Tükeniyorlar,
Göçüp
Gidiyorlar
Bu Dünyadan
Azar Azar
Güzel
Yürekler;
Direnenler!.
O; inandıklarının peşinde koşan, her zeminde sıkı
muhalifliğini dile getiren, tutkularıyla yaşayan bir
cesurdu...
Portresinin yanında yazdığı gibi koca bir çınardı...
Yüzündeki her çizgiye binlerce anlam yüklemişti...
Dokunmasa da ellerinin sıcaklığı gözlerinden
hissedilen paslanmaz bir yürekti!..
“Hocaların Hocası” Gökovalı’nın ifadesi ile;
“Gençlik yıllarında tanıştığı ve bir daha vazgeçemediği
Edremit’i çok seviyordu.
Oksijen deposu mitolojinin İda’sını (Kaz Dağı), mesken
tutmuştu!”
Tıpkı, şimdi huzur içinde yattığı İda’daki yaşamını
anlattığı şiirli belgeselinde Sabahattin Ali’nin
‘Benim Meskenim Dağlardır Dağlar’ındaki gibi…
* * *
Beş yıl önce sararmış 27 Eylül'dü kaybettiğimizde Tuncel
Kurtiz Usta’yı...
Yeni kuşağın bir TV dizisindeki tiplemesi ‘Ramiz Dayı’ ile
ilk kez keşfettiğini sandığı...
‘Yeğen’ diye başlayan replikleri ile ünlü…
Kiminde, “Bazen hayat seni öyle zorlar ki yeğenim,
yolun başında kimdin, unutursun…”,
bazen de “Mesele ölmek değil, dost bildiğin en güvendiğin
adamın eliyle ölmekmiş mesele” derdi.
Oysa; ömründen 54 yıl vermişti tiyatromuza, sinemamıza,
şiire…
Tuncel Kurtiz gökten zembille inmemişti ki!..
1960’lardan itibaren sinemamızın önemli yapıtlarına
imza atmış, önemli tiyatro oyunlarında üstün performans
göstermişti.
TV dizilerindeki başarısı da olgunluk yıllarına denk
gelmişti.
Çünkü;
okuyor,
okutuyordu durmaksızın…
Okumaz/Okumayı sevmez toplumumuzda “bilginin güç olduğuna”
hep inanmış Usta’nın setlerde; senaristlere bile okuduğu
kitapları verdiğini,
bazı replikleri önerdiğini öğreniyoruz meslektaşlarından.
* * * *
Yılmaz Özdil ölümünde yazmıştı...
"Bir röportajında anlatmıştı; hayatını yazmış, kitap
yapmış, teee 2004 senesinde piyasaya çıkarmış, adı 'Bölük Pörçük',
sadece iki bin adet basılmış, 2013 senesinde hâlâ bitmemiş o
iki bin kitap iyi mi...
Üstelik “çoğunu ben sattım” diye gülüyordu. Röportajı yapan
gazeteci 'Ezel dizisinden sonra da satılmadı mı?' diye sorunca, şu acı cevabı
veriyordu:
'Ramiz Dayı' diye kitap çıkarmıyorum ki!”
***
Bir anekdot Sıddık Akbayır'dan..
Gençlik yıllarında İstanbul'da İETT'de çalışır.
Kurumun başında Usta Yazar Orhan Hançerlioğlu vardır.
Tuncel Kurtiz'i işe almıstir.
Görevi de Bebek semtinde gece yanmayan sokak lâmbalarını
rapor etmektir.
Her gece sokaklarda "başı hep yukarıda"
dolaşmaktadır(!)
Öyle bir köşebaşında lâmba vardır ki iki günde bir tamir
edilse de kontrola gittiğinde bozuktur.
Araştırır ve öğrenir; o köşe aşıkların buluşma noktasıdır!
Aşıklar kırıyordur loş olsun diye...
Ama rapor etmesi de şarttır lâmbayı.
Bir süre sonra bakar, lâmba hep yanmaktadır.
Anlar aşkın hep karanlıkları sevdiğini...
Tutar yerden bir taş alır o kırar ampulu!...
Çünkü o da aşık olmuştur!..
* * *
Bir anekdot daha;
“Eski-meyen Dostlar”dan Bülent Buda’dan:
“İzmirspor’dayız.
1960’lı yıllar.
Penaltıcı kaleci Seyfi Talaylı,
Cengiz Kayalar, Doğan Akılı unutulmaz kadro ile
Bursa’ya maça gitmiştik.
Aynı otelde kamptayız.
Tanıştık.
O da Kenterler Tiyatrosu’nda.
Yıldız-Müşfik Kenter, Şükran Güngör, Gülsün Kamu,
Sema Özcan’lı ekipte. Oturuyoruz.
Şiirler okuyoruz Nâzım’dan...
Bir ara yan masalardan onlara laf atılınca, kavga çıktı.
Baktım;
Tuncel Baba, tek başına önüne geleni indiriyor.
Çok iyi dost olduk.
”
* * *
Bir TV röportajındandır şu sözleri;
“Ben solcuyum.
Doğa, çevre dostuyum arkadaş!
Özdemir Asaf, Kenterler, Münir Özkul, Cahit Irgat’la
Yürüdüm; yol aldım…
Yılmaz Güney ile Tarabya’daki bodrum katında
dostluğa temel attık, ölünceye kadar hiç ayrılmadık.
‘Halk için Sanattır rotam!…”
Çok sevdiği Cemâl Süreya dizeleri ile -ayağa kalkarak-
selâmlıyorum Tuncel Baba'yı:
“Şelaleye
Düşmüştür
Zeytinin Dalı,
Celâliyim-
Celâlisin-
Celâli...”
#TuncelKurtiz
#23Eylül2013