ABD’nin Suriye politikası kapsamında; Türkiye’ye yönelik
söylemleri kabul edilebilir bir durum değildir. ABD’nin çekilme kararı olumlu
olmakla birlikte, temkinli olmakta yarar vardır. PYD/YPG Bölücü Terör Örgütü
(BTÖ) ne binlerce tırlık silah ve cephane yardımı, kurulan 22 üs ve hava alanları dikkate
alındığında çekilmeyi yeni bir senaryonun başlangıcı olarak görmek gerekiyor.
IŞID ile mücadelenin Türkiye’ye bırakılması, 300 km
derinlikteki hedeflerin gösterilmesi yeni kötü gelişmelerin habercisi gibi
görünmektedir.
Siyasi alanda, Suriye rejimi ve BTÖ’nün kontrolü dışındaki
Kürtlerle diyalog kurmak ve geliştirmek önem arz etmektedir. ABD tarafından, BTÖ’nün
koruma altına alınmak için Türkiye’ye dayatılmak istenen anlaşma kabul
edilemez. Bu bağlamda; gelinen noktada geçmişte yapılan hataların bedelini
ödemekteyiz.
Günümüzde, güney sınırımızda ki sorunu sınır güvenliği olarak görmek büyük bir
yanılgıdır. ABD’nin sadece sınır güvenliğini ön plana çıkarmaya çalışması,
diğer taraftaki BTÖ’nün mevcudiyetinin korunmasına hizmet edecektir. En büyük
tecrübe, Irak’ın kuzeyindeki yapılanmadır. ABD, geçmişte tampon bölgeye karşı
çıkarken şimdi tampon bölge oluşturarak BTÖ’yü korumak istemektedir.
Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunuyorsak, siyasi
bütünlüğünü de savunmak durumundayız. Irak ve Lübnan benzeri bir yapılanma
tehlikeli olacaktır. Suriye’de etnik kimlik ne olursa olsun yurttaşlık
bilinciyle hareket edilmelidir.
Suriye’de savaş sonrası nasıl bir geleceğin olacağını
kestirmek zor olmakla birlikte, sınır aşan suların gündeme gelmesi kaçınılmaz
görülmektedir. Ön alabilmek maksadıyla; şimdiden bölgesel tarıma yönelik
işbirliği projelerinin hazırlanması gerekmektedir. Hazırlanacak projelerin
savaşın değil barışın bir aracı haline gelmesi için gayret gösterilmelidir.