“Milli Eğitim Bakanlığı, Eğitim-İş’in açtığı dava sonucu
Danıştay’ın aldığı ‘Andımız’ kararını yürütmeyi durdurma istemli temyiz ettiği
bilgisi sendikamıza ulaşmıştır” diyen Eğitim İş Denizli Şubesi Özlük Hukuk
Sekreteri Zeki Erol, açıklamasında şu sözlere yer verdi;
“MEB’in, Danıştay’ın İdari Dava Daireleri Kuruluna sunulmak
üzere verdiği dilekçede;
Türkler kendi çağdaşı unsurlarına göre ulus bilincine en geç
ulaşan topluluktur. Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran kadro zaten
gecikmiş olan süreci hızlandırmak için yoğun çaba harcamıştır. Özellikle 30’lu
yıllarda benimsenen politika, artık toprak bütünlüğünü garanti altına alan bir
ülkenin milli bütünlüğünün de sağlanmasıydı. Türklerin binlerce yıllık zengin
bir tarih birikimi olduğunu ortaya koymak, bunu topluma benimsetecek yönde
faaliyetler yapmak üzere 1931 yılında kurulan Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti ve
dönemin önde gelen tarihçilerine hazırlatılıp kamuoyuna sunulan Türk tarih tezi
de bu amaca yönelikti.
“Türküm, doğruyum, çalışkanım. Yasam; küçüklerimi korumak,
büyüklerimi saymak, yurdumu, budunumu özümden çok sevmektir. Ülküm; yükselmek,
ileri gitmektir. Varlığım, Türk varlığına armağan olsun.” Şeklindeki dava
konusu olan öğrenci andı da bu amaçla benimsenmiş ve ilkokullarda okutulmaya
başlanmıştır. Ulus bilincine geç ulaşan bir toplumda bu çeşit sembol ve
ritüellerin kullanılarak ortak bir kimlik inşa edilmeye çalışılması
anlaşılabilir bir durumdur. Ancak 2023 yılında 100. yılını dolduracak olan
Türkiye Cumhuriyeti’nde toplumun zaten bir milli kimlik kazanmış olduğunu kabul
etmek gerekir. Yani öğrenci andı işlevselliğini yitirmiştir.
Şeklindeki açıklamalarla Milli Eğitim Bakanlığı, dava
dilekçemizde de belirttiğimiz üzere 2009 yılındaki Andımızı savunmasına yönelik
çabaları ve bu yöndeki Danıştay kararını inkar eder bir yaklaşım
sergilemektedir. 2009 yılında aksini söyleyen bir Bakanlığın bu söylemlerine
katılmak mümkün değildir.
Eğitimde kendi siyasi ideolojisini 16 yıldır dayatmaya
çalışan bu anlayışın, bu savunmasını normal görmek gerekir.
Bakanlığın temyiz dilekçesi detaylı olarak incelendiğinde,
Danıştay 8. Dairesi’nin Eğitim-İş tarafından açılan davaya ilişkin verdiği
kararın ve ortaya koyduğumuz gerekçenin örtüşerek isabetli bir karar olduğu bir
kez daha görülmektedir.
Temyize gidilmiş olması ya da hiçbir gerekçe, Anayasa’nın
138. maddesinde yer alan “Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme
kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir
suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.” hükmüne
aykırılık teşkil edemez.
Temyiz dilekçesi mahkeme tarafından henüz tarafımıza tebliğ
edilmemiş olmakla beraber Milli Eğitim Bakanlığı’na Anayasa ve yasalarımızda
yer alan hükümler doğrultusunda Danıştay kararını uygulaması gerektiğini bir
kez daha hatırlatmak istiyoruz.
Mahkeme kararının gereğinin yasalara uygun olarak süresinde
yerine getirilmemesi halinde, yasal yollara başvuracağımızı ve sorumlular
hakkında yargı kararının uygulanmaması nedeniyle suç duyurusunda bulunacağımızı
şimdiden ilan ediyoruz.”