TERÖRLE BARIŞIN "SIRRI" LOZANA İHANET Mİ?

24 Temmuz 1923 yılında İsviçre'de imzalanan Lozan antlaşması Türkiye Cumhuriyeti'nin tapu senededir:

Bu anlaşmayla Türkiye'nin bugünkü sınırlarını belirlemiştir.
Bu anlaşmayla Osmanlı'dan kalma ekonomik yükümlülüklerimiz yani kapitülasyonlar son bulmuştur.
Bu anlaşmayla Türkiye Cumhuriyeti'nin varlığı bütün dünyada güvence altına alınmıştır.
Bu anlaşmayla azınlıkların hakları düzenlenmiştir.

Lozan Antlaşması ile birlikte 1924 anayasası da tamamlayıcı bir hukuk çerçevesi oluşturarak Türkiye Cumhuriyeti'nin toplumsal yapısının Atatürk devrim ve ilkeleri ile bütünleşmesi sağlanmıştır.

Sözüm ona PKK terör örgütü ile yapılmak istenen sözde barış anlaşması aslında Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerine dinamit koymak ve hem 1924 anayasasını hem de Lozan antlaşmasını yok saymaktır. Yani parçalayıcı ve yıkıcı Sevr Anlaşması hükümlerinin yeniden hayata geçirilerek Türkiye'nin federatif bir yapıya dönüşmesinin önünü açmaktır asıl amaç.

Bu durum asla kabul edilemez. Kaldı ki PKK terör örgütünün kendini feshetmesi bir oyundur. Bölgede alternatif yeni terör örgütleri başta Amerikan emperyalizmi tarafından örülmekte, yıllardır bu bölgedeki silah yığınağı yeni terör örgütlerine aktarılarak bu silahların kullanılmasının önü açılmak istenmektedir. Kaldı ki PKK kendini kağıt üstünde fesih etmiş olsa bile bu terör örgütünün İran kolu PJAK, şehir örgütlenmesi KCK, Suriye kolu olan PYD / YPG kendini fesih edecek mi? Bunun olmayacağını bugün bir ilkokul öğrencisi bile söyleyebilir.

Bir başka tuzak durum da şudur: Bizim ülke olarak bütün dünyaya terör örgütü olarak duyurduğumuz hain örgüt PKK’nin kimlik ve isim değiştirerek adeta aklanmasının önü açılmak istenmektedir.

PKK terör örgütünün sözde barış için muhatap alınması bile ülkemiz açısından utanç verici bir durumdur. 40.000'den fazla vatandaşımızın katledilmesinden sorumlu terörist başının adeta barış elçisi gibi sunulması, gaflet ve dalalet ötesi bir durumdur!

Yıllardır tarikat ve cemaatler aracılığıyla cahil bırakılan toplumumuz, PKK terör örgütünün baş tacı edilerek masumlaştırılması sonucu bütünüyle kargaşa ortamına sürüklenmek istenmektedir. Bu toplumsal travma, devlete güvenin vatandaşlar üzerindeki etkisini de çökertmeye neden olmaktadır. Devletine güvenmeyen bir toplum Ortadoğu bataklığına sürüklenerek iç çatışmalara girer!

Lozan Barış Antlaşmasından ödün veremeyiz. Bir adım bile geri adım atmak, federatif bir bölünme sürecinin kapısını aralamak anlamına gelir ki bu asla kabul edilemez!

Namık Kemal AYDOĞAN

Sendikacı, Öğretmen