlarını topladı, yeni liste üzerinde
fikirlerini aldı.
Birara yanındaki genç yöneticiyi göstererek, "kendisini
sportif A.Ş'nin başına getireceğim" dedi.
Diğer yöneticiler şaşırdılar önce.
Sonra genç yöneticiye sordular.
"Ne özelliğin var?"
Sportif AŞ'nin başına getirilecek genç yönetici kendinden
emin cevap verdi.
"Bir mesaj ile istediğim haberi, istediğim gazetede
yayınlatabilirim."
Sonra telefonu eline aldı, Whatsaap'tan tanıdığı bir spor
müdürüne mesaj attı.
"Yarın şu şu gazeteler başkan ile röportaj yapsın"
Mesajı diğer yöneticilere gösterdi ve telefonu cebine koydu.
Sonra da "bekleyin, iki gün sonra başkan çok yerde tam
sayfa.Kongre öncesi iyi kamuoyu oluşacak." dedi.
Aradan iki gün geçti.
Genç yöneticinin dediği çıktı.
Başkanın röportajı çok gazetenin manşetiydi.
*. *. *
Bir kurgu değil bu.
Bir hikaye değil.
Gerçeğin ta kendisi.
Bu gerçeği bilen o günkü yöneticiler ve sipariş haber yapan
gazeteciler.
Tek bilmeyen kamuoyu.
Maalesef bugün Türk Spor Basınının hali budur.
Ne demişti George Orwell.
“Gazetecilik, birilerinin yayınlanmasını istemediği
haberleri yazmaktır; gerisi halkla ilişkilerdir.”
Halkla İlişkilerci boşçakallar.
Mesleğin içine ettiniz.
Sayenizde sayfalar pislik kokuyor.