kizköy’den, Akbelen’den, Karacahisar’dan, Çamköy’den, Milas’tan, Yatağan’dan…Toprağın çocukları düştü yollara.Traktör izi kalmış avuçlarıyla, güneşte kavrulmuş yüzleriyle,Ankara’da Meclis’in önünde durdular.Durmadılar aslında, direndiler.
Kimdi onlar?Ne holding sahibi, ne sermaye uşağı.Ne maden lobisinin gölgesine sığınan, ne ekranlarda gürleyen...Bunlar, yeryüzünün gerçek sahipleri.Zeytin ağacının gölgesinde büyüyen,Çapa tutan, toprak kokusunu ezber etmiş köylüler, işçiler, analar, babalar...Dillerinde tek bir söz var.“Zeytine dokunma. Çünkü o, bizim hayat ağacımızdır.”AKP iktidarının çıkarmaya çalıştığı o yasa, bir kağıt parçasından ibaret gibi görünse de, binlerce yıllık bir uygarlığın dalını, kökünü, gövdesini kesmeye geliyor.Ne zeytin kalacak, ne toprak, ne mera, ne orman, ne gelecek.Haykırdılar.“Biz bu topraklarda doğduk. Bu toprakta üretmek, yaşamak ve bu toprağa karışmak istiyoruz.Ama siz, doğayı bir şirketin bilanço tablosuna çevirmek istiyorsunuz.Biz buna razı değiliz.”Bir zeytin ağacı kolay yetişmez.O, bir mevsimlik değil, bin yıllık bir sabırdır.Ve onların babaları, dedeleri, çorap bile görmemiş ayaklarla o sabrı toprağa işlemişti.Bugün o sabrın karşısına, sermayenin sabırsız doymak bilmez iştahı dikiliyor.Ama bilinmelidir ki, zeytinin karşısında duran, bir halkın hafızasına da savaş açmıştır.Ve o halk, şimdi o hafızayla yürüyor.Köylünün yürüyüşü bu.Rantın değil, direnişin ayak sesleriyle yankılanıyor başkent.Bir gün bu ülkenin tarihi yazılırken,O zeytin ağacının altında duranların adı, maden yasasını hazırlayanlardan çok daha yeşil harflerle anılacak.

